Adalet Bakanı Mehmet Ali
Şahin,
Ergenekon duruşmasının yapıldığı salondaki olumsuz koşullarla ilgili açıklamalarda bulundu.
Ergenekon Davası’nın normal şartlarda Beşiktaş'ta yapılması gerektiğini ancak ordaki salonun en fazla 100 kişi alabileceğini açıklayan Bakan Şahin, ''Bu yüzden
mahkeme Silivri'deki duruşma salonunun kullanılıp kullanılmayacağını sordu. Biz de yanıtımızı verdik. Tabii bir
takım sorunlar yaşandı. Oradaki sorunlardan
bakanlık olarak biz sorumlu değiliz. Salonla ilgili durumdan mahkeme sorumludur.
İstanbul’da adliyelerin içinde bundan daha büyük bir salonumuz yok. İlgili mahkemenin başkanı yeni bir talepte bulundu ve salona 60 metrekarelik bir b
ölüm daha eklenerek bir rahatlama getirilebileceğini belirtti. Bunu yapabiliriz. Gerekli önlemleri de alıyoruz.
Perşembe günü aynı sıkıntıların yaşanmayacağını düşünmüyorum'' dedi.
Şahin,
TBMM'de gazetecilerin çeşitli konulara ilişkin sorusunu yanıtlarken, Silivri'de hava şartlarının kötüleşmesi durumunda gazeteciler için özel bir çadır kurulacağını söyledi.
Duruşma salonunun hemen yanında bir basın odası bulunduğunu ve burada 20'den fazla sabit
telefon bulunduğunu kaydeden Şahin, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Biz
bakanlık olarak, yargısal faaliyetlerin en iyi şekilde yürümesiyle ilgili elimizden geldiği kadar yargı organlarımıza yardımcı oluyoruz, bundan sonra da yardımcı olmaya devam edeceğiz. Böylesine geniş çaplı bir
davanın şu anda Silivri'deki salonda yapılması bir takım zorluklarla bizi karşı karşıya bırakabilir. Acaba başka bir arayış içinde olmalı mıydık? 'Bunu daha önce düşünmeli miydiniz?' diye bir soru sorabilirsiniz. Belki düşünmeliydik. Bunu ne ben düşünebildim ne duruşmaları yapacak mahkeme heyeti düşünebildi ne İstanbul'daki
savcılık... Buranın uygun olacağı kanaatine vardılar. Biz de kendilerine yardımcı olduk.''
Şahin, muhalefet sözcülerinin, cezaevindeki ölüm olayı ve dava yüzünden
istifasını istediğinin hatırlatılması üzerine de şöyle konuştu:
''Ben istifa edince ne olacak? Benim istifamı isteyen arkadaşlar mı Adalet Bakanı olacak? Yani istifa ile bunlar çözülecekse edelim. Cezaevindeki ölümle ilgili de benim istifamı istiyorlar. Peki, kendileri olsa ne yaparlardı? Diyelim ki
CHP Grup
Başkanvekili Suha Okay Adalet Bakanıydı, onun döneminde Metris Cezaevinde böyle bir olay meydana geldi. Suha Beye sorun: Siz ne yapardınız? Ölen kişiyi geri getirebilir miydiniz?
Özür diler miydiniz? Personelle ilgili ne gibi tedbirler alırdınız? Bunları kendileri açıklasınlar. Yapılması gereken ne vardı da ben yapmadım? Onu söylesinler. Ondan sonra bu istifa taleplerini değerlendireyim.''
Adalet Bakanı Mehmet
Ali Şahin,
Anayasa Mahkemesinin gerekçeli kararını değerlendirirken, ''
Anayasa Mahkemesinin daha önce YÖK kanununda yapılan değişiklik, bazı siyasi partilerle ilgili açılmış olan davalarla ilgili verdiği kararlarda, zaten üniversitelerde kılık kıyafetle ilgili oluşmuş bir görüşü ve yaklaşımı vardı. Sanıyorum, bu konuda da bu görüş paralelinde bir karar verdi'' dedi.
Şahin, TBMM'de gazetecilerin, Anayasa Mahkemesinin, üniversitelerde
türbanın serbest bırakılmasını düzenleyen
Anayasa değişikliğini iptal gerekçesiyle ilgili sorularını şöyle yanıtladı:
''Anayasa Mahkemesinin daha önce YÖK Kanununda yapılan değişiklik, bazı siyasi partilerle ilgili açılmış olan davalarla ilgili verdiği kararlarda zaten üniversitelerde kılık kıyafetle ilgili oluşmuş bir görüşü ve yaklaşımı vardı. Sanıyorum, bu konuda da bu görüş paralelinde bir karar verdi. Ama işin asıl diğer yönü, 'acaba Anayasa koyucu, yani TBMM, bundan sonra Anayasada veya yasalarda herhangi bir değişiklik yaparken, daha çok Anayasada değişiklik yaparken,
yetki ve görevleriyle ilgili artık bir sınırlamaya mı tabidir? Yani artık yasama organı, hür ve bağımsız iradesiyle Anayasa değişikliği yapamaz mı?' konusu Türkiye'nin gündemine geldi. Bu, Anayasa
hukukçuları ve tabii ki genelde hukukçular tarafından çokça tartışılacak bir konudur. Bunun Türkiye'de yeni bir nokta olduğu kanaatindeyim. Yani TBMM, Anayasa koyucu gerekli çoğunluğa da sahip olsa, Anayasanın herhangi bir maddesini değiştirdiğinde, Anayasa Mahkemesi, bu Anayasa değişikliğini, Anayasanın başka maddelerine aykırı bularak iptal edebilir veya yürütmenin durdurulması kararı verebilir konusu, Türkiye'de yeni bir konudur. Bir sorun mudur? Bir takım hukukçular, bunun bir sorun olacağını değerlendiriyorlar. Ben Adalet Bakanı olarak, Yüksek Mahkememizle bir polemik içine girmek istemem. Kararı okuduktan sonra bir hukukçu olarak, bir vatandaş olarak değerlendirmemi kuşkusuz ki yaparım. Ama bu karar, Türk siyasetinin gündemine, Türk Anayasa hukukunun önüne yeni bir konuyu getirmiştir. Belki yeni bir sorunu getirmiştir. Bu, bundan sonra çokça tartışılacak bir konudur.''
Adalet Bakanı Şahin, gerekçeli kararda, Anayasanın değiştirilemez maddelerine yönelik vurgular bulunduğunu hatırlatarak, ''Bu konuda
AK Parti'nin yeni bir
yol haritası var mı, yoksa türban düzenlemesi rafa mı kalkıyor?'' diye soran gazeteciyi yanıtlarken de şunları söyledi:
''Türkiye'de yürürlükte bulunan Anayasanın değiştirilemez maddeleri ve Cumhuriyetin temel nitelikleriyle ilgili ne bizim, ne benim bildiğim diğer siyasi partilerimizin, ne halkımızın 'bunlardan vazgeçelim' diye bir düşüncesi var. Asıl düşünce, Cumhuriyetimizi ve onun temel niteliklerini nasıl daha da güçlendirebiliriz. Halkımızın bu konuda şikayetçi olduğu bir takım sorunları, acaba nasıl aşar da tüm halkımızın rejime ve onun ilkelerine bağlılığını ve samimiyetini, samimi bağlılığını nasıl daha da pekiştiririz? Bizim AK Parti olarak tek amacımız budur. Rejimi daha da güçlü hale getirmektir. Vatandaşımızın 'benim ne güzel devletim var, ne adil devletim var, ne güzel rejimim var' demesini sağlamaktır. Tek hareket noktamız budur. Yoksa Cumhuriyetimizi ve onun temel niteliklerini, değiştirilemez hükümlerini ortadan kaldırmak gibi bir düşüncemiz asla olamaz. Ben kimsenin de olmadığı kanaatindeyim. Bunlardan vazgeçip de nereye döneceğiz. Padişahlığa geri mi döneceğiz?''
AA