- Çiğdem Toker: Elimize ulaşan taze bir belgeden anladık ki yerel seçim sonuçları, hiç de sanıldığı gibi her şeyi temize çekmemiş...
- "11 Nisan tarihli ifade tutanağı gösteriyor ki hükümet bu “fezleke”yi geçersiz kılmanın yolunu bulmak için taktik-stratejik bir hamle geliştiriyor."
- "Hesap ise şu: Saygılı hakkındaki idari soruşturma sonuçlanıp bir adli soruşturmaya dönüşürse ve Saygılı cezalandırılırsa, üç bakan hakkındaki “fezleke” geçersiz olacak."
- Toker: 3 bakanla ilgili fezlekede imzası bulunan ve bunun bedelini “açığa alınmakla” ödeyen Saygılı’nın, “ifade tutanağı”ndaki cevapları ise “ders” niteliğinde...
Cumhuriyet Gazetesi yazarı Çiğdem Toker, yolsuzluk ve rüşvet operasyonuna dair dikkat çekici bir haber yayınladı. Habere konu olan 11 Nisan tarihli tutanakta 17 Aralık yolsuzluk ve rüşvet operasyonuna imza atan, dönemin İstanbul Mali Suçlarla Mücadele Şube Müdürü Yakup Saygılı hakkında başlatılan soruşturma çerçevesinde 4 polis müfettişinin Saygılı'ya sorduğu sorular ve karşılığında verilen cevaplar yer alıyor.
Çiğdem Toker'in yazısına göre Polis Müfettişleri, "Bakanlar hakkında suç isnadında bulundunuz" diyerek Polis Müdürü'nün görevini kötüye kullandığını ve suç isnadında bulunduğunu ve bu konuda ifade vermesi gerektiğini söylüyor.
İşte Toker'in yazısı ve o ifade tutanağı;
Bir gazeteciye, “Bu haberi niye yaptın”,
Bir temizlik işçisine “Sokaktan bu çöpü niye topladın”,
Tarih öğretmenine “Kurtuluş Savaşı’nı niye öğrettin” diye sormak ne anlama geliyorsa; Bir polis şefine, yasalarla tanınmış bir görevi niye yaptın diye sormak aynı anlama gelir.
Konuya girmeden önce not düşelim:
Elimize ulaşan taze bir belgeden anladık ki yerel seçim sonuçları, hiç de sanıldığı gibi her şeyi temize çekmemiş...
"HÜKÜMET RAHAT DEĞİL"
17 Aralık rüşvet ve yolsuzluk operasyonu konusunda hükümet rahat değil, “Unutuldu”, “işler tersine döndü” algısı bir yanılsamadan ibaret...
FEZLEKE'NİN KADÜK KALMASI İÇİN ÇALIŞMA MI VAR?
Hükümet; istifa etmek zorunda kalan üç bakan, Zafer Çağlayan, Muammer Güler ve Egemen Bağış hakkındaki “fezleke”nin TBMM’de okunmaması daha doğrusu “kadük” kalması için alttan alta elinden gelen her şeyi yapıyor.
11 Nisan 2014 tarihli “ifade tutanağı” elimizde...
309 sayfalık fezlekenin her sayfasında “paraf”ı bulunan ve bunun bedelini “açığa alınmakla” ödeyen İstanbul Mali Suçlarla Mücadele Şube Müdürü Yakup Saygılı hakkında başlatılan “disiplin soruşturması”, hukuk devleti açısından ibret verici...
4 polis müfettişinin Saygılı’ya yönelttiği 4 soru, hükümetin korkusunu açık eder nitelikte.
Hani “adrese teslim ihaleler” vardır ya... Verilmek istenen firmanın özelliklerinin tarif edildiği... İşte “ifade tutanağı”ndaki 4 soru, aynen öyle. TBMM gündemindeki “fezleke”nin geçersiz kılınması, okunmaması amacına yönelik olduğu her halinden belli.
Buyrun:
- Bu rapor kimin imzasıyla düzenlendi? Astlarınıza talimatınız oldu mu? Cumhuriyet başsavcılığının talimat yazısı var mı? Hangi gerekçeyle yazdınız?
- 309 sayfalık raporun her sayfasında imzanız ve parafınız mevcuttur? Bu raporun hazırlanması ve gönderilmesiyle ilgili, sıralı amirlerinize bilgi verdiniz mi?
- Bu dosya içeriğinde, yasama dokunulmazlığı, özel soruşturma ve kovuşturmaya tabi olan Çağlayan ve Güler’i suç örgütü yöneticiliği, Bağış’ı suç örgütü üyesi olarak gösterdiğiniz, yetkinizi ve görevinizi kötüye kullandığınız, suç isnadında bulunduğunuz düşünülmektedir. Bu hususta ifadenizi veriniz.
- 309 sayfalık raporun hazırlanış tarihi ve savcılığa gönderiliş üst yazı tarihinin 18 Aralık 2013 olduğu görülmüş. Bu raporu ve üst yazıyı, tayin emrinin tebliğ edilmesinden önce mi, sonra mı imzaladınız? İfadenizi veriniz?
"SORUŞTURMAYI PAYLAŞMADIM ÇÜNKÜ"
3 bakanla ilgili fezlekede imzası bulunan ve bunun bedelini “açığa alınmakla” ödeyen Saygılı’nın, “ifade tutanağı”ndaki cevapları ise “ders” niteliğinde.
Demiş ki Saygılı:
“Yapılan işlem, idari değil adli işlem kapsamında olduğundan, adli amirim olan soruşturma savcısına safahatından bilgi verdim. Kendisinin gizliliğe azami riayet emri vardı. Kesinlikle, başka bir makamla soruşturma bilgilerinin paylaşılmaması talimatı vardı. Bu talimat, soruşturma bilgilerinin deşifre edilmesine yönelik, şüpheliler ve yakınları tarafından girişimlerde bulunulması üzerine verilmişti. Bu sebeple, idari ve mülki amirlerimle, bu konu paylaşılmamıştır.”
Geçen haftalarda Başbakan Erdoğan hakkında dava açan Saygılı’nın, “üç bakan hakkında suç isnadında bulundunuz” sorusuna verdiği yanıt ise şöyle:
“Kendileriyle ilgili özel soruşturma usulleri izlenmiş, soruşturma sırasında, tutma, gözaltına alma, sorgulama gibi temsil özelliklerine halel getirecek hiçbir tedbir uygulanmamıştır. Hatta, hukuk sistemimizin cevaz verdiği koruma tedbirlerine ve ikametlerinde arama tedbirlerine başvurulmamıştır.”
Hatırlarsınız, üç bakanla ilgili “fezleke”nin okunması konusu, yerel seçim öncesi TBMM’de gergin tartışmalara sahne olmuş, “okunmadan” geçilen bu “fezleke”nin akıbeti, mayıs ayında kurulacak komisyona havale edilmişti.
11 NİSAN TARİHLİ İFADE TUTANAĞI
Saygılı hakkında yukarıda aktardığımız 11 Nisan tarihli ifade tutanağı gösteriyor ki hükümet bu “fezleke”yi geçersiz kılmanın yolunu bulmak için taktik-stratejik bir hamle geliştiriyor.
Hesap ise şu: Saygılı hakkındaki idari soruşturma sonuçlanıp bir adli soruşturmaya dönüşürse ve Saygılı cezalandırılırsa, üç bakan hakkındaki “fezleke” geçersiz olacak. Böylece komisyon kurulacak olsa bile “fezleke” okunamaz hale gelecek.
Nasıl?
Hükümetin mayıs hamlesi ibretlik olduğu kadar, sanıldığı gibi “rahat” olunmadığının da bir kanıtı.