'ALO Fatih döneminin yavaş yavaş sona erdiğini belirten Gazeteci-Yazar Cüneyt Özdemir, Radikal'deki köşesinde, Erdoğan ve Sadullah Ergin'e ait olduğu iddia edilen ses kayıtlarını değerlendirerek şunları yazdı. "Eski Adalet Bakanı Sadullah Ergin’in "Mahkemenin hâkiminin Alevi olduğu yönünde bir bilgi vardı" sözlerini de siyaset tarihine utanarak not etmeliyiz. Bir ülkenin Başbakan'ı ile Adalet Bakanı'nın o ülkenin en büyük medya patronunun bir davası üzerine yaptığı şu konuşmaya bakın. Baskının, paralel devletin, siyasi rezaletin daniskası budur işte."
Türkiye, yargıya çok müdahale gördü ama böylesine doğrudan ve açık açık yapılanını ilk kez görüyor.
İktidar şakşakçıları için zor günlerden geçiyoruz. İşin daha da vahimi bu şakşakçıların işleri önümüzdeki günlerde daha da zorlaşacağa benziyor. Zira özellikle medyada korku duvarı aşılmaya başladı. Eskiden tek bir telefonla susturulan köşeler artık eskisi gibi susturulamıyor. Kimi haber kanallarında Ankara temsilcileri üzerinden kurulan medya komiserlikleri tek tek deşifre ediliyor. En önemlisi medya sermayesi hükümetin aşırı baskısından yoruldu. Ak Parti’nin arkasına aldığı rüzgârların yön değiştirdiğini de görüyor. Medya dünyasında son yıllarda alışık olmadığımız hamleler görüyoruz. Mesela Ciner Grubu'nda Haber Türk’ün künyesinden Fatih Saraç’ın adının çıkarılması bunlardan biri. ‘Alo Fatih’ dönemi yavaş yavaş sona eriyor. Haber Türk’te köşelerden Ak Parti'ye karşı manifesto gibi karşı çıkış yazıları yayımlanıyor. NTV’de de bir kıpırdanma başladı. Geçen gün CHP mitingini BİLE canlı yayımlıyorlardı! AK Parti'nin aklını temsil eden Star gazetesinin köşe yazarlarındaki paniği görünce AK Parti’nin de medyadaki kontrolünü kaybettiğinin farkında olduğunu anlıyoruz.
Rüzgârın yönünü tekrar değiştirmek gayretiyle düne kadar tek bir telefonla hizaya getirilen medya patronlarına ‘şantaj’ yapıldığı iddiası ile gözdağı veriliyor. Medya sahiplerinin (olduğu düşünülen) kasetler sızdırılıyor. Gelin görün ki bu kasetlerin yayımlandığı adresler günlerdir yolsuzluk ve rüşvet operasyonlarının (olduğu düşünülen) kasetlerinin yayımlandığı ‘malum’ adresler değil. Yani kayıtlar diğer kayıtları yapanlardan çıkmıyor. İşadamlarını zora sokmak ya da 'cemaat'e karşı kışkırtmak için bu kasetleri kim yayımlıyor dersiniz?
Bir dezenformasyon savaşının ortasındayız.
İlginç olanı, herkesin de her şeyin farkında olması.
Hükümet yazarları şimdi medya sahiplerini ve patronlarını köşelerinden tehdit etmeye kadar getirdiler.
Ama nafile… Cin şişeden çıktı bir kere… Üstelik her geçen gün yeni yayımlanan ses kayıtları ile rezaletin boyutu artıyor.
REZALETİN DANİSKASI
Önceki gece yayımlanan Başbakan Erdoğan ve eski Adalet Bakanı Sadullah Ergin arasında geçtiği iddia edilen telefon tapeleri de bize bunu söylüyor. Bu tapelerde (eğer doğruysa) Başbakan’ın Adalet Bakanı'yla Radikal'in de içinde bulunduğu Doğan Grubu’nun sahibi olan Aydın Doğan’ın bir dava dosyasını konuştuklarını görüyoruz. Telefon tapelerini dinlediğimizde Başbakan’ın bu dosyaya çok hâkim olduğunu, birebir takip ettiğini ve davanın nasıl sonuçlanması gerektiği üzerine uyarılarını dinliyoruz. Adalet Bakanı "Anlaşıldı" diyor. Konu değişiyor. Gelin görün ki Başbakan’ın dava sonucu ile ilgili uyarılarının yeterince ‘anlaşılamadığı’ bir sonraki telefon konuşmasında ortaya çıkıyor.
Başbakan mahkemeden çıkan karardan rahatsızlığını dile getiriyor. Adalet Bakanı çaresiz. Öyle ya bağımsız Türk yargısı bir karar vermiş ancak Başbakan kabul etmiyor. ‘Bundan sonra ne yapılacağı’ konuşuluyor. Adalet Bakanı'nın uzun sessizlikleri ‘manidar’. "Yargıtay’a gidecek" dese de nafile… Başbakan orada da nereye gideceğini merak ediyor. Davanın peşini bırakmıyor. Niyetini de saklamıyor zaten, "Kesinlikle bunların mahkûm olması gerek" diyor.
Konuşmanın en vahim yeri ise ‘Bizim’ dediği ‘2000’ kişilik yeni AK Parti kadrolarının ocak ayında işe başlayacaklarını söylediği anlar.
Eski Adalet Bakanı Sadullah Ergin’in "Mahkemenin hâkiminin Alevi olduğu yönünde bir bilgi vardı" sözlerini de siyaset tarihine utanarak not etmeliyiz.
Bir ülkenin Başbakan'ı ile Adalet Bakanı'nın o ülkenin en büyük medya patronunun bir davası üzerine yaptığı şu konuşmaya bakın.
Baskının, paralel devletin, siyasi rezaletin daniskası budur işte.
Bu doğruysa, anayasayı ihlal ve yargıyı etkilemekten başlayarak onlarca davanın konusu olabilecek 'yüce divan'lık bir konuşma.
Türkiye yargıya çok müdahale gördü ama böylesine doğrudan ve açık açık yapılanını ilk kez görüyor. Üstelik daha neler duyacağız bilmiyoruz bile…