80
darbesi yapıldığında Gül, 30 yaşındaydı. Yeni evlenmiş; evlendikten bir-iki hafta sonra İstanbul'a gitmişti. Darbeyle tanışması da İstanbul'da oldu. Bir cumartesi günü sabahı zili çaldı ve çiçeği burnunda
damat Abdullah Gül, darbe yönetimi tarafından gözaltına alındı. Gül, eşi Hayrunnisa Hanım'dan teğmene
kahve yapmasını istedi. O da yaptı. Gül'ün bir ricası oldu teğmenden. Eşine sahip çıkmaları için memleketi Kayseri'ye, akrabalarına
telefon açmak istedi.
Asker de izin verdi. Telefondan sonra, gözaltına alındı ve Metris'e götürülüp sorgulandı.Tıpkı diğerleri gibi gözleri bağlandı.
Gül'e işkence yapılmadı. Milli Türk Talebi Birliği'nin önde gelenlerinden olduğu için sadece Birlik ile ilgili sorgulandı... Gül, Metris cezaevinde 10 gün kaldıktan sonra nakledildi. Önce Gayrettepe Siyasi Şube Müdürlüğü'ne götürüldü. Geceyi Gayrettepe'de geçirdi. Son durağı ise Adapazarı'nda bir kışla oldu. Gül, 1 ay cezaevinde kaldıktan sonra serbest bırakıldı. O, işkence görmedi belki ama kardeşi Macit Kayseri'de işkenceden geçirildi. Peki, Gül şimdi ne hissediyor? Gül, 12 eylül darbesinde yaşadığı bu acıları,
Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'na katılmak üzere Amerika'ya giderken anlattı. Gündemi de değerlendirdi. Hakkari'deki kanlı saldırının failinin Terör Örgütü
PKK olduğunu söyledi ve "Kims
e devlet adına yanlış yapamaz" dedi.
Kürtçe afiş asmanın ve siyasi
propaganda yapmanın artık serbest olduğunu belirten Cumhurbaşkanı,
terörün gerekçesinin kalmadığını belirtti. Gül,
demokratik özerklik talebinin ayrıştırıcı ve güven azaltıcı bir istek olduğunu ve bu taleplerin perde arkasında, başka karanlık hesapların yattığı ifade etti.