Yıl 1986.
Mardin kırsalında bir mezrada 5
aile kalmaktadır. Jandarmanın bıraktığı telsizle her gün merkeze '
asayiş berkemal' raporu vermektedirler. Bir gün mezraya gelen
komutan bölgenin acilen boşaltılmasını ister. Emir kesin olunca mezradan ayrılırlar ve Avrupa'ya giden
Süryanilerin bıraktığı eve yerleşirler.
Yerleşmelerinin üzerinden bir hafta geçmeden bu kez
terör örgütü
PKK gelir yeni köye. Köyde bulunan iki öğretmenden Aydınlı olanı öldürürler, Nusaybinli olanı tuvalete hapsederler. Karlı ve dondurucu kış gecesinde köyün yeni sakinlerine de bir gün süre tanırlar. Telsizle askere durum raporu sunmanın hainlik; cezasının
ölüm olduğunu bildirirler. Buradan da çıkarlar. Üç köye giderler ama kimse kabul etmek istemez onları. Son çare olarak başka bir köyün yakınında çadır kurup hayata tutunmaya çalışırlar. Bu kez
jandarma gelir çadırlarına. Tüm erkekler götürülür. Süryani köyünde öldürülen öğretmen için sorgulanırlar. Günlerce ağır işkenceden geçirilirler. Yüzeyi cam kırıklarıyla kaplanmış özel
beton üzerinde yürütülürler. 'Sorguya anamı da getirince dayanamamış babam.' diyor Ahmet. Bütün suçlamaları kabul etmiş. Aylar süren mahkemeden sonra
beraat etmişler. Ama, cam kesiklerinin neden olduğu acıyı unutamıyorlar. Ahmet şu anda 32 yaşında ve
üniversite mezunu.
Diyarbakır'da buna benzer binlerce hikâye var. Şehirde
siyaset bu hikâyeler üzerinden yürütülüyor. DTP'nin kimlik siyaseti, insanlarda derin izler bırakan yaraların kabuk bağlamasına fırsat vermeme üzerine kurulu.
AK Parti'nin
politikası ise yaraları kabul edip Diyarbakır'da hayatı belediye olarak yaşanabilir hale getirme şeklinde. DTP, 'kaybedersek ne olur?' tedirginliğini yaşarken AK Parti 'bu kez neden olmasın?' umudu içinde. Diğer partiler mi? Onlar sanki tabelalarını unutturmamak için buradalar.
Bu
seçimde
yarış DTP ile AK Parti arasında geçecek. Son yerel seçimde Osman
Baydemir, yüzde 58'lik oy oranıyla belediye başkanı olmuştu. 2004 yılında yapılan seçimde AK Parti yüzde 35 ile takip etmişti Baydemir'i. Temmuz 2007 yılında yapılan genel seçimde AK Parti oyunu artırırken, DTP'nin oyu düşmüş. 2007 seçimlerinde DTP'nin analizini yapan yazar
Altan Tan, vekiller ile
halkın uyuşmadığına dikkat çekmişti. Bölge halkının muhafazakar olduğundan hareketle, milletvekilleri için 'Bu tencereye bu
kapak uymuyor.' demişti. Belediye seçimlerini değerlendirdiğimiz Tan, yine ilginç bir benzetme yaptı.
Uyuşturucu kullanan bir adamdan hareketle 'DTP bu kez
altın vuruş yapacak' dedi. Altın vuruşun tanımı şöyle: Kullanıcı uyuşturucuyu yüksek dozda alıyor ama bu onun hayatına mal oluyor.
DTP başta Diyarbakır olmak üzere, birçok ilçede 10 yıldır yönetimde. Belediyecilik anlamında
hizmetleri yok denecek kadar az. Faaliyet raporlarında kültürel ve ideolojik toplantılar öne çıkıyor. Bugüne kadar Diyarbakır'da bir tane altgeçit yapılmış. Onu da 10 yıl önce Refah Partili Ahmet Bilgin inşa etmiş. Bir işadamının ifadesiyle mevcut başkan, belediyenin şehirle ilgili görevi olduğunu Baş
bakan Erdoğan'ın 'Diyarbakır'ı istiyorum' sözlerinden sonra hatırlamış. Belediyeye aldıkları otobüslerin reklamını yapıyorlar sıkça. Hatta
Karayolları Bölge Müdürlüğü'nün yaptırdığı Cento yolunun bölünmüş kısımlarına dikilen ağaçları sulayarak burayı belediyenin hizmeti olarak sunmaya başlamışlar.
Siyasal alanda teklemeden konuşan DTP'liler 'şehir için ne projeleriniz var?' sorusunda tekliyor. Sözü dönüp dolaşıp aynı yere getiriyorlar: '12 Eylül'de Diyarbakır'da cezaevinde yapılan işkenceler, bazı
korucuların insanlık dışı muameleleri, JİTEM'in bıraktığı derin travmalar, boşaltılan köyler...'
Gerek belediye hizmetlerinde gerekse seçim sürecinde DTP'nin kendisinden başka düşünceyi 'ötekileştirme'si dikkat
çekici. Bunları yaparken şik
ayetçi oldukları devlet uygulamalarını bire bir
taklit ediyorlar. Bir dönem
Kürtçe kurslarına karşı çıkan devlet bürokrasisi, kapı ölçülerinin standardından hareketle her türlü zorluğu çıkarırken bugün aynı uygulamayı Diyarbakır Belediyesi yapıyor. Bunun mahkemelere intikal eden örnekleri var. Belediyelerde iş yaptırmak için
bağış adı altında rüşvetlerin döndüğü iddia ediliyor.
MHP: Bunlar
ırkçılık yapıyor
Kendileri dışında siyaset yapanları aşiret ağaları, müteahhit, düzenin adamları, işbirlikçi hatta 'siyasal korucu' gibi sözlerle yaftalıyorlar. AK Parti Belediye
başkan adayı Kutbettin Arzu bu durumu ilginç bir cümleyle kayda geçiyor: 'Kendileriyle aynı
çatı altında bulunmayanları Kürt bile kabul etmiyorlar.' Bu politika sokağa taşlı saldırılar olarak yansıyor. AK Partili kadınlar saldırıya uğruyor. Seçim bürosunun camları kırılmayan parti yok gibi. Hatta 'devletin' sakıncalı parti gördüğü HAK-PAR'ın seçim konvoyu bile taşlanmaktan kurtulamıyor. DTP'nin ötekileştirme ve yok sayma politikasına en sert tepki MHP'nin başkan adayı
Bayram Durmuş'tan geliyor: "Bunlar ırkçılık yapıyor."
Geçen seçimlerde 'taş koysak seçilir' düşüncesinde olan DTP, bu kez halk üzerinde birebir markaj yapıyor. Sokakta en fazla onların konvoyları var. Akşam gittikleri mahallelerde bazı
emekli imamları da konuşturuyorlar. Ayet ve hadislerle
Başbakan Erdoğan'ın halkta bulunan imajına
darbe vurmaya çalışıyorlar.
Osman Baydemir'in geçmişte 'medrese eğitimi gördüğünü' ileri sürüyorlar. Bölgenin kutsal saydığı değer yargılarını kullanmaktan çekinmiyorlar.
Diyarbakır
genç bir nüfusa sahip. Özellikle göçle birlikte gelen dünün çocukları bugün öfkeli gençler olarak sokakta.
İşsizlik en büyük sorun. İşadamlarının belirttiğine göre buradaki oran
Türkiye ortalamasının dört katı. Taş atan çocukların
hapis cezası almasının faturası AK Parti'ye çıkarılıyor.
Tayyip Erdoğan ismi burada da DTP'nin tek rakibi.. Şehrin görünen yüzlerine yerleştirilmiş billboardlarda bunu görmek mümkün. Başta Bakan
Mehdi Eker olmak üzere ilin milletvekilleri de
seçim çalışması için burada. 'Başbakan Diyarbakır'ı alma konusunda
erken konuşup DTP'lileri uyandırdı' diyenler 'ama partili milletvekilleri çalışmada biraz geç kaldı' demeden edemiyor. Başbakan'ın iki kez Diyarbakır'a gelmesi önemseniyor. GAP
açılımı, KÖYDES vb. projelerin ciddi yankıları var.
TRT Şeş gündem oluşturmuş. AK Parti adayı yüksek mimar Kutbettin Arzu, 'Hizmet ve kimlik birbirinden ayrılamaz. Biz Diyarbakır'ı yaşanabilir bir şehir yapmak için projeler ürettik.' diyor. 'Diyarbakır'a 10 yıldır hiçbir şey yapmadılar.' diye başladığı sözlerini şöyle devam ettiriyor: "Yapmadıkları hizmetleri yapmış gibi gösteriyorlar. Köprülü
kavşak yapacağız diyorlar. Şimdiye kadar neden yapmadınız? Biz iş, aş ve şehir için çalışıyoruz. Ulaşım, park ve yeşil alan sorunu var. Sur içini açık hava müzesi haline getireceğiz." DTP'nin çözümsüzlük istediğine dikkat çeken Arzu, buna TRT Şeş'i örnek gösteriyor. Yıllarca
Kürtçe televizyon vurgusu yapanların, TRT Şeş'e konuk olanları bile tehdit ettiğini anlatıyor.
Özgürlükler konusunda merkezi hükümetle çok şey yapabileceklerini söylüyor. Kullandığı slogan şu: 'Sen iste Diyarbakır, Başım gözüm üstüne.'
Merkezdeki Bağlar, Suriçi,
Yenişehir ve Kayapınar ilçe belediyeleri de iki dönemdir DTP'de. Suriçi ve Kayapınar'da AK Parti iddialı. Yenişehir ve Bağlar'da DTP'nin kazanma ihtimali yüksek. Diğer 13 ilçeden 7'si DTP, 3'ü AK Parti, kalanlar DSP,
CHP ve DP tarafından yönetiliyor. Yeni dönem için AK Parti 6 ilçeyi alabilir yorumları yapılıyor. Diyarbakır için son hafta çok kritik. AK Parti, Başbakan'dan gelecek somut birkaç projeyle sonucu değiştirebilir. DTP'liler AK Partililerin daha fazla insanla görüşmesini engellemek için biraz daha sertleşebilir. Ama halk şiddet istemiyor. Şehir esnafı
kepenk kapatma çağrılarından bıkmış. Kiraların yüksekliği,
ekonomik krizin getirdiği durgunluk nedeniyle
kepenk kapatmaya tahammülleri yok. Nevruz'un sakin geçmesi önemli bir gösterge. YSK'nın kimlik numarası şartı burada seçime katılımı düşüreceğe benziyor. Bazı sendikaların seçim günü DTP için çalıştığı ve
okuma bilmeyenleri yönlendirdiği iddiaları var. TRT Şeş'te nasıl oy kullanılacağı, oy pusulasında hangi partinin nerede bulunduğunun gösterilmesi halkın ortak isteği. Sözün özü, Diyarbakırlı normalleşmek istiyor. Bir işadamının ifadesiyle 'Diyarbakır'ın normalleşmesi Türkiye'nin normalleşmesi' demek.
ALİ AKKUŞ-ZAMAN