Danıştay sanığından büyük çelişki

Ergenekon davasıyla birleştirilen Danıştay davasının tutuklu sanığı Erhan Timuroğlu, çapraz sorgusu sırasında kendisine yöneltilen sorulara çelişkilerle dolu cevaplar verdi.

Danıştay sanığından büyük çelişki

Cumhuriyet Gazetesi'nin bombalanma gerekçesinin domuza giydirilen türban karikatürü olup olmadığı şeklindeki soruya her defasında farklı cevap verdi. Emniyet ifadesinde bu konuyu doğrulayan Timuroğlu, savunmasının yapıldığı ilk oturumda doğru olduğunu, Mahkeme Başkanının teyit amacıyla sorduğu soruya yanlış anlama nedeniyle ifadesinin tutanağa farklı geçirildiğini, oysa neden bomba atıldığını bilmediğini söyledi. Çapraz sorgusu sırasında savcının sorusu üzerine yine nedenin karikatür olduğunu söyleyen Timuroğlu, sanık Kemal Kerinçsiz'in sorusu üzerine yine karikatür nedeniyle bomba atıldığını bildiğini söyledi. Cumhuriyet Savcısı Nihat Taşkın'ın, "İsmail Sağır, 'Danıştay'tan bizi Osman Yıldırım vazgeçirdi' dedi. Bu doğru mudur?" sorusu üzerine İsmail Sağır ile Osman Yıldırım'ın cezaevinde odalarının birbirine yakın olduğunu belirten Erhan Timuroğlu, "Osman, orada İsmail'in aklına girmiş, ikna etmiş olabilir. Biz, Osman'ın kurtulması için her şeyi yaptık, bütün suçları üstlendik" dedi. Savcı Nihat Taşkın, "Mahkeme Başkanı, Alparslan Arslan'a 'Ankara'ya giderken arabaya silahları yüklediğinizi söylediniz. Silahları, beraber gittiğiniz kişiler gördü mü?' diye sormuş ve o da gördüler demişti. Siz silahları gördünüz mü?" diye sordu. Tutuklu sanık Timuroğlu bu soruyu "Ankara'da arabadaki silahları bilseydim bir tanesi de bende olurdu. Danıştay saldırısından haberim olsaydı, ben de saldırıda olurdum. Neden Ankara'ya birlikte gittik de Alparslan Arslan tek başına yaptı anlamıyorum" diye cevapladı. Savcı Taşkın'ın, Cumhuriyet Gazetesi'ne atılan bombanın adam öldürme niyetiyle atılıp atılmadığını sorması üzerine Timuroğlu, "Niyeti adam öldürmek olsa Danıştay'a giren adam Cumhuriyet gazetesine giremez miydi?" şeklinde konuştu. Timuroğlu, "İkinci bombanın atılması Cumhuriyet gazetesinin güvenlik kamera kayıtlarından çok net görünüyor. Üçüncü bombalamada ise Alparslan Arslan, ben ve Tekin Irşi kayıtlarda açıkça görülüyoruz. Kimse bizi yakalamıyor, demek ki birileri bize yol veriyor. Yani takip ediliyoruz ama yakalanmıyoruz. Örneğin Ogün Samast gazeteci vuruyor, kameralar sayesinde aynı gün yakalanıyor, bizi neden yakalamadılar." şeklinde konuştu. Koskoca Danıştay ile kendisinin ne işi olabileceğini soran Erhan Timuroğlu, "Mesele de bunların dava da bunların. Birilerini koruma, saklama için bizi öne sürdüler. Biz kurbanız" dedi. Tutuklu sanık Kemal Kerinçsiz'in sorusu üzerine Timuroğlu, "Osman Yıldırım'ın, Veli Küçük'ü tanıması için 40 fırın ekmek yemesi lazım. Veli Küçük'ün eylemlerini gerçekleştirmek için Osman'a varana kadar 5-10 milyon kişi sıraya girer." dedi. Talepler bölümünde Doğu Perinçek Balyoz, Kafes ve Poyrazköy soruşturmalarının Ergenekon'u hazırlayan tertibin ürünü olduğunu söyledi. Balyoz darbe planında Köksal Şengün'ün de isminin yer aldığının altını çizerek, "Herkes ben bu işin içinde değilim diyor. Bakın gördünüz mü şimdi sizin isminizi sıkı yönetim mahkemesi başkanı olarak oraya kolmuşlar. Tertibi gördünüz mü? İftira diyorum. Türkiye'ye karşı bu büyük bir tertip" şeklinde konuştu. 2007 yılında örtülü ödeneğin 600- 700 milyon kadar artırıldığını da hatırlatarak bu konu hakkında soru önergesi verildiğini belirten Perinçek, "Bu ülkenin MİT'i var niçin istihbarat örgütü kuruyorsun. Tayyip Erdoğan MİT'ten ayrı kendi gladyosunu kuruyor. Örgüt çalışıyor. Bu örgütün eylemleri var. Gizli iletişim ağı kuruyor, telefon dağıtıyor. Askeriyeyi dinliyor. Karargaha giriyor. Bombaları yerleştiriyor. Balyoz, Poyraz, Kafes hepis budur. Herkes kendi deneyiyle bu işi anlıyor. Köksal Şengün bir bakıyor, Balyoz planında sıkıyönetim hakimi... Sizde kendi deneyinizle anladınız mı tertibi?" şeklinde konuştu. Tutuklu sanık emekli Tuğgeneral Veli Küçük ise "Hakkımda Susurlukçu dediler. JİTEM'ci dediler. Tucay'ı buldular. Osmanımı buldular. Sonra İmdat çıktı. Hepsinin iddiası da tek tek yalanlandı. Şimdi kimi bulacaklar diye bekliyoruz. Bir tanesi ispatlayın" dedi. JİTEM diye tabir edilen bir oluşumun gerçekte var olmadığını belirten Küçük, "Jandarma İstihbarat Gruplar Komutanlığı yaptım. Bana ne görev verdilerse onu yaptı. 35 yıllık meslek hayatında profesyonel olarak çalıştım. Maaşımı devletten aldım. Görev yaptığım dönemde bir suç varsa önüme koyun, ben de ona göre savunmamı yapayım. JİTEM diye bir kuruluş yok. Bu ülkede bankaların bile istihbarat birimleri var. Türkiye'nin yüzde 92'sinden sorumlu Jandarma Genel Komutanlığı'nın istihbarat birimini hazmedemediler. Genelkurmay'a sordular 'yok' dedi. Jandarma Genel Komutanlığı'na sordular 'yok' dedi. Veli Küçük: Ergenekon Türk'ün kıblesidir. İddinamede Susurluk'un tam göbeğinde olduğum söyleniyor. Kazada arabanın içinden silahlar çıktı. Silahların üzerinde numaraları vardı. Bu numaralar niye araştırılmadı? Bu silahların nereden geldiği, hangi birliğe ait olduğu biliniyordu? Niçin araştırılmadı. Doğu Perinçek olaydan 2-3 ay önde Meclis Başkanına mektup yazıp Abdullah Çatlı'nın Mehmet Özbey kimliği ile dolaştığını belirterek araştırılmasını istedi. Kazada ölenlerden biri Mehmet Özbey'di. Bu kimlik niye araştırılmadı, bu pasaport niye verildi. Ama Veli Küçük, Susurluk'un merkezinde, hala yargılanıyorum. Ayıptır sayın başkanım. Ergenekon diye birşey çıkarttılar, çok üzülüyorum. Ergenekon Türk'ün kıblesidir. Veli Küçük'ü suçalamak için yalancı tanıklar, gizli tanıklar getirdiler." diye konuştu. (CİHAN)
<< Önceki Haber Danıştay sanığından büyük çelişki Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER