Darbe döneminin mahkemelerinin aldığı kararların
kanun yararına yok sayılmasını isteyen mağdurlar,
sivil mahkemelerde tekrar yargılanmayı ve askeri mahkemelerinin hüküm ve sonuçlarının hükümsüz sayılmasına dair yasal
düzenleme yapılmasını talep etti.
Adalet Bakanı Sadullah Ergin ile görüşen ve dilekçe veren
avukat Osman Başer, anayasa değişikliğinin kabul edilmesinin ardından uyum yasaları düzenleneceğini söyledi. 12
Eylül 1980 tarihindeki ihtilal mahkemelerinde yargılanırken kendilerinden anayasa ve yasalara aykırı olarak özellikle de 1412 Sayılı CMUK 135-a maddesince "İfade verenin ve sanığın beyanı özgür iradesine dayanmalıdır. Bunu engelleyici nitelikte kötü davranma, işkence, zorla ilaç verme, yorma, aldatma, bedensel cebir ve şiddette bulunma, bazı araçlar
uygulama gibi iradeyi bozan bedeni ve ruhi müdahale yapılamaz. Kanuna aykırı bir menfaat
vaat edilemez. Yukarıda fıkralarda belirtilen
yasak yöntemlerle elde edilen ifadeler rıza olsa dahi
delil olarak değerlendirilemez." denilmesine rağmen askeri mahkemelerde kendilerinden hukuk dışı uygulamalarla ifadeler, bilgi ve belgelerin verilen hükümlere esas teşkil ettiğini anlatan Başer, ihtilali gerçekleştirenlerin kendi halkına, vatandaşına zulüm ettiğini, talimatla sorgulattığını, özel mahkemeler kurarak denge olsun diye bir sağdan bir soldan idam kararı verdirerek
infazların gerçekleştirildiğini ifade etti.
12 Eylül 1980 ihtilal mahkemelerinde yargılananların kanun yararına bozma ile yeniden yargılanmasını isteyen Başer, askeri mahkemelerinin hüküm ve sonuçlarının hükümsüz sayılmasına dair yasal düzenleme yapılması gerektiğini vurguladı. Bu taleplerin gerçekleştirilmemesi halinde bir dönem mazlum ve mağdurlarının halen cezaevlerinde kalacağını dile getiren Başer, infaz sonrası normal hayata dönenlerin bir kısmının ise memnun haklarının iade edilmediğini, infazları halen sürenlerin bu süreler dolana kadar en
küçük bir suça karışmaları nedeniyle yeniden tutuklanma riski ile karşı karşıya olduklarını kaydetti.
Ünal Osmanağaoğlu, Bünyamin Adanalı ve
Muhsin Kaya'nın hükmen
tutuklu olduğunu, Recep Küçükişsiz'in
yurt dışında bulunduğunu, Caner Erdinç'in ise infaz nedeni ile hükmen tutuklu olduğunu dile getiren Başer, yurt genelinde infazı sona ermiş
tahliye olanların da normal hayatta infaz yanması korkusu ile yaşadıklarını vurguladı.
CMK'nın 311/2 maddesinin anayasanın 2. maddesindeki hukuk devleti ilkesine de aykırı olduğunu ve bunun acilen iptal edilmesi gerektiğinin altını çizen Başer,
Ünal Osmanağaoğlu'nun bu yasanın mağduru olduğunu ifade etti.
Anayasa ve
Anayasa Mahkemesi kararlarına aykırı bir şekilde zorla, tehditle, işkencelerle, engellendiklerini söyleyen Başer, "Gülmek, konuşmak, tuvalete gitmenin suç sayıldığı bir dönemde hak nasıl aranırdı? Geçici 15. maddenin kaldırılmasıyla birlikte bu dönemin sorumluları hakkında suç duyurusu hakkımız doğdu. Ancak bize her türlü yasak koyanlardan, yasal yollarla hakkımızı talep etmekle beraber askeri mahkemelerin kararları ile halen infaz yakma denilen yasal tehditlerle karşı karşıyayız, hakkımızı arayamadık. Bireysel başvuru hakkımızı kullanacağız. Meclisten beklentimiz yasal düzenlemelerle CMK 311/2 maddesinin kaldırılmasına yönelik düzenleme yapılmasıdır. Referandumda
evet dedik ve denmesi için çağrıda bulunduk. Şuan üzerimizde çok büyük bir vebal bulunmaktadır. Bizlere ya yalancı ya da haklıymışsınız denilecek, dedirttireceksiniz." diye konuştu.
Ünal Osmanağaoğlu hakkında tesis edilmiş hükme yönelik olarak kanun yararına
yenileme kararı alınmasını isteyen Başer, yurt genelinde fiilen cezaevlerinde, zorlama yorumlar, siyasi kin ve kasıt ile hükmen tutuklu olan arkadaşlarının mağduriyetlerinin giderilmesini istediklerini kaydetti.