ÇOK İLERİCİ AZ GERİCİLER
Dün Miliyet'in internet sitesine
Anayasa Mahkemesi'nin
iddianameyi kabul kararı düşünce, altına okuyucu yorumları da düştü. İlk düşen yorum, bence tarihi bir yorumdu. 'Darbeciler'in kafasını açacak bir yorum. Kutsal niyetini ve o niyete düşen sefil kısmeti gizlemeye tamah etmeyen bir yorum.
Eminim bütün '
darbeciler' birleşip bu yorumun altına imzanızı atarsınız. Atmazsanız, namertsiniz. Çünkü
Türkiye'yi gerçekten ileriye götürdüğünüzü düşünüyor olamazsınız.
Yorum: "İyi olmuş. Türkiye 100 yıl geriye gideceğine, 20 yıl geriye gitsin daha iyi."
İşte empati duymamız beklenen zihniyet ve onun gelecek tasavvuru. Biz iktidarda değilsek,
toplum geriye gidiyordur. O halde, onu 'daha az geriye' götürmek bizim görevimizdir. Toplum mühendisliği sahada çalışırken nasıl konuşur, işte örneği.
Ya öyle geriye, ya böyle geriye.
Garip ama gerçek. 100 yıl önce de bu ülkede aynı şeyler tartışılıyordu. Bundan tam 100 yıl önce, 1908 yılında, aynı tartışmalar yapılıyordu. Bir farkla. O tartışmalar bugünkünden daha derin, daha anlamlı ve daha kapsamlıydı. Niye mi öyleydi? Çünkü o zaman 301'ler ve diğer bütün 'hukuki numaralar' yoktu. Ve bizim bugün havsalamızın alamayacağı türde bir fikir özgürlüğü ortamı vardı. 100 yıl önce kendimizi daha özgürce ifade edebiliyorduk.
Yani, zaten 100 yıl gerideyiz. Bu arkadaşlar da bizi topu topu bir 20 yıl daha geriye götürmek istiyor. Bir 20 yıl daha nedir ki, teferruattır.
Cumhuriyet'i yeniden kurup herkesi susturamayacağımıza göre, Meşrutiyet'ten de geriye gidelim ki, bunlar konuşulmasın. İttihatçı zihniyet yarın cumhuriyetten de vazgeçerse şaşmam. İlericilik uğruna bizi nereye kadar geriletmeyi uygun göreceklerini ancak ve ancak onlar hesaplayabilir. Bu, bugün 20 yıl olabilir, yarın 200 yıl.
Bu mühendisliktir. Mühendislikte maksimizasyon önemlidir.
"Türkiye 100 yıl geriye gideceğine, 99 yıl geriye gitsin daha iyi."
Yukarıdaki cümle böyle de kurulabilirdi. Bu da ilki kadar 'anlamlı' bir cümle olurdu.
Büyük bir felaket yaşıyoruz. Siyaset bütünüyle hukukun alanına çekildi. Hukuk demek de mümkün değil. Çünkü eğer hukuk varsa,
siyaset hiçbir zaman hukukun alanına çekilemez. Hukuk zemini siyaseti kaldırmaz. Hukukun tanımlarından biri budur.
Hukuk 'yerindelik' kararı veremez.
Hukuk, 'Büyük
Ortadoğu Projesi'nin varlığıyla veya yerindeliğiyle ilgilenmez. Hukuk, 'Büyük Ortadoğu Projesi'ni dayanak gösteren bir iddianameyi kabul etmez. Edemez. Gelin görün ki, yargı kabul etti.
Siyaset artık bütünüyle kanunların oyuncağı, kanunlar da siyasetin oyuncağı haline geldi.
Hoş geldin
Bizans. "1500 yıl geriye gideceğimize, 1000 yıl geriye gidelim daha iyi."
İşte size tek kalemde 500 yıllık bir 'ilericilik' hamlesi.
Artık, kanunlar tıpkı birer tabanca gibi iki taraf tarafından da kullanılacak. Artık her şey mubah.
Silahını sonra çekenin ister istemez bir nefsi müdafaa hakkı doğuyor. Vahşi Batı'nın düello kanunudur bu.
Olmayan hukukumuzun yerine düello hukuku geçti. Kimse artık centilmenlik, şövalyelik beklemesin. Kanunları en hızlı kullanan, kazanacak. O da tabii bir süreliğine. Hukukun olmadığı yerde süreklilik, kalıcılık bir hayaldir.
Tayyip Erdoğan, şimdi kanunlardan kendine bir
zırh, hatta mümkünse belki de bir
silah tasarlamakla meşgul. Hakkıdır. Haklıdır. Başka bir zemin kalmamıştır. Hukukun üstünlüğüne değil, kanunun gücüne inanıyorsak, kanunun gücüyle yönetiliriz. Bunda şaşacak bir şey yok.
Kanunlar yargılar. İnsanlar kanunların gücünü kabul eder, fakat kanunlara saygı duymazlar. Kanunların inandırıcı olmasını sağlayan hukuktur.
Bu hukuk vahşetinde sorulması gereken bir soru daha?
Ergenekon ne olacak?
Bu hukuk(suzluk) Ergenekon'u yargılayabilir mi? Bence hayır. Kanunlar bu örgütün mensuplarını bulmaya ve teşhir etmeye belki yetebilir. Ama bu 'hukuk', Ergenekon'u yargılayamaz. Çünkü bu 'hukuk', Ergenokon'u yargılayacak 'ideolojik bağımsızlığa' sahip olmaktan çok uzaktır. Ergenekon'un ideolojik olarak karşıtı olan her ideolojiye iddianame
düzenleme imkânı ve arzusu olan bir 'hukuk'un Ergenekon'u yargılayabileceğini düşünmek, hayal kurmaktır.
Teşhir edilen ve/fakat hakkıyla yargılanamayan bir Ergenekon, olsa olsa meşhur olur. Böylece Ergenekon yeraltından yeryüzüne çıkar ve göğsünü gere gere, etrafı gururla selamlayarak ortalıkta dolaşır.
Ergenokon'u MAHKUM edebilmek bu memlekette henüz mümkün değildir.
Her şey bizi yeni bir anayasaya getiriyor. Hatta belki de bir
erken seçime.
Ve belki de o erken seçimde, yeni anayasa etrafında
ittifak kurmuş, AKP'nin de içinde olduğu, AKP'den daha büyük bir siyasi harekete.
Ya da 2000 yıl geriye gidelim, Müslümanlık buharlaşıp yok olsun. İlerici bir hamle olur.
Gökhan Özgün/
Radikal