Başbakan Recep
Tayyip Erdoğan'ın kızı Esra Erdoğan ile Sadık
Albayrak'ın
küçük oğlu
Berat Albayrak, 2004 yılında evlendi. Ahmet Akif adında 2,5 yaşında bir çocukları olan çift, ikinci çocuklarının doğumu için de gün sayıyor. İkinci
torunla birlikte, 55 yaşındaki Başbakan Erdoğan da, ondan 12 yaş büyük 67 yaşındaki Albayrak da, 3 torun sahibi birer
dede olacak. Gazetelerde 'Erdoğan'a üçüncü torun' haberleri çıkınca Sadık Albayrak'ın kapısını çaldık. Sadık Albayrak, fırsat buldukça İstanbul'dan kaçıp, doğayla baş başa kalmak için
tercih ettiği Durusu'daki çiftliğindeydi.
Çiftliğe adım atar atmaz dikkatimizi Albayrak'ın, Kangal cinsi köpeklerine olan düşkünlüğü ve sevgisi çekti. Adını Ashab-ı Kehf'in köpeğinden alan Kıtmir'le, adeta yerlerde yuvarlanarak boğuşan Albayrak, 'Muhteşem hayvanlar' diyerek, çiftliğin diğer tarafındaki Melisa adındaki bir başka Kangal'ıyla tanıştırdı bizi. Albayrak, bunaltıcı sıcağa aldırmadan çiftliğinde bizi gezdirirken; böğürtlenden şeftaliye, salatalıktan kiviye kadar yetiştirdiği
sebze ve meyvelerini gösterdi, elleriyle topladığı şeftalilerden ikram etti. Kangallarının yanı sıra, kaz ve
tavuk da besleyen Albayrak'la, kısa süreli
çiftlik gezimizden sonra başladığımız sohbette, dünür olduğu Başbakan Erdoğan'la eskiye dayanan tanışıklıklarını, torunlar ve
aile hayatını, ayrıca yakında çıkacak kitabını konuştuk.
DEDE ERDOĞAN'I TRABZONSPOR SLOGANIYLA KIZDIRIYOR
- Başbakan'ın çocukları çok sevdiğini biliyoruz, üçüncü torun da geliyor. Başbakan Erdoğan'ın torunlarıyla diyaloğu nasıl?
Başbakan çocukları çok seviyor. Torunlarına da çok düşkün. Torunlarıyla bir araya geldiği zaman dünyası değişiyor. Ahmet Akif dediği zaman, o da yerinden fırlar. Evde, Ahmet Akif, 'bordo-
mavi, en büyük
Trabzonspor' diye bağırınca, Başbakan da
Fenerbahçeli olduğu için başlıyorlar kavgaya.
- Ahmet Akif Trabzonsporlu mu?
Evet. Çünkü ben de, iki oğlum da
Trabzonsporluyuz. Ailecek Trabzonsporlu olunca, torun Ahmet Akif de Trabzonsporlu oldu. Hatta Başbakan'ın, Trabzon gezisinde, kendisine 'Ahmet Akif-61' yazılı Trabzonspor forması da
hediye etmişlerdi.
- Oğlunuz Berat Albayrak, ikinci kez baba olmaya hazırlanıyor. Bebeğin cinsiyeti belli mi?
Daha belli değil. Cenab-ı
Allah ne takdir ederse...
Erkek de olur, kız da. Yeter ki, sağlıklı olsun.
- Peki, Ahmet Akif televizyonda, gazetelerde gördüğünde Başbakan Erdoğan'ı tanıyor mu?
Tanımaz mı, tabii tanıyor. Televizyonda konuştuğu zaman, 'Bak dede konuşuyor' diyerek, bize gösteriyor. Hatta 29
Mart seçimleri için Kazlıçeşme'deki AKP mitingine iki torunu da götürdük. Başbakan, konuştuğu zaman en büyük alkışı, torunlardan aldı. O kadar ki, bağırdılar, çağırdılar, sonra uyudular. Bir yerde görünce, hemen fark ediyorlar.
- Ahmet Akif, hangi dedeye düşkün; Başbakan Erdoğan'a mı, size mi?
İkimize de düşkün. Tabii onlar, birbirini kızdırıyor. Başbakan koyu Fenerbahçe, o da Trabzonsporlu olunca.
- Başbakan, torunuyla sık bir araya gelir mi?
Gelmeye çalışıyor. Bayramlar, yaş günleri, kandil gibi önemli günlerde bir araya gelmeye çalışır.
- Yurt gezilerinde çocuklara oyuncak dağıtan Başbakan, torunlarına da hediye alır mı?
Almaz mı... Ne istiyorlarsa onu alıyor. Sadece o değil, hepimiz de hediye alırız.
- Peki, Erdoğan'ın, nikah törenlerindeki, 3 çocuk tavsiyesine ne diyorsunuz?
Bu bir nasip melesi. 2'de de kalır, 3 de olur. Siz normal hayat seyrine devam edersiniz, örf üzerine hayatınızı sürdürürsünüz. Kimse geleceğini
tayin edemez. Çok verir; 2 kız verir; oğlan vermez... Bunlar insanın elinde olan şeyler değil. Ben kızları niye çok seviyorum? Çünkü kızım yok. Gelinlerim, benim kızım yerinde.
- Sizin torunlarla aranız nasıl?
İstanbul'u sevmememe karşın, torunları görmek için sık sık çiftliği bırakıp İstanbul'a geliyorum. Torunlarla
vakit geçirmek insanı dinlendiriyor. Onları parka, havuza götürüyorum. Sırtıma alıyorum. Birlikte çok güzel vakit geçiriyoruz. Ahmet Akif'le, Elif Mihrimah'ı (Serhat Albayrak ile Şule Albayrak'ın kızı) sık sık
arabayla gezdirip arabada onlara
şarkı,
ilahi dinlettiriyorum. Her yeri dolaşıyoruz.
- Çocuklar, torunlar çiftliğe geliyor mu?
Ara ara geliyorlar. Köpeklerin yavrularıyla oynarlar. Ben de, tavuklarımın yumurtalarını torunlara ayırıyorum. İstanbul'a onlara götürüyorum.
BAŞBAKAN'DA HAZRETİ EBUBEKİR AHLAKI VAR
- Başbakan Erdoğan'la dünürlük nedeniyle değil, çok önceden tanışıyorsunuz...
Biz 30 senedir birbirimizi tanırız. Beraber
siyaset de yaptık. Başbakan'la farklılığımız taktik konusunda olabilir. Başbakan,
futbol taktiğine göre adam adama
markaj siyaseti uygular, bense toplu hücum, toplu müdafaa taktiğini. Onda Hazreti Ebubekir ahlakı, müsamahası, toleransı var. Bizim tanışıklığımız, dünürlükten önce uzun yıllara dayanır.
Kandillerde, aile yemeklerinde, bayramlarda bir araya geliriz.
- Şimdi artık torunlarla birlikte daha neşeli geçiyordur aile toplantıları.
Torunlarıyla bir araya gelince dünyası değişiyor.
Sohbet ediyoruz,
şaka yapar. Hatta şarkı söyler.
- Başbakan'ın, zaman zaman sert çıkışları oluyor...
Kendisi, düşündüğünü söyleyen ve söylediğini yapan birisi. İnsan hata yapar ama Başbakan'ın tutturduğu çizgi açık ve nettir. Sen bana
hakaret edersen, tabii sert
cevap alacaksın. Ailelerimizin, çocuklarımızın bir yere gitme hakkı yok mu? Başbakan denize girmiş; ne giymiş; ne marka giydi? Sana ne! Bunlar olunca... Çalma kapıyı, çalarlar kapını. Tabii sert olacaksın ama yumuşak da olacaksın. Sen bana biraz yaklaşırsan, ben de yaklaşırım. Ama dirsek vurursan,
tekme atarsan, dişimi kırarsan, ben ne yapacağım? Dişini kırmam ama hakkımı da ararım. Başbakan liseden beri münazaradan, hitabetten geliyor. Halkın psikolojisini, kimliğini yakaladığı için her
genç, Başbakan Erdoğan gibi yürümek, onun gibi konuşmak ister. Çünkü bu milletin kimliğini yok ettiler. Futbolda
Pele, basketbolda Kerim Abdülcabbar, boksta
Muhammet Ali neyse, siyasette de Tayyip Erdoğan odur.
Kitap taslağını istihbarat çaldı
- Üzerinde çalıştığınız kitabın taslağı arabanızdan çalınmıştı, kitap tamamlandı mı?
29 Mart seçimlerinden bir hafta evvel, otoparkta bulunan arabama hırsız girdi. Arabanın iki camı da kırılmıştı. Hiç dokunmadan, polis çağırdım. Kalabalık bir
ekip geldi,
parmak izleri alınıp,
rapor tutuldu. Ama bir şey çıkmadı. Araba merkezi bir noktada,
emniyete yakın bir yerdeydi. Kitap çalışmalarım, tarihi belgeler, resimler, aile fotoğraflarıyla birlikte üzerinde çalıştığım, kitap ve hatıra çalışmalarım da vardı.
- Hırsız yakalandı mı peki?
Polisler, 'Buluruz' dediler ama daha evvel de aynı şey olmuştu, yine bulunmadı. Türkiye'de emniyet istihbaratta koordineli bir çalışma yok. Birimler farklı çalışıyor. Emniyet istihbaratı, farklı alanlarda farklı belgeler sağlamaya çalışıyor. Bunun için de, en çok hırsızları kullanıyorlar. Hırsızlık,
gasp olayları bazen yarım saat içinde bulunur, bazen bulunmaz.
- Sizin olayınızın da böyle olduğunu mu düşünüyorsunuz?
Benim arabanın hırsızı da bulunmadığına göre benim kanaattim, bilgi toplamak için yapılan
hırsızlık olduğu yönünde.
- Peki, hakkınızda başka bilgi toplama yöntemleri olduğunu düşünüyor musunuz?
Olabilir, tabii. Benim hakkımda, çocuklarım hakkımda, herkes hakkında olabilir. Bakın benim için kutsal üç şey vardır: At, avrat ve
silah.
- Peki kitap ne zaman piyasaya çıkacak?
İslam Enternasyonalizmi adıyla yakında çıkacak.
- Kitabın içeriği hakkında bilgi verir misiniz?
Her şeyin alternatifi vardır. Sosyalist enternasyonalizme karşı
Kurtuluş Savaşı yıllarındaki İslam enternasyonalizmini anlatıyor. O yıllarda, Sivas'ta yapılacak İslam Enternasyonali toplantısı anlatılıyor. Bu toplantıya, Şii uleması bile çağrılıyor.
Alevi sorunları filan deniyor ya. O dönemde, bunun toplantısını bile yapmak istiyorlar. Bunun etrafında bir çalışma yaptım. O günün sorunları neyse bugün de aynı. İlk meclisteki dinamizm yakalanırsa, Türkiye'nin üniter yapısı güçlü ve kuvvetli olur.
AKŞAM