Onuncu Yıl Marşı'ndaki 'Demir ağlarla ördük anayurdu dört baştan' mısrasının mimarı da dedesi. Köprü ve tüneller hariç toplam 1.250 kilometre
demiryolu yapmış.
Atatürk,
aileyi 'Demirağ' soyismini vererek ödüllendirmiş. Nursuna
Memecan, dedesine hayran. "O, çağın dâhisiydi." diyor.
Dedesinin 1930'lu yıllarda Boğaz'a
köprü yapılması için proje geliştirdiğini; Gök Üniversitesi kurarak
pilot yetiştirmeyi planladığını hatırlatıyor. Memecan, dedesinin
ekonomik görüşünü 'liberal', hayat çizgisini, 'muhafazakâr' şeklinde tanımlıyor. "Bugünleri görse dedem de AK Partili olurdu." ifadesini kullanıyor.
Demirağ,
siyaset alanında da bir ilke
imza atmış. 1945 yılında
Türkiye'nin ilk muhalefet partisini (Milli Kalkınma Partisi) kurmuş. Ancak İsmet
İnönü'ye
rakip olmanın bedelini ağır
ödemiş. İnönü, 12
uçak sipariş etmiş; uçaklar yapılınca satın almaktan vazgeçmiş.
İstanbul Yeşilköy'de şu anda havaalanının olduğu araziyi ve Beşiktaş'ın neredeyse yarısını istimlak ettirmiş. Aile ekonomik açıdan zora girince Demirağ, Demokrat Parti'den
Sivas milletvekili olmuş. Bir süre Adnan Menderes'le çalışmış.
Nursuna Memecan'ın siyasetle buluşması ise evlerinde periyodik olarak düzenledikleri 'entelektüel toplantılar' sayesinde olmuş. Abdullah Gül'ü davet ettikleri bir toplantı, iki aile arasında samimi bir ilişki kurulmasını sağlamış. Öyle ki, Abdullah Gül'ün oğlu Emre, ABD'de okuduğu sırada 6 ve 7. sınıfta sık sık Memecanların evinde kalmış. Emre Gül, ABD'nin en iyi okullarından
New York'taki Scarsdale Ortaokulu'nda okudu. Memecanlar'ın çocukları Mehmet ve Zeynep de aynı okuldan
mezun.
AK Parti'nin imajı ondan sorulacak
İstanbul
Milletvekili Memecan,
Boğaziçi Üniversitesi mezunu. Yüksek lisansını ABD'de Temple Üniversitesi'nde
işletme alanında tamamladı. New York Üniversitesi'nde Uluslararası İlişkiler Programı'nı bitirdi.
Meclis'in yeni vekillerinden. Memecan, parti içinde önemli bir göreve getirildi geçtiğimiz günlerde: Dış ilişkiler başkan yardımcılığı. AK Parti'nin imajı artık ondan soruluyor. Ancak o, misyonunu partiyle sınırlamıyor: "Biz
iktidar partisiyiz. Türkiye'den sorumluyuz." Memecan, imaj odaklı çalışmalarını seçimlerden önce başlatmış.
Başbakan Erdoğan'ın yakasına parti rozetini taktığı günden itibaren yurtdışında çıkan makaleleri incelemeye almış.
Amacı AK Parti'nin dışarıda nasıl algılandığını tespit etmekmiş. Elde ettiği sonucu şöyle özetliyor: "ABD ve Avrupa'da bir İslamofobia var. Konuyu derinlemesine araştırmadıkları için Türkiye'de bir rejim değişikliği olduğunu düşünenler bile var. İslami konuda uzmanlığını konuşturma kaygısı olanların ezbere yaklaşımlarının bunda katkısı büyük. Yani yorumlarını değerli kılmak için İslami unsurları referans göstermek dikkat
çekici hale gelmiş. Halbuki İslam'ın barış demek olduğundan başlasa analizinden daha olumlu sonuçlar çıkacak." Memecan, bu bakış açısının değiştirilmesi gerektiği düşüncesinde: "Mutlaka bir şeyler yapılmalı. Bu haksızlık.
Hükümet son derece reformist, icraatlarıyla tarih yazıyor."
Memecan, çalışmalarıyla ilgili yol haritasını çıkarmış. Bu çerçevede think-tank kuruluşları ve ABD'deki bazı kuruluşlarla temasa geçmiş. Çıkan sonuca göre bir acil
eylem programı hazırlayacak. Memecan, bazı konu başlıklarını ise şimdiden belirlemiş. Bunlardan biri 'kültürel değiş tokuş'. Memecan, projesini şöyle açıyor: "Bire bir yapılan görüşmeler çok etkili. Türkiye'ye gelip inceleme yapılması, fikirleri yüzde 100 olumlu olarak değiştirir. ABD'de birçok
Türkçe bölüm var. Bu çocukları Türkiye'de ne kadar fazla tutarsam ilerisi için şimdiden adım atmış olurum. Gelecekte Türkiye'yle ilgili herhangi bir
tartışma olduğunda bu kişiler kendisine verilen bilgileri Türkiye'de tanışmış oldukları kaynaklarla
test edecek. Sağlıklı bilgilere kavuşacak." Memecan, bu başlığın altını kalın bir çizgiyle çiziyor. Bunun sebebini kısa bir süre önce ABD'de yaptığı temaslarla açıklıyor: "ABD'de büyük
gazete ve televizyonların yöneticileriyle görüştüm. ABD'nin en etkili gazetelerinden birinin tepe yöneticisi bana, 'Başörtünüzü oraya gidince mi takıyorsunuz?' diye sordu. Bir başkası, 'AK Parti'de çok sayıda
Kürt milletvekili var' dediğimde çok şaşırdı." Memecan'ın ikinci başlığı 'yıllık toplantılar'. Bazı etkinliklerin yıllık toplantılarının Türkiye'de yapılmasını sağlamayı planlıyor. Eşinin mesleğinden bir örnek veriyor: "Karikatürcüler Derneği'nin bir toplantısı Türkiye'de yapılsa, bunlar Türkiye ile ilgili bir şey çizerken fesli bir adam çizmeyecek. Gelip bakacak ki burada fesli adam yok."
Birbirimizin asistanı gibiyiz, ama...
Nursuna Hanım'ın en çok merak edilen yönlerinden biri
karikatürist eşi
Salih Memecan'la ilişkisi. Eşiyle ABD'de master yaparken tanışmış.
Salih Memecan, o sıralar hem doktora yapıyor hem de
Amerikan gazetelerine karikatür çiziyormuş. Memecan'lar birbirinin asistanı gibi. İşleri gereği zaman zaman ayrı mekanlarda da olsalar sürekli
iletişim halindeler. Peki Nursuna Hanım, eşinin çizgilerine hiç müdahil oluyor mu? Bu soruya cevabı net: "Kesinlikle hayır. Salih ile her şeyden önce arkadaşız. Birbirimizi hem eleştirir hem de birbirimizden referans alırız. Ancak Salih'in karikatürlerine gelince durum biraz farklı. Karikatürlerini eleştirdiğim de olur; ama hiçbir zaman katkı yapmam. 'Şunu yap Salih' dediğiniz zaman, yapacağı varsa bile yapmaz. Arkadaşları da 'şunu çizsene' dediklerinde onu asla çizmez. İlla kendi özgün fikri olacak. Bizim takıntımız yoktur. Tek takıntımız insan hak ve özgürlükleri. Bununla alakalı yanlış değerlendirmelerimiz varsa birbirimizi itekleriz."
Boğaz'daki yüzme yarışında ikinci oldum
Memecan'ın hayatında
spor önemli bir yer tutuyor. 5 yıl önce Boğaz'daki yarışlara katılmış. Kanlıca'dan Kuruçeşme'ye kadar 6 km'lik mesafeyi yüzmüş. Kendi yaş grubunda ikinci olmuş. Memecan, çalışma tarzını anlatırken de spora atıf yapıyor: "Ben maraton koşucusuyum. 100 metrede başarılı olamam. Mesela Iowa Eyaleti'ni bir baştan bir başa bisikletle geçtim. 750 kilometre yolu bir haftada geçtik."
'Nasılsın?' dediğim vekilden roman çıkıyor
Nursuna Memecan, TBMM'de kendisini hâlâ
yabancı gibi hissettiğini söylüyor. Meclis'te yeni insanlarla tanışmayı ve onlardan bir şeyler öğrenmeyi seviyor: "Akşam eve gittiğimde 'ben bugün ne öğrendim?' derim. Buna bayılıyorum. 'Nasılsınız?' diye başlıyorum yeni tanıştığım bir milletvekili arkadaşımıza. Bir roman çıkıyor. Farklılıklardan zevk alınması gerekir. Benim hayatımı bu farklılıklar güzelleştirdi."
ZAMAN