28
Şubat'ta sekiz yıllık kesintisiz eğitim yasasının görüşüldüğü oturumu yöneten Gürkan, "28 saat kürsüden kalkmadım; herkese eşit mesafede durdum, bütünüyle tarafsız davrandım, kimseye çanak tutmadım. Bana ilk teşekkürü rahmetli Necmettin
Erbakan iletti. Kürsüden indikten sonra dönemin
TBMM Başkanı
Mustafa Kalemli telefon etti. Cumhurbaşkanı Süleyman
Demirel'in telefonumu beklediğini söyledi. Cumhurbaşkanı Demirel'in kutlaması, 'Rejimi kurtardın' biçiminde oldu" dedi.
Türk medyasının olağanüstü dönemler öncesi oynadığı rolü ve medyada
terör haberlerinin veriliş şeklini eleştiren Gürkan, "Murat
Karayılan röportajı ne
İspanya ne de İngiltere'de yayımlanabilirdi" tespitinde bulundu.
Gazeteci Hasan Cemal'e
eleştiri yönelten Gürkan, şu ifadelere yer verdi: "Devrim'de Hasan Cemal'le birlikte çalışmıştım... 28 Şubat'ta Cemal'in yazılarına bakın. Süreci destekliyor. Bugünkü tutumu ile nasıl mukayese edebilirsiniz? Bunun rol üstlenme dışında açıklaması olamaz. 28 Şubat süreci ile ilgili o yazıları yazan bir kişi kısa bir süre sonra 'Kimse Kızmasın Kendimi Yazdım' kitabını nasıl çıkarabilir? Bu çift ruhlu olmadır. Öcalan'ın yakalanması sonrasında yazdıklarına bakın. Türkiye'nin, devrin başbakanı Bülent Ecevit'in zaferini ilan ediyor… Şimdiyse
Kandil röportajları yapıyor, askerî operasyonlara karşı çıkıyor. Asıl kullanılma bunlar olsa gerek"
RTÜK Yasası çıkarılırken basının hedefi haline geldiğini anlatan
Uluç Gürkan, gazeteci İdris Gürsoy'a şunları aktardı: "Sahiplik yapısıyla ilgili
düzenleme tümüyle benim işimdi.
Medya sahipliğini
kontrol altına almaya çalıştık. İlk çıktığı metinde hiç kimsenin
radyo ve televizyonda yüzde 25'ten fazla hisse sahibi olamayacağını öngörüyoruz. Asıl önemli madde bir radyo veya televizyonda hisse sahibi olan kişi devletle iş yapamaz,
ihale falan alamaz. İki; borsada
manipülasyon yapamaz. Bunların olması lazım... Tamam, medya özel bir iştir; ama böyle olması gerekir. Sermayenin ticari çıkarlarının basın görevlerinin önüne geçmemesi lazım. 1994'te çıkan RTÜK Yasası'nda bu hükümler var. 1999'da
Aydın Doğan televizyon işine el atınca bunları değiştirmek için harekete geçti. Ben de engel oldum. Değişiklik teklifi verildi… DSP de
koalisyon ortağı olarak destekliyor. Ben ve çok sayıda DSP milletvekili karşı çıkınca reddedilmesi sağlandı. Sonra tekrar bu gündeme geldi, direnmemize rağmen geçti. Bu sefer Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'e gidip
rapor verdim, Sezer de veto etti. Tam bu süreçte hakkımda böyle bir haber çıktı. 24
Kasım 2000'de
dava açtım. Hem Milliyet'e hem de o günkü Yayın Yönetmeni Mehmet Y. Yılmaz'a ve mahkûm ettirdim. Haber tamamen yalandı."
Uluç Gürkan'ın 12 Mart'tan 28 Şubat sürecine değin yaşadıklarına yer verilen söyleşinin tamamına
Aksiyon'un son sayısında ulaşılabilir.