Demirel'in emanetçiliğini kabul etmediği için DYP'den dışlanmış
Politik kariyerinde
Ankara Sanayi Odası (ASO),
Türkiye Odalar ve
Borsalar Birliği (
TOBB) başkanlıkları kilometre taşları oldu.
12
Eylül sonrası, hem dönemin askerî yönetimiyle hem de ihtilal öncesi ve sonrasının politik simaları ile yakın ilişkiler kurdu. Araları bozulana kadar Süleyman Demirel'in, hayatının sonuna kadar da Turgut
Özal'ın prenslerinden biri oldu. Pek çok kişi için 'Türkiye'yi 2000'li yıllara taşıyacak lider adaylarından biri'dir. Tâ ki, 1990'da iki çocuğundan küçüğü Sema'yı
trafik kazasında kaybedene kadar.
24
Mart 1990'da devlet
bakanı ve hükümet sözcüsü sıfatını taşırken yaşanan kaza,
Yazar'ın hayatındaki en önemli kırılmayı oluşturuyor. Kızının ardından yaptığı Hüseynî beste ile önce üniversite yıllarından itibaren sürdürdüğü
müzikle ilişkisine nokta koydu. Ardından politikayı bırakarak derin bir sessizliğe gömüldü.
Aksiyon muhabiri Ayşe Adlı, Mehmet Yazar'ın izini Ankara'da kızı adına kurduğu vakfın genel merkezinde buldu. 17 yıllık sessizliğini Aksiyon'a bozan Yazar'ın siyasi hayatı Adalet Partisi (AP) tabanının talebiyle başlıyor. Halk sıcak bakıyor; ancak Yazar ismi o günlerde parti yönetimi için tehdit manasına geliyor: "Süleyman Bey, Zincirbozan'a giderken bir kâğıda 3 isim yazmış. 'Aman bunlara dikkat edin, ön plana çıkmasınlar' demiş.
Listede Bülent Ulusu,
İhsan Doğramacı ve benim adım varmış." Demirel'in yanı sıra asker de Mehmet Yazar'ın geride durmasını istiyordu. Öyle olunca 83'teki seçimlere katılmadı. Ancak
siyaset iki yıl sonra Yazar'ın yolunu yeniden kesti. Bu kez Demirel'in ilk emanetçisi
Yıldırım Avcı başkanlığındaki DYP seçimlerde istenen seviyeye çıkamadığı için taban yine Mehmet Yazar'a dikiyor gözünü. Yazar, DYP meselesine sıcak bakıyor. Ancak yine Demirel engeliyle karşılaşıyor. "Demirel, Mehmet Yazar'ın DYP genel başkanlığına sıcak bakıyordu. Ancak TOBB başkanı
adaylık için Kenan Evren'den izin isteyince ibreyi Cindoruk'tan yana çevirdi." iddiasını kesin bir dille reddediyor: "Adaylığımın kesinleştiği günlerde İhsan Sabri Çağlayangil aradı. Süleyman Bey'in bir numaralı ismiydi. Genel Türkiye meseleleriyle ilgili uzun bir konuşma yaptık. Sona doğru dedi ki: Beyefendi ile de değerlendirdik, bugünkü ortamda işi en iyi götürecek kişi el-hak sizsiniz. Şuna da eminiz, siz başa geçerseniz partiyi
iktidara taşırsınız. Ancak iki sorum var. Bir; partinin başına geçip iktidar olduktan sonra yasaklarımızı kaldırmak yönünde çalışacak mısınız?" "Demokrasiye ve
sivil yönetimin önemine inanmış insanlarız. Böyle inanıyorum ve inancım için çalışırım." cevabı sayesinde ilk aşama başarıyla tamamlanıyor. Ancak "Doğru Yol'un başına geçip iktidar oldunuz, yasakları da kaldırdınız. O zaman biz ne olacağız?" sorusu olayın rengini değiştiriyor: "Orada demeliymişim ki, lafı mı olur, ben bu işi zaten emaneten yapıyorum. Gayet tabii ki siz geldiğinizde buyurursunuz..." Mehmet Yazar, kongre sonucunu da Demirel'in delegelerle yaptığı görüşmelerin değiştirdiğine inanıyor. Delegelerin kendisine gelip neler olduğunu anlattığını belirten Yazar, yaşananları şöyle naklediyor: "Süleyman Bey, kimine
yemin ettirerek, kimine Kur'an'a el bastırarak, kimine ağlayarak 'Mehmet Yazar'a oy vermeyeceğim' diye yemin ettiriyor. 'Şimdiye kadar sizden bir şey istemedim, ilk defa, belki de son defa istiyorum. Beni kırmayın, Cindoruk'a oy verin' diyor."
Gittin de bıraktın beni böyle perişan
Mehmet Yazar, kızını kazada kaybettiği gün karar veriyor politikayı bırakmaya. Ancak Cumhurbaşkanı
Turgut Özal ve
Başbakan Yıldırım Akbulut bunun, acıyla alınmış geçici bir karar olduğunu düşünüyor ve hiç olmazsa kongreye kadar kalmasını istiyor. Bu yüzden bir buçuk yıl daha oturuyor
bakanlık koltuğunda. Yazar, o günlerde yaşadıklarını hiçbir şeyle mukayese edemiyor: "Eşim benden güçlü çıktı. O daha çok dayandı. Bu kadar zaafta olacağımı tahmin etmemiştim. Kazadan bir hafta sonra içime kan akarak da olsa hükümet sözcülüğünü yaptım. Bir yıl sürdürdüm o işi.
Körfez Savaşı'ndan sonra milli
savunma bakanı oldum. Çok hassas günler yaşanıyordu, ayakta duruyordum; ama içim boştu." Eski bakan, acı olaydan sonra sadece politikayı değil, dünyayı terk ediyor kendi tabiriyle. Antalya'da Kaleiçi'nde eski bir ev alıp oraya kapanıyor. Sonraki 6-7 yıl boyunca tamamen tasavvufa veriyor kendini. 'Artık atlattım' dese de kızından söz ederken sesi hâlâ titriyor... "Sema 6 ya da 7 yaşındayken
doğum gününü kutlamışız. Ben demişim ki; herkes hissettiklerini bir kâğıda yazsın ve bana versin. Annem dâhil herkes yazmış. Bir kesenin içinde unutmuşum ben o notları. Ben 'bir gün gelecek kızım gençliğin ışığı olacak' diye yazmışım... Nereden bilebilirdim ki... Şu anda o bir ışık."
Mehmet Yazar, iyi bir Türk müziği dinleyicisi. Vaktinde ud çalmaya virtüözite seviyesinde vâkıf olmuş, güfteleri, besteleri var. Ancak müziğe de kızının ardından yazıp bestelediği (Hüseynî) bir şiirle nokta koymuş: "Gittin de bıraktın beni böyle perişan/ Ruhum kara zindanlar içinde çürüyor/ Nurum, gelecekmiş gibisin sanki her an/ Ömrüm kuru otlar gibi sensiz sürüyor... rada noktaladım. Çünkü bizim müzik, burgu gibi deler insanı. Acılıysan dayanamazsın."
Zaman