Mimar ve Mühendisler Grubu'ndan yapılan yazılı açıklamaya göre,
teknik heyet deprem sonrası incelemeler yapmak üzere bölgeye gitti. İncelemelerle ilgili detaylı
rapor ileride hazırlanacak
gezi sonrası ön inceleme raporu açıklandı.
Raporda, Van
depreminin, bir deprem ülkesi olan Türkiye'de başta
İstanbul olmak üzere pek çok il, ilçe ve köyün, yıkıcı deprem riskiyle karşı karşıya bulunduğu gerçeğini bir kez daha hatırlanmasına vesile olduğu bildirildi.
Marmara depreminden sonraki süreçte acil müdahale,
arama kurtarma ve
yardım konularında ciddi mesafe kat edildiğinin görüldüğü belirtilen raporda, şu görüşlere yer verildi:
''Her şeyden önce devletin acil olarak depremzedelere ulaşması, acıları bir nebze de olsa hafifletmiştir. Bu konuda fedakarca çalışan
vakıf ve derneklerimizin de ayrıca hatırlanması gerektiği kanaatindeyiz. Ancak bundan önce de depremde can kayıplarına sebep olan ve sanki yıkılmak için depremi bekleyen ve yerle bir olan binaların yapılmasına engel olunamadığını gördük.
Van depremi, hala depreme dayanıklı, mimarlık ve mühendislik kriterlerine uygun bina inşa etmede ciddi eksikliklerimizin olduğunu ortaya koydu. Bizlere düşen deprem karşısında
tedbir alarak can ve
ekonomik kayıpları en aza indirmektir. Bu hususta deprem öncesi, deprem anı ve deprem sonrası olmak üzere üç aşamalı
kriz planı idare etmek gerekir. Van depremi, deprem sonrası kriz planının iyi yönetildiğinin örneğidir. Fakat deprem öncesi
hazırlık amaçlı bir kriz planının Van'da olmadığını gördük.''
Yapı denetim mevzuatının yenilenmesi ve tavizsiz uygulanması gerektiği vurgulanan raporda, şu ifadelere yer verildi:
''Mühendis ve mimardan müteahhide, belediyeden
kontrol firmalarına kadar bütün taraflar ve inşaatın her aşaması denetlenmeli ve cezai
yaptırımlar en ağır bir şekilde uygulanmalıdır. Başta deprem riski olan bölgelerimizde olmak üzere konutlar ve iş yerleri için mutlaka
Deprem Yönetmeliği ve ilgili mevzuata uygun imar planları yapılmalı ve yüksek katlı yapılaşmaya müsaade edilmemelidir.
Kırsal kesimdeki yapılaşmada vatandaşa teknik
destek verilmeli ve asgari
emniyet ve konfor şartlarını sağlayan binaların yapılması sağlanmalıdır. Van depremiyle birlikte siyasi iradenin almış olduğu 'Kentsel Dönüşüm Seferberliği' kararını önemli bir fırsata dönüştürmemiz gerekmektedir. Amaç sadece depreme dayanıklı yapılar inşa etmek değil, insani ölçeklerde ve insanca yaşayabileceğimiz huzurlu ve emniyetli şehirler üretmek olmalıdır. Yüksek katlı
beton bloklar yerine, yerel mimariye uygun, az katlı, bahçeli evler
tercih edilmelidir. Emsal artışları vererek mevcut yoğunluğu daha da arttıran ve olası bir afet durumunda altyapı,
lojistik, güvenlik ve acil müdahale noktasında ciddi sıkıntılara sebebiyet verecek bir
kentsel dönüşüm anlayışı yerine, nüfus yoğunluğunu azaltan, şehri daha geniş alanlara yayan, altyapısı sağlam, ulaşımı rahat, insani değerlerde ve ölçeklerde, az katlı ve bahçeli evlerden müteşekkil bir şehircilik anlayışı benimsenmelidir. Her depremde tek
vücut olan halkımızın, deprem sonrası içimizi acıtan kayıpların yaşanmaması için binalarımızı ve şehirlerimizi depreme karşı hazırlamamız konusunda da tam bir anlayış birliği içinde olması, problemin çözümünde en büyük katkıyı sağlayacaktır.''