Kundaklama hadiseleri organize ve asimetrik. Seçilen
araç ve
hedefler bilinçli. Mağdurlar arasında
bakan yakınları bile var.
PKK terör örgütü, kendisine karşı 16 ve 22
Aralık tarihlerinde gerçekleştirilen hava operasyonlarından sonra can havliyle ‘saldırı emirleri’ yayımladı. Fiziki ve
psikolojik olarak tam bir çöküntü yaşayan örgütün kırsaldan
kente taşıdığı yeni
eylem yöntemi ise
İstanbul,
Adana,
Hakkâri gibi illerde baş gösteren
kundaklama hadiseleri oldu. Son bir ayda 60’a yakın araç kundaklandı.
Emniyet Genel Müdürlüğü kayıtları ve polis kaynaklarının verdiği bilgilere göre kundaklama hadiselerinden hemen önce başlayan denenmiş bir saldırı yöntemi de vardı. Üstelik bu saldırılar hava operasyonlarından çok daha önce, 9-12 Aralık tarihlerinde gerçekleştirildi. Özellikle İstanbul’un
metropol kent yapısından yararlanan kimi gruplar araçların lastiklerini şişleyerek işe başlamıştı. Eminönü,
Beşiktaş, Şişli,
Ümraniye,
Gaziosmanpaşa,
Beykoz,
Üsküdar gibi ilçeler başta olmak üzere İstanbul’un dört yanını saran organize kundaklama hadiseleri ise tam bir kızgınlık, provokasyon altyapısı oluşturma amacı taşıyor. Her yerde saldırı taktiğiyle korku ve panik havası salınmak istendi/isteniyor.
SALDIRILAR DAĞINIK, HEDEF SEÇİMİ BİLİNÇLİ
İstanbul’da
MOBESE kameralarına yakalanan birkaç hadise dışında, olayların failleri henüz ele geçirilmedi. Ancak polisin tespitlerine göre ‘Neron saldırıları’ hiç de tesadüfi gibi durmuyor. Olaylar birbiriyle doğrudan ilişkili. Örneğin Aralık ayının ilk haftasından itibaren başlayan saldırılarda ‘asimetrik taktik’ kullanılmış. Dağınık hedefler (araçlar), dağınık zaman dilimi ve farklı mekanlarda kundaklanmış. Ve
saldırganlar adeta taşınarak bu mekanlara gelmiş ve kaybolmuş.
Polisin tespitleri bununla da sınırlı değil. PKK dışındaki
DHKP-C,
TİKKO gibi sol örgütlerden devşirilen isimlerin de bu saldırıların içinde olduğu düşünülüyor.
Saldırılar ne kadar asimetrik ve düzensiz ise eylem bölgesi ve kundaklanan araçların sahipleri hususlarında adeta istihbarat yapılmışçasına detaylı bir yaklaşım sergilenmiş. İstanbul
Halkalı’da geçen
Perşembe kundaklanan 9 aracın ekseriyetinin polislere ait olması, Kâğıthane’de seçilen hedefler, MHP araçlarının kundaklanması, hedeflerin üzerinde çalışıldığının göstergesi.
Yine bazı semtlerin, mahalle ve sokakların seçilmesi de polise göre tesadüf değil. Neronların benzer grup ya da kişilerden, çoğunun
18 yaş altı gençlerden oluştuğunu, yani cezai ehliyetlerinin olmadığını da buna eklemek gerekiyor. Hedeflerin tesadüfî olmadığı noktasında ilginç bir örnek de var. Bir bakanın İstanbul’daki yakınlarından birinin araçlarının lastikleri de kundaklama hadiselerinin yaşandığı günlerde şişlenmiş.
Bir yetkilinin tabiriyle, İstanbul,
Ankara,
Diyarbakır,
Mersin gibi illerde gerçekleştirilmek istenen dozu yüksek metropol terörünün laboratuar testleri kundaklama hadiseleriyle yapıldı. Emniyet istihbarat ve
terörle mücadele birimlerinin yakaladığı ‘başka örgütler de işin içinde’ bilgisini de göz ardı etmemek gerekiyor. Bu yüzden ‘Neronların’ örgütlerin adam devşirdiği mahalle çeteleriyle de ilişkisi kurulabilir. İki üç yıl önce İstanbul başta olmak üzere büyük şehirleri kasıp kavuran ‘kap-kaç hadiselerinin altyapısı’ da benzer özellikler taşıyordu.
KÜRT-TÜRK ÇATIŞMASI VE FRANSA MODELİ
Bir
emniyet yetkilisine göre, kundaklama hadiselerinde ‘mal canın yongasıdır’ mantığından hareketle doğrudan bireyler zarara uğratılarak
Kürt-Türk çatışmasının altyapısı oluşturulmaya çalışılıyor. Sigorta şirketlerinin son kundaklama hadiselerinin bedeli olarak ödeyeceği miktarın 1 milyon YTL’nin üzerinde olduğu dikkate alındığında çok ciddi bir hasarın da oluşturulduğu ortaya çıkıyor.
Kundaklama hadiseleri
Kasım 2005’te dünyayı varoşlarındaki yangınlarla meşgul eden
Fransa’da yaşananları da hatırlatıyor. Fransa’daki
seçimler öncesinde ülkedeki göçmen nüfusun dinmeyen öfkesi başta
Paris olmak üzere ülkenin varoşlarını ateş topuna çevirdi. Nicolas
Sarkozy’nin seçim galibiyetinin ardından ise olaylar duruldu. Önce, siyasi gerilimlerle varoşlar tetiklenmiş, ardından tüm Fransa güvensizlik ve kabus senaryolarıyla karşı karşıya kalmıştı.
Türkiye’de de İstanbul’dan başlamak üzere Ankara,
İzmir, Mersin, Adana, Diyarbakır gibi illere yayarak benzer provokasyon havası oluşturulmaya çalışılıyor. Ancak bu taban bulmuyor.
MECİDİYEKÖY BOMBACISINDA HEM UZAKTAN KUMANDA HEM ANAHTAR DÜZENEĞİ VAR
Mecidiyeköy Metrosu yakınlarında 3 kilo A-4
patlayıcı (1,5 kilo bilye) düzeneği ile ve Mehmet Demirkaya adına düzenlenmiş sahte kimlikle yakalanan
bombacı ile ilgili de ilginç bilgilere ulaşıldı. İlk önemli bilgi bomba düzeneğinin hem
uzaktan kumanda hem manuel (anahtarlı) olması.
Habur sınır kapısından giriş yaptığı günden beri izlenen PKK militanının hikâyesi,
Mayıs 2007’de
Ulus Anafartalar Çarşısı önündeki terör saldırısını yapan
Güven Akkuş’unkine benziyor. 2004 yılından sonra
terör örgütü PKK’nın kamplarında eğitildiği bilgisi doğru.
Kandil’de eğitilen yüzlerce isimden biri olan
bombacı nereye gittiğini biliyor, ancak yönlendirilmiş. Mecidiyeköy Metro İstasyonu dışında bir hedefe yönelmiş olması da muhtemel. Çünkü peşindeki 5 polisten üçünü atlatmayı başaran saldırgan, son bir kararlılık ve panik havasıyla metroya yönelmiş.
Kuzey Irak menşeli bombacılarla ilgili kayıp 15 tona yakın A-4, C-4 ve
plastik patlayıcı bilgisini göz ardı etmemek gerekiyor. Tahminlere göre bugüne kadar yapılan güvenlik operasyonlarında bunun yüzde 20’ye yakını ele geçirilip etkisiz hale getirildi.
AKSİYON