Belediye hizmetlerini durduran
terör örgütü, provokasyonlarıyla 90'lı yıllarda
halka kan kusturan
JİTEM'i aratmıyor. Geçmişte
derin devletten çeken
Kürt halkı ise şimdi
PKK'nın altında eziliyor
1990'lı yıllarda derin devlet ve uzantısı JİTEM'in
baskılarına maruz kalan
bölge halkı, şimdi de
terör örgütünün kıskacı altında. Talimatlarıyla sosyal hayatı kilitleyen örgüt, bölgedeki illerde esnafa
kepenk kapattırıyor, toplu
taşıma araçlarını çalıştırmıyor, çöplerin toplanmasına bile izin vermiyor. Otuz yıldır silahlardan, şiddetten bıkan Kürt kökenli vatandaşlar, demokratik açılımla bölgede
tasfiye edilen derin devlet ve uzantılarının yerini alan PKK ve BDP'nin baskısı altında eziliyor. Bölgedeki gelişmeleri yakından takip eden uzmanlar, "Derin devlet bölgeden çekildi ancak gerçek devlet bölgede alana inemedi. JİTEM'in misyonunu bugün KCK ve PKK sürdürüyor" diyor.
DERİN YAPILAR PKK'YI DEVREYE SOKTU
Turgut
Özal Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü
öğretim üyesi Yard. Doç. Dr.
Mahmut Akpınar, bölgedeki son olayların PKK'nın tek başına ortaya koyduğu iradenin ürünü olmadığını söyledi. PKK'nın arkasında derin bir yapılanmanın olduğunu belirten Akpınar, "Derin yapılar bölgede yeniden tırmanışa geçerek kendisine alan açma noktasında PKK'yı kullanıyorlar. Burada iki temel argümanları var. Bir
Kastamonu gibi yerlerde, yani batının kalbinde, eylemler yaparak batıyı
tahrik etmek. Bir diğer ayağı ise bol miktarda
terörist alarak
doğudaki halkı ayaklandırmak. Çünkü Doğu artık eskisi gibi değil, bir terörist cenazesi aynen batıdaki şehit cenazesi etkisi yapıyor. Bu da
toplumları ayaklandırıyor" dedi.
Sınırı aşarak yurda girmeye çalışan 12 teröristin öldürülmesinin ardından, 'gelin leşlerinizi alın' gibi tahrik edici açıklamalar yapılmasının düşündürücü olduğunu söyleyen Akpınar, "Bu derin bir iradenin, doğuda ve batıda tansiyonu yükseltmeye çalıştığını ortaya koyuyor" diye konuştu. PKK, KCK ve BDP'nin sürekli kullandığı
demokrasi, barış, özgür irade, halkların kardeşliği, gibi söylemlerine adlanılmaması gerektiğini dile getiren Akpınar "Bugün
Güney Doğu'da bile Kürtlerin içinde PKK'ya onay vermeyenler barınamıyor. Hakkâri'de
Şırnak'ta, Cizre'de örgüte
destek vermeyen insanın barınması mümkün değil" dedi.
Jitem bitti boşluğu KCK doldurdu
Geçmiş dönemlerde bölgede derin devlet diye tabir edilen bir yapıdan kaynaklanan korku olduğunu belirten Araştırmacı
Yazar Doç. Dr.
Önder Aytaç ise "Bugün bunun yerini KCK baskısı aldı. Çünkü KCK, en çok Kürt oylarını alarak seçilmiş olan Belediye Başkanı Osman
Baydemir dahil bütün belediye başkanlarının üzerinde bir denetim yapısı oluşturdu. Oluşturulan bu yapı seçilmiş başkanları takip ediyor. Takip edeni de bir başkasına takip ettiriliyor. Ve bu durum en tepe noktaya kadar götürülüyor. Yani eskiden JİTEM'in yapmış olduğu yanlış ve hatalı uygulamalar neyse benzerini şu anda KCK bölge halkına yapıyor. Bölgede derin devletten sonra ortaya bir boşluk çıktı o boşluğu şu an KCK doldurmuş durumda" diye konuştu.
BDP terörü meşrulaştırıyor
USAK Genel Koordinatörü
Sedat Laçiner BDP'nin, devletin geçmiş hatalarını gerekçe göstererek terörü meşrulaştırmaya çalıştığını söyledi. Türkiye'nin çok değiştiğine dikkat çeken Laçiner, "Gerek PKK, gerekse BDP değişimden terörü meşrulaştırmak gibi olabilecek en kötü sonucu çıkarırlarsa Türkiye'ye ve kendilerine en büyük kötülüğü yapmış olurlar. Bu safhada, tıpkı devletin yaptığı gibi, diğer aktörlerin de bir öz
eleştiri sürecinden geçmesi, hatalarından vazgeçmesi gerekir. Aksi taktirde zamanın değiştirme gücü pek bir amansızdır" diye konuştu.
Provokasyon kardeşliği var
Eski emniyetçi ve terör uzmanı Emre
Uslu ise bölgede bir KCK baskısı olduğunu ancak bunu tamamen KCK baskısı olarak yorumlamanın mümkün olmadığını belirtti. Uslu "Bunu görmemiz gerekiyor. Evet, bölgede bir baskı var. Halkın bir kısmı mahalle baskısına bir kısmı da KCK baskısına maruz kalıyor. Ama büyük çoğunluğu
gönüllü kapatıyor" dedi. Ortada derin bir provokasyon olduğunu bunu her kesimin görmesi gerektiğini kaydeden Uslu şöyle konuştu: "Bu provokasyon iki taraf birden yapıyor. Hem derin yapılar hem de derin PKK. Bunu çıkıp açık yüreklilikle söylemek gerekiyor. Bu çıkan oyları tamamıyla askere ya da KCK'ya yüklemek doğru olmaz. Dolayısıyla bölgede derin yapının ve derin PKK'nın yaptığı provokasyonlar olayları bu noktaya getirdi. Şu an bölgede provokasyon kardeşliği vardır. Bunu iyi görmek yazım."
Amaç
sivil iradeyi zayıflatmak
Kürt yazar Ümit
Fırat da derin devletin PKK'yı kullandığına dikkat çekerek, "Türkiye'deki derin devlet zihniyeti yok olmamak ve gelecekte yine
büyüme şansı yakalamak için bir nüve olarak da olsa hayatta kalmak, varlığını sürdürmek istiyor. Tabiî geçmişteki gibi
sokak hareketlerini kullanıp hükümeti yıpratamıyorlar. Ama şimdi PKK gibi bir düşman bulmuşlar ve mümkün olduğu kadar bunlarla didişerek, boğuşarak olumsuzlukların faturasını hükümete yıkarak sivil iradeyi zayıflatmaya çalışıyorlar" dedi.
Bölgedeki derin devlet tasfiye edilemedi
PKK'nın bölgede uygulamaya koyduğu baskı
siyasetine sivil toplum kuruluşları da tepki gösterdi.
Diyanet-Sen Diyarbakır Şube başkanı Ömer Evsen kepenk kapattırma eylemlerinin doğru olmadığını bunun bölgede sorunlara çözüm olmayacağını belirterek "Çünkü kanın, gözyaşının ve çatışmanın olduğu bir yerde zaten sorunlara bir çözüm bulunamaz" dedi. Bölgedeki derin devlet yapılanmasının tam olarak tasfiye edilmediğini belirten Evsen, geçmişteki provokasyonlara benzer girişimlerin sahnelendiğini söyledi. Hedefin yeni anayasa olduğunu belirten Evsen "İlk provokasyon Kastamonu saldırısı oldu. Uludere'de 12 terörist öldürülmesinde ilk kez BDP teşkilatlarına telefonlar açılarak 'gelin leşlerinizi alın' dendi" şeklinde konuştu.