Derviş Eroğlu çark etti

UBP Genel Başkanı Derviş Eroğlu, Ergenekon'un varlığına inanmıyor. Eroğlu, "Başbakanlığım süresinde Ergenekon'un varlığını sezinlemedim." diyor.

Derviş Eroğlu <b>çark etti</b>

KKTC Başbakanı Ferdi Sabit Soyer'in, hakkında soruşturma açılmasını istediği Ulusal Birlik Partisi (UBP) Genel Başkanı Derviş Eroğlu, Kıbrıs'taki Ergenekon yapılanmasına inanmadığını söyledi. Ergenekon soruşturmasında gelinen noktayı Zaman'a değerlendiren Eroğlu, buna rağmen 19 Nisan'daki seçimlerde iktidara gelmeleri halinde rapordaki iddiaların üzerine gideceğini söyledi. Eroğlu, gerekirse Meclis'te genel soruşturma açacağını ifade etti. Başbakan olduğu dönemde Ergenekon'un varlığına ilişkin bir bilginin kendisine ulaşmadığını kaydeden UBP liderinin, faili meçhul cinayetlerle ilgili yaklaşımı ise hayli ilginç: "Dünyanın her yerinde faili meçhuller vardır. İlla ki her olayın faili bulunacak diye bir şey yok." Eski KKTC Başbakanı Eroğlu, avukatı Aygün Doratlı aracılığıyla Soyer'e gönderdiği yazıda kullandığı 'Yabancı bir devlet olan TC' ifadesinin hata olduğunu kabul etti. Eski Türk Metal Sendikası Genel Başkanı Mustafa Özbek'te ele geçirilen belgelerde, 1998 yılı seçimlerinde UBP ve lideri Derviş Eroğlu'nun desteklenmesi için 20 milyon Euro harcandığına dair bilgiler vardı. KKTC Başbakanı Soyer, belgenin eline ulaşmasının ardından başsavcılıktan olayın araştırılmasını talep etti. UBP ve Eroğlu, soruşturma talebine sert dille tepki gösterdi. Geçtiğimiz hafta yaşanan bu gelişmelerin ardından konuştuğumuz Derviş Eroğlu, "Bu raporu kim yazdı onu bilmiyoruz. Ergenekon'la bağlantılı bir rapor mu, onu da bilmiyoruz. Raporda benim Ergenekon'la bağlantılarım olduğuna dair pek bir bilgi yok zaten. Bu gibi olayların Kıbrıs'ta olması da çok mantıklı gelmiyor." diyor. Kıbrıs'taki faili meçhul olayların abartılmamasını isteyen Eroğlu'nun bu konuya yaklaşımı dikkat çekici: "Burası küçük bir ülkedir. Faili meçhul gibi olaylar pek fazla yoktur. Birkaç faili meçhul olmuştur ama bu, dünyanın her yerinde olmuştur. Her cinayetin faili bulunacak diye bir şey yoktur. Bulunması gerekir mi? Evet, gerekir." Başbakanlığı döneminde, 6 Mayıs 2001'de evi bombalanan Eroğlu, saldırıyla ilgili dönemin genel kuvvetler komutanı ile görüştüğünü, 'araştırıyoruz' cevabını aldığını fakat hiçbir sonuç çıkmadığını dile getiriyor. Neden sonuç çıkmadığı sorusuna, "Ne bileyim ben? Bilsem üzerine giderim zaten." karşılığını veriyor. Soruşturma talebine kaynak teşkil eden belgelerde Eroğlu'nun Ergenekon iddianamesinde adı Veli Küçük'le birlikte geçen Yalçın Tanfer'le ilişkisi olduğu belirtiliyor. Eroğlu, Tanfer'le görüşüp görüşmediğini hatırlamıyor. Ergenekon sanıklarından Sinan Aygün, Muzaffer Tekin, Semih Tufan Gülaltay, Mustafa Özbek gibi isimlere KKTC vatandaşlığı verdiğinin hatırlatılması üzerine şunları söylüyor: "Sinan Aygün'e Kıbrıs davasına verdiği katkılardan dolayı vatandaşlık verdik. Fakat sonra iptal edildi. Başbakan olursam tekrar vatandaşlık vereceğimi söylediğim yönünde haberler yalandır. Muzaffer Tekin ve Gülaltay'ı tanımıyorum. Vatandaşlık verilip verilmediğini de bilmiyorum." Belgelerin ortaya çıkmasının ardından soruşturma için ismi geçen eski Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş'ın mağdur olduğu düşünülerek kendisinden özür dilenmişti. Olayda suçlanan tek isim olan Eroğlu, "Denktaş gerçekten masum mu?" sorusuna şöyle cevap veriyor: "Bilemem. Herkes kendinin ne olduğunu bilir. Ben ne olduğumu biliyorum." Türkiye'ye 'yabancı devlet' dememiz hata Eroğlu, Zaman'ın kamuoyuna duyurduğu 'Yabancı bir devlet olan TC' ifadesinin bir hata olduğunu kabul ederken, suçu avukata atıyor: "Türkiye bizim için anavatandır. Biz hep böyle zikrederiz. Yabancı devlet tabiri ise üçüncü ülkeler için kullanılır. Mesela İngiltere için." Eroğlu, avukatı Aygün Doratlı aracılığıyla Soyer'e gönderdiği yazıda, kendisinden özür dilenmemesi halinde dava açacağını belirtmişti. Bu yazıda, Ergenekon soruşturması için, "Yabancı bir ülke olan TC'de Ergenekon soruşturması adı altında yapılmakta olan soruşturma" tanımlaması yapılmıştı. Baskı yüzünden seçimlerden çekilmiş Başbakan Soyer'in "2000 yılı cumhurbaşkanlığı seçimlerinden neden çekildiğini açıklasın. Korkmasın." çağrısını hatırlattığımız Eroğlu, bu seçimde kendisine 'çekil' baskısının geldiğini kabul ediyor. Bu telkinlerin, dönemin TC hükümetinden geldiğini, bir bakanın Ada'ya gelip kendisiyle görüştüğünü anlatıyor. Buna rağmen aday olduğunu ve ikinci tura kaldığını aktaran Eroğlu, ikinci tur öncesinde telkinlerin arttığına işaret ediyor: "Hem ülke için hem partimiz için iyi olmayacağı düşüncesiyle geri çekildik." "Neden iyi olmayacaktı?" sorusuna cevabı ise şöyle: "Denktaş olduğu müddetçe Türkiye her seçimde ondan yana tavır koymuştur. Daha fazla ısrar etmekte anlam yoktur diyerek çekildik. Birinci turda zaten iyi de oy almıştık. Muhalefet desteklese kazanabilirdim de." Çekilmesinde asıl sebebin ne olduğu sorusuna, "Çok soru soruyorsunuz. Bir gazeteci olarak tabii haklısınız." karşılığını veriyor, ama hükümet dışında herhangi bir yerden baskı gelmediğine de özellikle vurgu yapıyor. Eroğlu o dönemde söylediği, "Peşimde 41 MİT ajanı var." sözünün ise espri olduğunu savunuyor.
<< Önceki Haber Derviş Eroğlu çark etti Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER