'Devlet iktidarıyla ilgili ilk defa farklı bir şey oldu'

Zaman Gazetesi Yazarı Mümtaz'er Türköne hükümetin dünyanın en barışçı hareketini “silahlı örgüt” kapsamına almak gibi, imkânsız bir işe soyunduğunu yazdı ve 'hırsla kapanan çeneden dişler tek tek dökülüyor' ifadesini kullandı

'Devlet iktidarıyla ilgili ilk defa farklı bir şey oldu'

Hükümetin hizmet hareketiyle ilgili tek bir belge bile üretemediğini belirten Türköne, bunun sebebinin hizmet hareketinin dünyanın en barışçı hareketlerinden biri olmasına bağladı..

İşte Mümtaz'er Türköne'nin 'Cadı avını bile beceremeyen devletlüler' başlıklı o köşe yazısı:

Emniyet’ten, Terörle Mücadele Dairesi Başkanlığı’ndan 30 ilin emniyet müdürüne giden genelge, Ali Baba ve Kırk Harami hikâyesinden fırlamış gibi duruyor.

Yolsuzluk soruşturmalarının üstünü kapatmak için Başbakancadı avı” başlatıyor. Zavallı polis şefleri, dünyanın en barışçı hareketini “silahlı örgüt” kapsamına almak gibi, imkânsız bir işe soyunuyorlar. Başbakan aylardır “paralelciler” diye tepiniyor, -hafta sonu söylediği gibi- “ulusal güvenliğimizi tehdit ediyorlar” diye feryad ediyor; koskoca devlet hukuku çekmeceye kilitleyip seferber oluyor ve tek bir belge, tek bir delil üretemiyor.

Ergenekoncularla Erdoğan arasında filizlenip çiçeklenen aşk bile yetmiyor? Devletin yeni sahibi, bir türlü sonuç alamadığı savaşta eski devletin eski sahiplerini imdada çağırıyor. Kanun çıkartıp onları serbest bırakıyor ve kıvrak bir manevra ile saflarına dahil ediyor.İrtica ile mücadele eylem planı”nın “ıslak imzalı” müellifi “paralel yapı ile mücadelede bir görev düşerse zevkle yaparım” diyerek hizmet vermeye hazır olduğunu söylüyor. Nafile. Tık yok.

Anlatılacak en iyi hikâye, halk irfanının köşe taşlarından birini oluşturan o meşhur hikâye. Sürükleterek ayağına getirttiği babasına, “bana adam olamazsın demiştin, bak koskoca vezir oldum” diyen evlâdın görgüsüzlüğü, bugünün iktidarına mahir bir terzi elinden çıkmış elbise gibi oturuyor. “Biz size devlet olamazsınız demedik ki!”

“Devlet olmak”, devlet iktidarını ele geçirip kullanmak demek. Devlet dediğiniz, ruhsuz dev bir makine. Asa elinize geçince, kumanda merkezine oturup her şeyi kontrol etme hakkı kazanıyorsunuz. Koskoca, uçsuz bucaksız devletin bütün dizginleri artık elinizde. Ağzınızdan çıkan kanun, dokunduğunuz her kişi güç ve kudret sahibi, tuttuğunuz her şey altın oluyor. Bunca güç, bunca iktidar, bunca imkân, bunca kurum; karşınızda iradenize engel kimse yok.

Erdoğan 2011 seçimlerinde, 9 yıllık mücadeleye son noktayı koydu ve devleti tek başına taht-ı tasarrufuna aldı. 2010 referandumu ile devlet içindeki rakiplerinin altındaki halı çekildi, devletin yegane sahibi o olarak şeriksiz kaldı. Şimdi, yolsuzluk soruşturmalarının üstünü örtmek için, eski can düşmanları ile ittifaka girip, kendisini iktidara getirenlere karşı sürek avı yürütüyor.

İsteseydi, yeni bir anayasaya sahip olabilirdik. İstemedi; çünkü mevcut anayasa rakipleri ortadan kalktıktan sonra ona daha fazla iktidar imkânı veriyordu. Bir yığın emek harcanan anayasa yapım sürecinin, Erdoğan’ın “başkanlık sistemi” ısrarı ile sabote edildiğini unutmayalım. Son üç yıl boyunca sürdürdüğümüz siyasî sistem tartışmalarının tamamı, daha demokrasi ve hukuk arayışı değil, Başbakan’ın daha fazla güç elde etme arzusu ile şekillenmedi mi?

Askerî vesayeti sona erdirmek için bir yan destek olarak devreye sokulan ve çok işe yarayan AB perspektifindeki demokratikleşme süreci, Ergenekon ve Balyoz davaları ile gereksiz hale geldi. Erdoğan devlet içindeki işini bitirince doğrudan topluma yöneldi. Topraklarını genişletmeye çalışan bir imparator gibi sivil toplumu fethetmeye girişti. Duruşunuzla, yürüyüşünüzle devlet gibi olunca sivil topluma burun kıvırıp, sinek gibi görmeye başlıyorsunuz. Gezi Parkı ve “paralel yapı” adını koyduğu hayalet avcılığı, sivil topluma karşı girişilen fütuhatta karşılaşılan iki direnişin adı. Sosyal medyasıyla, apolitik sivil söylemi ile Gezi, bu havalı devlet olma fiyakasını hayli sarstı. Hizmet Hareketi’ne karşı açtığı topyekûn savaşta ise hiçbir mevzide ilerleme kaydedemedi, bir zafer kazanamadı. Şuna baksanıza! Koskoca devlet görevlileri, Başbakan’ın tonlarca lafını yerden bir milim yukarıya kaldıracak tek bir bahane bile üretemiyor.

Erdoğan’ın “devletin sahibi” sıfatıyla, Gülen Cemaati’ne karşı ilan ettiği ama hayal kırıklıklarıyla sürdürdüğü imha savaşı, aslında Siyasal İslâm’ın devlet olmayı bir türlü beceremeyişinin eseri. İlk defa farklı bir şey oldu: Devlet iktidarı bütün unsurlarıyla seferber oldu ve sivil topluma diş geçiremedi. Hırsla kapanan çeneden dişler tek tek dökülüyor.

Devlet olmayı da beceremediler.
<< Önceki Haber 'Devlet iktidarıyla ilgili ilk defa farklı bir şey oldu' Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER