Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı Prof. Dr.
Mehmet Görmez, CİHAN'a yaptığı açıklamada '
İsviçre gibi
demokrasi,
insan hakları ve
inanç özgürlüğünün
egemen olduğu bir ülkede, minare yapılıp yapılmama konusunun,
referanduma götürülmesinin üzüntü verici' olduğunu söyledi. Referandum sürecinde minareler ile ilgili değerlendirme, yorum ve afişlere dikkat çeken Görmez, "Bizim inancımızda minarenin tek anlamı vardır: Minare, yaratıcının birliğini temsil eden bir
mimari eserdir. Minare üzerinden, İslam'ın şiddet ile özdeşleştirilmesi, bazı afişlerde minarenin burkalı bir hanım ile bir araya getirilmiş olması, ya da kafaların üzerindeki bir mızrak,
silah gibi gösterilmesi, olayın asıl kabul edilemez tarafı." diye konuştu.
'Bu
yasak ülkemize yakışmıyor' diyerek, önemli etkinlikler düzenleyen bazı
sivil toplum örgütleri ve dini kurumlara da teşekkür eden Görmez, inanç özgürlüğünün en önemli parçası olan mabedin bir parçasının, çoğunluk tarafından referanduma tabi tutulmasının kabul edilemez olduğunu vurguladı. Görmez, "Nitekim, insan hakları mahkemesine müracaat edileceğini duyuyorum. Kuvvetle muhtemeldir, gidildiği takdirde de bu yanlışlıktan dönüleceğine inanıyorum." dedi.
"Bazı vatandaşlarımız, İsviçre'yi minareler kaplamış da bundan dolayı tedirgin olmuşlar gibi bir algıya sahip olabilirler." diyen Görmez, 10 milyon nüfuslu İsviçre'de 300 bin
Müslüman bulunduğuna dikkat çekti. Görmez, "Bu 300 bin Müslüman'ın 100 bini
Türk vatandaşıdır. Bütün Müslümanların sahip olduğu cami ve
mescit sayısı 150'dir. Bu mescitlerin büyük kısmı daha çok
küçük mekanlardır. Bunlar içerisinde sadece 3 tanesinin minaresi vardır ve hiçbir minare de şehirlerin siluetine damga vuracak yükseklikte değildir. Topu topu 3 minare var, dördüncüsü için referanduma gidildi. Bunu yadırgamamak mümkün değil." şeklinde konuştu.
Diyanet İşleri Başkanlığı olarak Avrupa'nın çeşitli başkentlerde yapılan yorum ve değerlendirmeleri takip ettiklerine söyleyen Görmez, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Binlerce
makale,
köşe yazısı yazıldı. Binlerce açıklama yapıldı,
Vatikan dahil. Tabi bu açıklamalar aklıselimin öne çıktığını gösteriyor. Bu yanlışlığın pek çok hayırlara vesile olacağına inancım artmaya başladı. Ancak bu değerlendirmelerin neredeyse tamamında bir cümle var ki, bunu da çok yadırgadığımı ifade etmek istiyorum. Bizzat olaylı değerlendirmek, azınlığın inanç değerlerini çoğunluk tarafından referanduma tabii tutulmasının yanlışlığı üzerinde durmak yerine, referandumda ortaya çıkan yasaktan dolayı Avrupa'da yaşayan Müslümanların büyük tepki göstereceğini ve bu tepkinin şiddete dönüşme ihtimalinin bulunduğunu ifade ediyorlar. Bunu da asla kabul etmiyorum. Bir hususun yanlışlığını ifade ederken, başka bir yanlışlık ifade edilmiş oluyor."
Avrupa'da yaşayan 5 milyonu aşkın Türk vatandaşı olduğuna dikkat çeken Görmez, bu vatandaşların büyük kısmına din hizmetleri götürdüklerini hatırlattı. Orada kurulan tüm sivil toplum örgütlerinin Diyanet İşleri Başkanlığı'ndan da beklentileri olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Görmez, öncelikle, olayın yanlışlığını anlatma yönünde gayret sarf edeceklerini kaydetti. Görmez, "İsviçre gibi medeni hukuklara kaynaklık etmiş, demokrasi, insan hakları ve özgürlüklerin egemen olduğu söylenen bir ülkede, İslam'a ait simge ve semboller üzerinden bir
takım korkular üretmesini, Müslüman bilim adamlarının üzerinde çalışması gereken bir konu olduğunu düşünüyorum. Bu yönde de çalışmaları sürdüreceğiz." diyerek mücadelenin sürdürüleceğini ifade etti.
Görmez, hem yanlışlığın ortadan kalkması hem de Müslüman bir azınlığın dini değerlerinin çoğunluk tarafından referanduma tabii tutulmasının bir ayrımcılık olduğunu her platformda değerlendireceklerinin altını çizdi.
(CİHAN)