Diyanet'te yaşanan akıl almaz olay!

Zaman Gazetesi Yazarı Mehmet Kamış, yaşanan skandal bir olayı köşesine taşıdı.

Diyanet'te yaşanan akıl almaz olay!

"Türkiye hayasızca yürütülen bir süreçten geçiyor." diyen Mehmet Kamış, Diyanet'te imam olarak çalışan bir kişinin etiket' title='Cuma haberleri'>Cuma hutbesinde Zaman gazetesinde çıkan dini yazılardan bir paragraf okuduğu için sürgün edildiğini yazdı. Laikliğin en katı şekillerde uygulandığı zamanlarda bile böyle bir uygulamanın yapılmadığını belirten Kamış, "Ne İslami terminolojide ne çağdaş hukukta yeri olmayan bu zulümlere ses edemiyorsanız en azından vicdanlarınızdan buğz edin. Çünkü yapılanların hukuk terminolojisindeki ve Allah katındaki karşılığı sadece zulümdür." ifadelerini kullandı. 


Önceki gün yolda hiç tanımadığım bir kişi beni durdurup, ayaküstü başına gelen olayı anlattı.

Diyanet’te imam olarak çalıştığını söyleyen ilahiyat fakültesi mezunu bu kardeşimiz cuma hutbesinde isim vermeden Zaman gazetesinde çıkan dini yazılardan birisinden bir paragraf alıntı yapıyor. Müezzin de derhal bunu Diyanet’e jurnalliyor. Diyanet’in müfettişleri hemen soruşturma başlatıyor. Soruşturma sonuçlanıncaya kadar görev yaptırılmayan imam, daha sonra bulunduğu yerden 50 km uzaklıkta bir yere sürgün ediliyor. Laikliğin en katı şekillerde uygulandığı zamanlarda bile, gazetede hiçbir siyasi içeriği olmayan dini bir yazıdan alıntı yaptığı için soruşturma geçirip sürgüne gönderilen kimse olmamıştır sanıyorum.

Türkiye hayasızca yürütülen bir süreçten geçiyor. Hakkın, hukukun, adaletin günlük siyasi çıkarlar uğruna çarçur edildiği, bozuk para gibi harcandığı bir zaman dilimini yaşıyoruz. Allah, Kur’an-ı Kerim’in Maide Suresi’nin 8. Ayeti’nde “Ey inananlar! Bir topluluğa olan nefretiniz sizi adaletsizliğe sürüklemesin; adil olun, bu Allah’a karşı gelmekten sakınmaya daha yakındır.’’ buyuruyor. Buna rağmen, hayatları boyunca bu ayeti yüzlerce kere okumuş, tefsirini yapmış, bununla çevresindekilere nasihat etmiş insanlar, yaşanan hayasızlığa, zulme çanak tutuyor. Hakkın, adaletin ve hukukun tamamen ortadan kaldırıldığı, fiili durumlarla ülke yönetildiği bu sürece birilerinin artık dur deme zamanı gelmedi mi?

17 Aralık yolsuzluk soruşturmasından sonra başlatılan ve Başbakan’ın deyimiyle cadı avı hukuksuzluğu her geçen gün bir öncekinden daha ileri boyuta taşınarak devam ediyor. Bu ülke, son 90 yılda defalarca darbe dönemlerini, olağanüstü şartları yaşamış olmasına rağmen Mustafa Kemal’den bu yana hiç bu kadar iki dudak arasına sıkışmamıştı.

Diyanet’ten Emniyet’e, oradan köy hizmetlerine, oradan Orman işletmelerine kadar ilgili ilgisiz on binlerce kişi görevlerinden alındı, tayin edildi, sürgüne gönderildi. Sadece Emniyet’te 40 bin kişinin görevi değişti, 200 kişi açığa alındı. Açığa alınanların maaşlarında çok büyük kesintiler yapılıyor ve zaten zor bela geçinen memurlar, büyük ekonomik sıkıntılarla baş başa kalıyor. Tıpkı 28 Şubat sürecinde namaz kıldıkları için devletten atılan memurların çoluk çocuğuyla açıkta kalması gibi bugün de aynı hukuksuzluğa, aynı muameleye maruz kalıyorlar. Onları işten atmakla da kalmayacaklar. 28 Şubat’ta gücü elinde bulunduranların yaptıkları gibi, atılanların özel sektörde ya da belediyelerde iş bulamamaları için de her türlü baskıyı yapacaklar. Kanunlarda yazan suçları işlemeyen memurlar, kanunların onlardan istedikleri görevleri yaptıkları için, bir kişinin keyfine göre mağdur ediliyorlar.

Sadece bununla da kalınmıyor. Dün Zaman’da yayımlanan Emirhan Paçacı’nın intiharı gibi büyük acıyla biten hikayeler de yaşanıyor. Bu devletin meşru savcılarının isteğiyle hareket eden ve kapının önüne gelene kadar nereye gittiğini bilmeyen bir polis memurunun hazin hikayesini ve onu intihara kadar sürükleyen sosyal baskıyı içimiz acıya acıya okuduk. Bunlar gibi daha bilmediğimiz ne hikayeler vardır kim bilir?

Müslüman bir alim için, bir entelektüel için, vicdan taşıyan bir aydın için doğrunun ölçüsü muktedirin iki dudağından çıkan söz müdür? Yoksa kitapta yazan, sünnette uygulananlar mıdır? Bir insanın suçlu olması için hukukun onu yargılaması ve karar vermesi gerekmez mi? Hadi diyelim biri suç işledi, ona selam veren herkes mi çeker o cezayı? Diyelim, Kayserili yargılandı ve suçlu olduğuna karar verildi. Onun cezasını yeryüzündeki milyonlarca Kayserilinin hepsi mi çeker? Şimdi bütün ehli vicdana soruyorum; sizin için iyi ve kötüyü belirleyen şey Kur’an ve Sünnet değil de siyaset midir? Yönetenlerin iki dudağından çıkan şeyler midir?

Binlerce insanın üstüne bir etiket yapıştırıp gaz odalarına gönderebilirsiniz ama onlar etiket yapıştırdınız diye insan olmaktan, Müslüman olmaktan, mümin olmaktan çıkmıyor. Etiket yapıştırmanız işlediğiniz hukuk cinayetlerini hesap sorulmaz hale getirmiyor.

Ne İslami terminolojide ne çağdaş hukukta yeri olmayan bu zulümlere ses edemiyorsanız en azından vicdanlarınızdan buğz edin. Çünkü yapılanların hukuk terminolojisindeki ve Allah katındaki karşılığı sadece zulümdür.
<< Önceki Haber Diyanet'te yaşanan akıl almaz olay! Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER