Bir zamanlar ekranlarda Perihan Abla, Süper Baba, Mahallenin Muhtarları, İkinci
Bahar gibi bugün artık hayatımızdan neredeyse tamamen yok olan mahalle
yaşamını ve kuvvetli
aile bağlarını anlatan diziler vardı.
Bu zihniyet değişimi, ‘romantizm’ anlayışını ve kadın erkek ilişkilerini de değiştirdi; ekranlara yansıyan dizilerin içerikleri farklılaştı.
Şimdilerde, Bin Bir Gece,
Aliye, Hayatım Sana Feda, Gümüş, Beyaz Gelincik gibi aldatmanın, parçalanmış ailelerin genel konsepti oluşturduğu yapımlar ön planda. Diğer taraftan magazin programları ile ünlü isimlerin dizileri aratmayan
ihanet, ihtiras ve bol çalkantılı hayatları insanların gözü önünde kare kare yaşanıyor. Bunun en bariz örneği ise yazar
Yalçın Küçük’ün “Karı-koca Türk milletinin ahlakını bozdular” dediği
Hülya Avşar ve
Kaya Çilingiroğlu çifti. Aldatmak kadar aldanmayı ‘vakayı adiyeden göstermek’, kadın erkek ilişkilerinin evlilikleri dar boğaza sokacak şekilde yozlaşması bu hızlı çözülmeye zemin sağlıyor. Bunların
topluma geri dönüşümü ise hızlı boşanmalar ve parçalanmış aileler oluyor.
Türkiye İstatistik Kurumu’nun da, son on yıldaki boşanma rakamlarının şimdilerde tek bir yıla sığıyor olduğunu açıklaması, “şipşak boşanmaların” arttığını gösteriyor. Prof. Dr.
Nevzat Tarhan bunda aile terapistlerinin de etkisi olduğunu söylüyor.
Günümüzde evlilikler çıkmaza giriyor, boşanma oranı her geçen yıl artıyor. Önceden boşanmak büyük bir hadise olarak algılanırken şimdilerde sıradan bir olay haline geldi. Evliliği ayakta tutmak için fedakarlık yapmak kimsenin işine gelmiyor.
Nikah masasında “
evet” ile başlayan evlilikler kısa sürede
adliye koridorlarında sona eriyor. Toplumdaki aile yapısı gittikçe ekranlarda sunulan “
modern aile” ile örtüşüyor. Aslında hep konuşulagelen ama bir türlü kimsenin dikkate alıp üzerinde düşünüp bir çözüm aramadığı bir
tartışma bu. Televizyonda sunulan yayınların insanları etkilediği hep söylenir; fakat reytingi
kurtarmak, reklam pastasından pay almak varken kimse toplumun gidişatını önemsemez. Oysa ekranlarda sunulan diziler, özel yaşamlar seyirlik programlar olarak kalmıyor. Uzun vadede toplumu etkiliyor, temel taşları yerinden oynatıyor. Varlığıyla övündüğümüz, elimizde kalan nadir değerlerden olan sağlam Türk aile bağları her geçen gün zayıflıyor. Artık dizilerdeki aile modellerine veya kadın-erkek ilişkilerine baktığımızda genellikle kendini ön planda tutan ve bireysel mutluluğu için her şeyi mubah sayan karakterler ön planda. Aldatma da sanki evliliklerde yaşanılası olmazsa olmazlar arasında sunuluyor. Ekranların en çok izlenen dizilerinden Gümüş’te sevdiği bir eşi ve çocuğu olan Mehmet karakteri bir anlık zaafı ile eşi Gümüş’ü aldatıyor. Yeni yayına giren “Hayatım Sana Feda”da senaryonun çıkışı aldatma üzerine kuruluyor ve başrol oyuncusu
Tamer Karadağlı bir gecelik kaçamak ile eşini aldatıyor.
Dizilerde yaşanan ve gerçek yaşamda kimsenin onaylamadığı bu tür vakalar daha sonra ünlülerin yaşamlarından örnekler ile gündeme sunuluyor. Toplum ahlakında normal karşılanmayan olaylar bir anda diziler vasıtası ile meşruiyet kazanıyor. Şimdilerde reytingi en yüksek dizi olan “Bin Bir Gece”deki tartışmalı sahne hepimizin hafızasındaki yerini koruyor. Lösemi
hastası oğlunun ameliyatı için Şehrazat’ın 1500 dolar karşılığı patronu ile bir gecelik ilişki yaşaması dizide oldukça masumca sunulmuştu. Kimilerine göre bu durum fahişeliği başka bir formatta meşrulaştırmaktı, kimilerine göre ise çok insani bir durumdu... Her ne kadar bir dizinin toplumdaki yargıları birden bire değiştirmesi mümkün olmasa da artık neyin nerede başlayıp bittiği noktasında kafa karıştırdığı da bir gerçek. Zira magazin dünyasının Şehrazat’ları yıllarca sakladıkları, utanılacak olaylar arasına gömdükleri sırlarını diziden aldıkları gazla ifşa ettiler.
Işın Karaca bu isimlerden en akılda kalan oldu. Diğer taraftan toplumda ‘Aynı durumda kalsam Şehrazat’ın yaptığını yapardım’ diyen kadınların sayısı insanı şaşkına çevirmedi de değil.
Dizilerde başlayıp ünlülerin hayatlarından gerçek kesitler ile sunulan davranış modelleri toplumda da yaygınlık kazanıyor, bu da aile hayatını büyük oranda etkiliyor.
Evliliğini bir film gibi her aşaması ile toplumun önünde yaşayan ve noktalayan Hülya Avşar, çok değil kısa bir süre önce iki başarısız yarışma programına
imza attı. Kendi evliliğinde mahremiyet anlayışı gözetmeyen ve çoğu zaman yaptığı tuhaf çıkışlar ile gündeme gelen Avşar’ın sunduğu yarışmaların içeriği ise insanı şaşkına çevirecek düzeydeydi. “Sen Bilirsin” isimli yarışmada Hülya Avşar, “Eski sevgilin mi daha güzel, şu anki eşin mi?”, “Sen mi daha güzelsin, eşin mi daha yakışıklı?” gibi soruları yarışmacılara yöneltiyordu. Bir erkeğin, eşinin eski sevgilisi ile bir yarışma programına katılması ve para için yarışması akla ziyan bir görüntüydü. ‘Modern görüşlülük’ adı altında sunulan ve hiçbir sınır tanımayan bu tür yayınlar toplumsal ahlakı ve aile hayatını ciddi oranda
erozyona uğratıyor. Seviyenin kalmadığı evlilikler de
doğal olarak uzun soluklu olmuyor. Aile anlayışında son yıllarda büyük bir erozyon olduğunu söyleyen gazeteci Bekir
Hazar aileden uzaklaşma, aile yaşamını reddetmenin günümüzde çok kolay hale geldiğini ve bunda diziler ile yarışma programlarının yadsınamayacak kadar önemli rolü olduğunu ifade ediyor.
Birlikte yaşamak erkeklerin seçimi
Bir yandan televizyonlardaki yapımlar ile aile hayatının altı oyulurken diğer taraftan ünlü isimlerin evlilik ile ilgili olumsuz düşüncelerini dile getirip birlikte yaşamayı özendirmesi de karşılığını gerçek hayatta buluyor. Bizler Sevim Emre-
Orhan Gencebay, Necla Nazır-
Ferdi Tayfur, Derya Tuna-İbrahim
Tatlıses,
Muhterem Nur-
Müslüm Gürses gibi isimleri nikahsız birliktelikleri ile tanıdık. Daha çok, hayranlarının tepkisinden korktukları için nikah masasına oturmadıklarını söyleyen
sanatçıların yaşadıkları aslında uzun soluklu evlilik hayatının dışında bir şey değil. Şimdilerde ise birçok magazinsel isim “evlilik aşkı öldürüyor” gerekçesi ile evlilikten kaçıyor ama beraber yaşıyor.
Sertap Erener gibi aklı başında bilinen bir sanatçı dahi yıllardır Demir Demirkan ile birlikte yaşamasına rağmen evliliğe karşı çıktığını dile getiriyor. Ünlülerin bu yaşam tarzı daha çok
gençleri etkiliyor ve kolay buldukları için evlilikten çok, birlikte yaşamayı
tercih ediyor. Psikolog İlkim Öz Tan, bu ilişki tarzının sağlıklı olmadığını ve bu insanların ilişkilerine güvenmediklerini söylüyor. Sağlıklı ilişkiyi ‘
aşık olursun, seversin ve evlenirsin’ şeklinde tanımlayan Tan, ilişkide güven problemi olmayan insanların evlilikten kaçmadıklarını belirtiyor. Tan’ın dikkat çektiği noktalardan biri de birlikte yaşamak kavramına aşina gençlerin aileden uzakta yaşadıkları üniversite dönemlerinde bu yaşam tarzını benimsediği ve evliliğe sıcak bakmadığı. Prof. Dr.
Nevzat Tarhan da birlikte yaşamanın kadının aleyhine işlediğini, iyi ilişki kurmayı başaramayan, kolaycılığı tercih eden erkeklerin oluşturduğu bir yaşam tarzı olduğunu ifade ediyor. Tarhan, “Bir müddet sonra evlilik dışı çocuk oranı artacak. Batı’nın şu andaki en büyük sorunu tek ebeveynli ailelerin sayısının artması. Bu durum bilimsel olarak ruh sağlığı açısından çok olumsuz sonuçlara neden olur. Birlikte yaşamak kadına erkekten çok zarar verir ve kadını değersizleştirir.” diyor.
Modern hayatta evlilikler zora girince evliliği kurtarma yöntemleri de modern dünyanın kurallarına göre oluyor. Önceden bir evlilikte sorun yaşandı mı aile büyükleri bir araya gelip sorunu çözmeye çalışırken şimdilerde bu görev aile terapistlerine düşmüş durumda. Özellikle büyük şehirlerde evliliklerinde sorun yaşayan eşler, ya aile terapistinin ya da evlilik uzmanlarının yolunu tutuyor. Dolayısı ile son dönemin en popüler meslekleri arasında da aile terapistliği yer alıyor. Birçok ünlü evliliklerinde problem yaşayınca uzman yardımı ile bunu aşmaya çalıştıklarını dile getiriyordu. Şimdilerde toplum içinde de birçok kişi evlilik içindeki sorunlarını bu şekilde çözmeye çalışıyor. Fakat Prof. Dr. Nevzat Tarhan en az medya kadar aile terapistlerinin de boşanma vakalarında olumsuz etkisi olduğunu dile getiriyor.
TUİK’in son veriler ışığında ortaya serdiği rakamlar boşanma oranının yüzde seksen arttığını gösteriyor. Yazılı ve görsel medyanın her şeyi meşru kılması ve dayatması devam ederse kısa sürede ailelerde daha geniş çukurlar açılacak. Bir sonraki nesilde ise ailelerin kurulması ve sürdürülmesi imkansız hale gelecek.
Evlilik romantik duygular değildir
Prof. Dr. Nevzat Tarhan (Psikiyatrist): Büyük şehirlerde boşanma, fazlası ile arttı. Batı kültürünün etkisi ile kolaycılık artık insanlara daha cazip geliyor.
Medya ve aile terapistleri boşanma vakalarında önemli etkiye sahip. “Bize geleceğinize mahkemeye gidin” diyen aile terapistleri var. Televizyonlarda evlilik erotik, romantik duygular ile sunuluyor. Oysa evlilik böyle bir şey değil. Oysa evlilik birçok konuda bir paylaşımdır. Bir genç kız evlenirken
maymun iştahlı bir eş mi seçecek veya ömür boyu yanında olabileceği birini mi seçecek? Bunu iyi düşünmeli.
Evliliğin bekçisi değiliz diyenler var
İlkim Öz Tan (Psikolog- Aile Terapisti): Biz boşanma terapisti değiliz. Evliliği burada hasta olarak kabul ediyoruz ve onu
tedavi etmeye çalışıyoruz. Eğer cinsel sorunlar yoksa da birçok evliliği kurtarabiliyoruz. Fakat bu alan çok popüler olduğu için tecrübesiz terapistler olabilir. Bu yüzden de insanları olumsuz etkiliyorlar. Bazı meslektaşlarımızdan duydum “evliliğin bekçisi değiliz” diye. Fakat bu işi yapıyorsanız evliliğin kurtarılması için elinizden geleni yapmalısınız.
Yakında evliliği özendirmek için para vereceğiz
Bekir Hazar (
Gazeteci):
Sanat dünyasında yaşayanların evlilikleri çok zor. Yürümüyor. Bunun sosyal sebepleri var. Ancak ünlülerin çıkıp özel hayatlarını ortaya dökmeleri, evliliğe karşı çıkıp birlikte yaşamayı ön plana çıkarmaları, bunu sık sık ekranlardan seslendirmeleri milyonlarca genci etkiliyor. Geçmişte evlilik kutsal sayılırken, bugün tartışılır hale geldiyse bunda ünlülerin ortaya koyduğu karşı çıkışların rolü büyük. Aile kavramında yaşanan erozyonun geldiği tehlikeli noktanın yansımasını beş-on yıl sonra daha ciddi anlamda göreceğiz. Bugün bu aile karşıtı dizileri izleyen gençlerimiz, gelecekte belki de tıpkı
Avrupa ülkelerinde olduğu gibi evlilik dışı yaşamı tercih edecek. Belki on-on beş yıl sonra tıpkı Avrupa ülkelerinde olduğu gibi hükümet evliliği özendirici paralar dağıtmak zorunda kalacak.
Zaman Pazar