Sanatı, sanatçı ile onu algılayan kişi arasındaki duygu alışverişi şeklinde yorumlar Tolstoy. Daha çok da toplumda söylenemeyen, dillendirilemeyen duygular girer bu tanıma. Her ne kadar oyunculardan yönetmene kadar herkes ‘biz burada sanat yapmıyoruz' dese de televizyon dizileri, bu amaca hizmet eder.
İzleyicinin hassas noktalarına, ilgi alanlarına oynamak ve bir anlamda onun dili olmak... ‘Furya' dediğimiz, birbirinden etkilenme halinin çok sık yaşandığı televizyon dizilerinde bu sıralar bir hırsızlıktır aldı başını gidiyor. ‘Kara Para Aşk' ve ‘Kalp Hırsızı' gibi kimi yapımlar adlarıyla ‘çalma' eylemini öne çıkarsa da; ‘Ulan İstanbul', 'Benim Adım Gültepe', ‘Gönül İşleri' ve ‘Kertenkele' gibi dizilerin senaryolarında hırsızlık ağırlıklı yer tutuyor.
HIRSIZLIK HAYATTA KALMA ARACI MI?
Zekâsı ve sıra dışı yetenekleri sayesinde İstanbul polisi tarafından bir türlü ele geçirilemeyen profesyonel hırsız Kertenkele, atv'nin yeni sezon iddialı yapımları arasında gösteriliyor.
Yine para ve hırs yüzünden hızla kirlenen dünyada, suçlularla mücadele eden bir komiserin yaşadıkları, Kara Para Aşk'ın konusu.
Star TV'nin yeni dizisi Gönül İşleri'nde senaryo her ne kadar bir aile dramına dikkat çekse de, mücevher dükkânı soygunu için genç bir kızın duygularını yerle bir etmekten geri durmuyor.
Kanal D'de yayınlanan Benim Adım Gültepe ise bir mahalle dizisi olarak çıktığı yolculukta, oyuncularından birinin projeyi anlatırken kullandığı ‘Hırsızlığın sempatik bir beceri değil hayatta kalma aracı olduğu yer...' cümlesi, furyanın geldiği noktayı göstermesi açısından önemli. Aynı kanalda yayınlanan Ulan İstanbul'da da her hafta farklı bir hırsızlık tekniğine şahit oluyor izleyici. Bir çete reisi ve etrafında birkaç arkadaşının yer aldığı şebekenin yaptıklarının gerçek hayatta da bir karşılığının olduğunu ‘üçüncü sayfa' okurları hatırlayacaktır.
26.9.2014 tarihli gazetelerde çıkan bir haber şöyleydi: "Elazığ'da polis tarafından 3 ilde eşzamanlı gerçekleştirilen operasyonda, 4 farklı kentte ev ve işyerlerini soyan biri kadın 5 şüpheli yakalandı. Şüphelilerin ‘Ulan İstanbul' dizisindeki gibi 21 yaşındaki çete üyesi kadın ile çevreye aile görüntüsü sunarak hırsızlık olaylarını fark ettirmeden işlediği ortaya çıktı."
Bütün bunların birer senaryodan ibaret olduğu muhakkak. Ancak Türk dizilerinin hayatın aynası olduğu ve senaristlerin toplumdaki gözlemlerini yansıttığı da bir gerçek. Bunun da bir furyaya dönüşmesi kimseyi şaşırtmamalı. Televizyon izleyicileri; mahalle, intikam, intihar, derin devlet, aile ve polis dizilerinin arttığı dönemleri de hatırlayacaktır. Toplum neyle meşgul oluyorsa senaristler bunlardan besleniyor. Bu dönemin Türkiye'sinden senaristlerin payına düşen de hırsızlık oluyor...
ZAMAN