ABD'nin
Ankara büyükelçiliği
İran'la her türlü
işbirliğine karşı olduklarını açıkladı.
ABD,
Türkiye'nin İran'la ya da (İkinci
Mavi Akım projesinde olduğu gibi)
Rusya işbirliği yapmasını istemiyor. Bunun yerine
Azerbaycan ile Şahdeniz projesine ve Irak'tan gaz alım projesine ağırlık vermesini istiyor.
Türkiye bu iki projenin de gerçekleşmesini istiyor. Ama öte yandan, örneğin
Türkmen gazının
Avrupa'ya ulaştırılmasını amaçlayan
Nabucco doğalgaz nakil projesini, Rusya'nın engelleme girişimlerine karşın hayata geçirmek de istiyor.
Ya da Şahdeniz projesinin tamamlayıcı unsuru olarak Türkmen doğalgazının
Hazar Denizi geçişiyle zenginleştirilmesini istiyor. Ya da örneğin ABD'nin Şahdeniz gazının dünyaya pazarlanması konusunda açık
destek ilan etmesini bekliyor. Bunlar olamıyor.
Bunlar olamadığı gibi, Irak'taki durum giderek daha istikrarsız hale geliyor. Irak'ın kuzeyinde
Kürt gruplarla hem
PKK, hem de
Kerkük'teki durum nedeniyle yaşanan gerilim Irak'la doğalgaz projesi imzalansa bile (Kerkük-
Ceyhan petrol
boru hatlarının sık sabotajlar nedeniyle fiilen çalışamaması gibi) ne kadar geçerlilik taşıyacağını kuşkulu kılıyor.
Dünyanın ikinci geniş doğal gaz yataklarına sahip İran'dan alım yapmak isteyen Avrupa şirketleri, özellikle
Alman ve İtalyan şirketleri, giderek hem bu ticaretin, hem de Nabucco'nun engeli olarak aradaki coğrafi konumu nedeniyle Türkiye'yi suçlamaya başladılar.
Enerji Bakanı
Hilmi Güler'in İran'dan son zamanlarda sıklaşan taleplere
yanıt vermesi ve neticede İran'la işbirliği arayışına girilmesi böyle bir zamanda gerçekleşiyor.
Öncelikle İran'la bir
anlaşma imzalanmadığının, anlaşma zemini bulunup bulunmadığını görmek üzere çalışma grubu oluşturulması konusunda bir mutabakat muhtırası olduğunu unutmamak lazım. İki
ülke, bir ay kadar bir sürede bir zemin bulurlarsa,
satış ve İran'daki üç gaz sahasının geliştirilmesi dahil işbirliği konusunda çalışma grupları işe başlayacak, belki o zaman bir anlaşma aşamasına gelinecek.
Burada akla birkaç soru geliyor:
1- İran'la arayış, aynı zamanda
seçim öncesine denk geliyor. Bu yapılanların seçimle bir ilgisi olabilir mi?
2- ABD daha şimdiden muhalefetini belli etti. Böyle bir anlaşmanın ABD'ye karşın imzalanıp uygulanması ihtimali nedir?
3- Bu işbirliğinin Rusya'nın bölgedeki hakim konumuna meydan okuyucu nitelikte olduğu ve Moskova'yı da rahatsız edecği anlaşılıyor. Bu durum Türkiye'nin Rusya ile başka enerji projelerini olumsuz etkileyecek mi?
4- Bu iş başa çıkarsa, Türkiye'nin kazancı ne olacak?
Dün görüştüğüm enerji ve diplomasi kaynaklarına göre,
1- Türkiye'nin şu ana dek yaptığı ve yapmaya niyetlendiği hiçbir şey, İran'a yönelik
Birleşmiş Milletler
Güvenlik Konseyi kararlarını ihlal etmiyor. Dolayısıyla, ABD'nin tepkisine
hedef olacak bir hukuki zemin yok.
2- Bu adım, bölgedeki ABD-Rusya enerji denkleminin tıkanmış olmasını açıcı bir hamle olabilir. Çünkü her iki tarafı da harekete geçmeye
teşvik ediyor.
3- Bu nedenle Türkiye'ye yeni fırsatlar getirebilir; tabii yeni riskler de... 4- Eğer İran'la BM kararları çerçevesinde bir anlaşma imkânı bulunursa, bu hem Türkiye-AB ilişkilerini olumlu etkileyecek, hem de Türkiye'nin şu anda Rusya'ya olan doğalgaz bağımlılığına yeni ve zengin bir seçenek ortaya çıkaracak. 5- Bütün bu unsurlara karşın, özellikle
Dışişleri kaynakları bu hamlenin Türkiye açısından sadece bir taktik değer taşıdığı kuşkusunu kesin dille reddediyor.
Peki İran'la anlaşılıp anlaşılamayacağı ABD-AB ve Rusya arasındaki büyük enerji oyunu dışında unsurlara da bağlı mı? Edindiğimiz izlenime göre,
evet. Bunlar; 1- İran ve Avrupalı alıcılarının Türkiye'yi salt bir geçiş ülkesi olarak görmekten vazgeçip, coğrafyasının hakkını vermeye yanaşmaları, 2- Bunun bir parçası olarak Türkiye'nin İran gazının iç tüketiminde
fiyat avantajı alabilmesi. Yani Türk halkının, Türkiye'nin coğrafyasından kaynaklanan nedenlerle daha
ucuz doğalgaz kullanabilmesi.
İzlemesi ilginç bir süreç olacak?
MURAT YETKİN- RADİKAL