Beşiktaş'taki
İstanbul Adliyesinde basın mensuplarına açıklama yapan Doğan'ın
avukatı Celal Ülgen, müvekkilinin tahliyesine ilişkin sundukları
itiraz dilekçesiyle ilgili şu aşamada henüz bir karar verilmediğini ve kararın yarına kalabileceğini söyledi.
Ülgen, Doğan'ın, ''Emasya
protokolünün kaldırılmasının Türkiye'de yaratacağı sıkıntılara'' ilişkin yazdığı ikinci bir mektubu gazetecilere dağıttı.
Müvekkilinin sağlık durumuyla ilgili bilgi de veren Ülgen, Doğan'ın gönderildiği
Silivri Devlet Hastanesinin hastayı ayrı ayrı
hastanelere sevk etmeye çalıştığını belirterek, sevkin tek bir hastaneye yapılmasını istediklerini kaydetti.
Ülgen, yanlış anlaşılmaları engellemek için sadece GATA'yı istemediklerini, Doğan'ın sağlık durumuyla ilgili tüm incelemeleri tek başına yapacak başta
üniversite hastaneleri olmak üzere herhangi bir hastane talep ettiklerini vurguladı.
Avukat Ülgen, Doğan'ın sağlık durumunun şu an iyi olduğunu sözlerine ekledi.
-DOĞAN'DAN 7 SAYFALIK MEKTUP-
Ülgen, açıklamasının ardından Doğan'ın yazdığı 7 sayfalık mektubu gazetecilere dağıttı.
Doğan, mektubunda, tutuklandığı ''
Balyoz planı'' iddialarıyla ilgili soruşturmaya ilişkin, ''Balyoz salatası'' tabirini kullanırken, ''sefil düşüncelerle'' yazıldığını iddia ettiği yeni çıkan bir kitapta Emasya protokolüne değinilmesi nedeniyle bu konuyu dile getireceğini aktardı.
Bazı gazetecilerin isimlerini vererek, bu kişilerin Emasya protokolünü
demokrasi karşıtı bir
uygulama gibi gösterdiklerini, protokolü okumadıklarını ya da okudukları halde anlamadıklarını savunan Doğan, ''
iktidar sahiplerinin de ince bir
hesapla bu yazıları hüküm niteliğinde kabul edip, protokolü yürürlükten kaldırdığını'' öne sürdü.
Protokolün başlığı, yasal dayanağı ve içeriğinin doğru okunması gerektiğini belirten Doğan, ''
Genelkurmay Başkanlığı ile
İçişleri Bakanlığı arasında protokol hazırlanmasının bir yasanın emredici hükmü gereği olduğunu, protokolün içeriğinde haksız iddialara dayanak teşkil edecek bir şeyler bulmanın imkansız olduğunu, protokole dayanılarak
asayiş güvenlik merkezlerinin kurulmadığını, özellikle
terör eylemlerinin olduğu Doğu ve Güney
doğu Anadolu bölgelerindeki bazı illerde müşterek istihbarat merkezleri kurulduğunu ve protokolde TSK personelinin yanı sıra MİT ve Emniyet temsilcilerinin de asil üye olarak yer almasının belirtildiğini'' dile getirdi.
Bazı eleştirilerin protokolün 9. maddesine dayandırılmaya çalışıldığını savunan Doğan, şu ifadeleri kullandı:
''Çok iyi anımsadığım kadarıyla Kahramanmaraş'ta, Sivas'ta
Madımak Oteli'nde yaşanan yüz karası olayı, insanlarımızı derinden sarsan vahşeti Türk toplumunun bir daha yaşamaması için özellikle koyulan bu maddeyi askeri
darbenin kılığı olarak gören ve göstermeye çalışanlarda hiçbir insaf ve izan olmadığı gibi vicdanlarının iyiden iyiye kararmış ve nasırlaşmış olması gerekir.''
''Terörist'' yaftası sürülmek istenenlerle birlikte cezaevinde kalmasına rağmen,
terörle mücadele konusunda geçmişte aldığı görevlerin,
ülke vatandaşlarına bir şeyler söyleme hakkını kendisine verdiğini öne süren Doğan, eski Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'e ait olduğunu belirttiği ''Hiç kimse TSK'ya, devletine
silah çekmiş eşkıyayı dağlarda kovaladığı, tepelediği için hesap soramaz'' sözünü de mektubunda tırnak içinde kullandı.
Doğan, mektubunda, ''Gaza getirilerek yürürlükten kaldırılan protokolün yerine ilgili ve yetkililerin daha düzgün bir şey koymaları gerekmektedir. Bu beklentimiz, 5442 sayılı İl İdaresi Kanununun ilgili amir hükmü 11/d. maddesinde yer almaktadır'' ifadesine yer verdi.