Gerekli şartlar oluştuğunda kimse aşı olmuyorum diyemez,
toplum sağlığı için herkes zorla da olsa aşılanabilir" diyor
İstanbul Tabip Odası (İTO) Başkanı Prof. Dr.
Özdemir Aktan. Aktan'ın sözünü ettiği
yasa, 1930 tarihli Umumi Hıfzısıhha Kanunu. Ölümcül bir salgın tehdidine karşılık toplumu korumak amacıyla alınacak önlemleri düzenleyen kanunda, "hastalara ve hastalığa maruz kalanlara aşı ve
serum yapılacağı" açık bir dille ifade ediliyor. Üstelik, tüm devlet kuvvetlerinin de tabiplere
yardım etmesi gerektiği vurgulanıyor. Yine yasada
tarif edilen Umumi Hıfzısıhha
Kurulu uygun görürse önce salgın halinin ilanı gerekiyor. Bu bir nevi
sıkıyönetim ilanı. Prof. Dr. Aktan ekliyor: "Tabii şimdilik veba,
kolera gibi çok ölümcül bir tehdit söz konusu değil. Dolayısıyla henüz bu kurul bile toplanmadı. Ancak bugünden doğru tedbirler alınmazsa, gelecekte böyle hayati bir tehdide karşılaşma riski artabilir."
Elbette toplumda hiçbir birey ne zorla aşılanmak ister ne de yakaladığını öldüren bir virüsle karşılaşmak. İşte bu tehdidi bertaraf etmek için İTO ve
Türk Tabipler Birliği (TTB)
domuz gribi salgını ve aşısıyla ilgili toplumu ama öncelikle hekimleri bilgilendirmeyi amaçlayan, tüm
yurt çapındaki doktorlara ulaştırılacak bir
bildiri hazırlıyor. '
Araştırmalar gösteriyor ki maalesef hekimler bile konuyla ilgili yeterince bilgi sahibi değil" diyor Aktan. Tabip örgütlerinin böyle bir karar almasındaki en önemli etken Aktan'ın biraz da sıkılarak bahsettiği
domuz gribi aşısıyla ilgili geniş bir anket. İTO'nun internet sitesinde açılan ve 6 bin hekimin katıldığı anket, aslında şu günlerde ülkede yaşanan aşı tartışmalarındaki duruma dair net bir fotoğrafı ortaya çıkarıyor. "Kendinize aşı yaptıracak mısınız, çocuklarınıza aşı yaptıracak mısınız ve hastalarınıza aşıyı önerecek misiniz" sorularının yer aldığı ankete katılan doktorların yaklaşık üçte ikisinin cevabı "hayır."
Sağlık personeli arasındaki aşılama oranları da anket sonuçlarını doğrular nitelikte. Öncelikli grup olarak
sağlık personeli Kasım'ın ilk haftasında aşılanmaya başlamıştı. Bugün İTO'nun verilerine göre
Marmara Tıp Fakültesi Hastanesindeki yüzde 70'lik aşılama oranı genel tablonun hayli üzerinde. Zira bu oran
İstanbul Üniversitesi ve Cerrahpaşa tıp fakültelerinde yüzde 50 civarındayken,
Okmeydanı Eğitim ve Araştırma Hastanesinde yüzde 10'larda kalıyor.
Hekimler domuz gribi aşısına bu kadar şüpheyle yaklaşınca, toplum genelindeki düşük aşılama oranlarına da şaşırmamak gerek.
Öğrencilere yapılacak aşılamayla ilgili geçen hafta itibariyle velilere gönderilmeye başlayan aşı izin belgelerini çocuğunun aşılanması için imzalayan velilerin sayısı neredeyse her okulda bir elin parmaklarını geçmiyor. Aktan'ın verdiği örneğe göre 198 öğrenci arasında sadece 2 kişinin ailesi aşı için izin vermiş. Oğlu Ataköy'de yaklaşık bin öğrencinin eğitim gördüğü bir okulda okuyan Berrin
Tokat, değil sınıfta, tüm okulda çocuğunun aşılanmasına izin veren veli sayısının 8-9 kişiyle sınırlı olduğunu belirtiyor. Tokat'ın açıklaması durumun vahametini anlamak açısından önemli: "Onlar da konuyu iyice araştırıp bilgi sahibi olan veliler. Diğerleri kulaktan dolma bilgilerle, internetteki korkutucu aşı sonrası hikâyeleri nedeniyle aşı yaptırmayı reddediyor." Tokat, oğlu şu günlerde ağır bir hastalık geçirdiği için doktorunun şimdilik domuz gribi aşısını uygun görmediğini belirtiyor: "Hem önümüzdeki günlerde katkı maddesiz aşılar gelecekmiş, doktorumuz belki o aşılardan yaptırabileceğimizi söyledi."
Doktorların aşı konusundaki tutumuna ilişkin araştırmam derinleştikçe gördüm ki kimi Tokat'ın doktoru gibi zararlı katkı maddeleri nedeniyle aşıların tehlikeli olduğunu iddia ediyor, kimiyse "yeterince
test edilmedi" savıyla aşılara şüpheyle yaklaşıyor. Neticede büyük çoğunluk ne kendine aşı yaptırıyor ne de hastalarına öneriyor.
'Aşılar yeterince test edilmeden uygulanmaya başladı" iddialarına
yanıt ise Türk Pediatri Kurumu Başkanı Prof. Dr.
Haluk Çokuğraş'dan geliyor: 'Aşının normal grip aşılarına göre daha hızlı hazırlandığı doğru. Çünkü, dünya salgın gibi bir tehditle karşı karşıyaydı. Ama bu, belli aşamaların atlandığı anlamına gelmiyor. DSÖ, ürünün aşı haline gelmesi gereken bütün süreçlerden geçtiğini belirtiyor. Ayrıca denenmemiş değil. Milyonlarca doz kullanıldı şimdiye kadar. Bizden daha önce ABD,
Meksika gibi ülkelerde, daha sonra bizle beraber
Avrupa ülkelerinde kullanıldı, denendi."
NEWSWEEK