Ordunun arzuladığı güveni tekrar sağlayabilmesi için ihtiyacı olan yegane şey şeffaflaşma. Ancak asker, ısrarla bundan kaçınıyor. Bir zamanlar zirvede olan halkın güveni artık yerde sürünüyor.
Onu
Dağlıca Tabur Komutanı olarak tanıdık. Yarbay
Onur Dirik'in adı tüm
Türkiye'de Dağlıca
baskınıyla tanındı.
Atatürk'ün
silah arkadaşı General Kazım Dirik'in torunuydu. Babası da
Genelkurmay Başkanı
Yaşar Büyükanıt'ın devre arkadaşı
emekli bir
generaldi
Onur Dirik'in.
Ve Dirik bu nedenle askeri okullara girerken bazı sınav ve mülakatlardan muaf tutularak TSK'ya alınmıştı.
21
Ekim 2007'de
PKK Dağlıca Taburu'na bir
baskın düzenlendi ve baskında 13 asker hayatını kaybederken 8 asker de teröristlerce kaçırıldı. Olay herkesi şoka soktu. Ama asıl şoku ayrıntılar ortaya çıkınca yaşadık.
Askerlerin komutanı Yarbay Onur Dirik baskın esnasında bir düğündeydi ve olay yüzünden kaçırılan askerleri suçlamıştı. Dirik askerlerin çatışmadığını bazılarının da PKK'ya
yardım ettiğini ileri sürmüştü.
Fakat daha sonra Onur Dirik'in internete düşen ses kayıtlarında tabur komutanı görevinden alınmaları gerektiğini
itiraf ettiğini tüm Türkiye ibretle dinledi.
Baskından sonra yapılan
yılbaşı kutlamalarının görüntüleri de hala hafızalarda.
Bütün bunlara rağmen ne oldu peki? "Hiç birşey" demeyi isterdik ama diyemiyoruz maalesef. Çünkü Yarbay Dirik ödüllendirildi.
İşte böyle bir orduya sahibiz ve bu ordu, "bizi yıpratıyorlar" diye bas bas bağırarak basını suçluyor.
Sadece bu mu var? Maalesef hayır.
Yarbay Dirik'in bir
üsteğmene
ölüm emri verdiğini öğreniyoruz şimdi, olaydan yıllar sonra.
Üsteğmen Çağlar Canbaz'ın üç yıl önce PKK
mayınıyla şehit olduğu açıklanmıştı. Şimdi ortaya çıktı ki Yarbay Onur Dirik'in emriyle bir
bomba düzeneğini
imha etmekle görevlendirilmiş ve hayatını kaybetmiş. Mayın temizleme ekibi yerine, işin özellikle Çağlar Üsteğmen tarafından yapılması emrini veren Yarbay Onur Dirik.
Mesele burada bitmemiş elbette,
Taraf gazetesinin günlerdir süren yayınlarından anlıyoruz ki konunun örtbas edilmesi için olaydan haberdar olan tüm askerlere baskı yapılmış.
Hepsi bu kadar mı? Maalesef değil.
Hakkari'de PKK mayınıyla şehit olduğu açıklanan askerlerin, ordunun kendi döşediği mayınlar yüzünden şehit olduğunun ortaya çıkması, bir teğmenin nöbette uyurken yakaladığı askeri cezalandırmak için eline pimi çekilmiş
el bombası vererek ölümüne neden olması gibi okuduğumuz zaman inanmakta zorlandığımız daha nice olay var.
Eğitim zayiatı,
intihar, çatışma,
şehitlik...
Ailelere ve kamuoyuna her seferinde söylenen bir şeyler var. Bunların eminiz ki büyük kısmı doğrudur ama Taraf'ın haberleriyle haberdar olduğumuz diğer olaylar halkın orduya olan güvenini yerle bir etti.
Peki ordu bu skandalların üzerine hatalıları cezalandırıp, disiplini yeniden sağlamaya, yeniden yapılanma ve modernleşmeye
mesai harcayıp, güveni yeniden tesis etmeye mi çalışıyor? Yine maalesef.
Olayların üstünü açıp, gerçeği ortaya döken basına ateş püskürmeyi
tercih ediyor.
Ordunun arzuladığı güveni tekrar sağlayabilmesi için ihtiyacı olan yegane şey şeffaflaşma iken, ısrarla bundan kaçınıyor olması, halkla ilişkiler, planlama ve strateji açısından da pek parlak durumda olmadığını gösteriyor.
Diğer açılardan da değerlendirme puanları pek parlak değil.
Kendi sınırları içinde 30 yıldır çarpıştığı halde hala
karakol baskınlarına engel olamaması bir yana,
sivil ambulansların ulaştığı olay yerine yaya birliklerle müdahale etmeye çalışmasını, AK-47 gibi suda bile çalışan silahlara sahip teröristlere, nemden tozdan hemen etkilenip, ısınıp şişmesiyle ünlenen G-3'lerle karşılık vermesini, sis yüzünden helikopterle müdahale yapamadığını televizyonlar önünde açıklamasını düşünürsek, hiç parlak değil.
Ordu istiyor ki bunlar hiç duyulmasın, kimse sormasın, araştırmasın, fikir yürütmesin.
Bunu sağlamanın iki yolu var.
Birincisi bu zaaf ve yetersizliklerden kurtulmak, ikincisi korkunç bir baskı ve
demir yumrukla yönetimde tek otorite olmak.
Eminiz ki bugüne kadar olduğu gibi ikincisinin olmasını tercih ederlerdi. Ancak artık o günler geçmişte kaldı. Önlerinde tek bir yol var; o da şeffaflaşmak ve yönetimden uzaklaşıp işlerine konsantre olmak.
Eğer ordu bu değişimi sağlamazsa korkarız ki yakında, ucunda hangi
kanun, hangi ceza olursa olsun askerlik yaptıracak kimse bulamayacak.
Liberalses