DİYARBAKIR'DA GÖVDE GÖSTERİSİ - KARELER
AK Parti Genel Başkanı ve
Başbakan Recep
Tayyip Erdoğan, ''Yegane arzumuz; barış içinde, demokratik bir
yarış olmasını istediğimiz önümüzdeki seçimde
Diyarbakır'ın hak ettiği
hizmetlere, layık olduğu
yönetime kavuşmasıdır. Şimdiden
Allah hayırlı eylesin diyorum'' dedi.
Erdoğan, partisince İstasyon Meydanı'nda düzenlenen mitingde Diyarbakırlılara seslendi.
Mitinge;
Devlet Bakanı ve
Başmüzakereci Egemen Bağış, İçişleri Bakanı Beşir
Atalay,
Tarım ve
Köyişleri Bakanı
Mehdi Eker,
Kültür ve
Turizm Bakanı
Ertuğrul Günay,
Sağlık Bakanı Recep
Akdağ,
Çevre ve
Orman Bakanı
Veysel Eroğlu, AK Parti Genel Başkan Yardımcıları
Abdülkadir Aksu, Hüseyin Tanrıverdi,
Haluk İpek, çok sayıda milletvekili, AK Parti Genel
Merkez Kadın Kolları Başkanı ve
Gaziantep Milletvekili Fatma
Şahin ile AK Parti Genel Merkez
Gençlik Kolları Başkanı Fatih Şahin katıldı.
Konuşmasına, ''Diyarbakır'da bulunmaktan ve Diyarbakırlıların
adalet ve huzur talebine ortak olmaktan büyük memnunluk duyduğunu'' ifade ederek başlayan Erdoğan, AK Parti olarak ''birlik ve beraberlik
siyaseti'' yaptıklarını söyledi.
''
Türkiyeli olma ruhu işte tam da budur'' diyen Erdoğan, ''Bu ruha uygun bir siyaset izledikleri için Diyarbakır'a sadece miting yapmak için gelmediklerini'' belirtti. Başbakan Erdoğan, aynı zamanda ''Diyarbakır'ı ihya edecek dev projelerin açılışı için'' de kentte bulunduklarını ifade etti.
Başbakan Erdoğan, şöyle konuştu:
''Siyasetten tek muradımız, tek arzumuz, insanımıza hizmet etmektir. Gönüller kazanmaktır. Bu arzu ile Diyarbakır için çıtayı yükselttik. Sizlerle ortak arzularımız buluştu. Diyarbakır için Kutbettin Arzu dedik.
Milletvekili olarak TBMM'ye gönderdiğiniz bu evladınızı inanıyorum ki bu sefer çok daha güçlü bir iradeyle kucaklayacaksınız.
Yegane arzumuz; barış içinde, demokratik bir yarış olmasını istediğimiz önümüzdeki seçimde Diyarbakır'ın hak ettiği hizmetlere, layık olduğu yönetime kavuşmasıdır. Şimdiden Allah hayırlı eylesin diyorum.
Müjdeler olsun Türkiye'ye. Müjdeler olsun Diyarbakır'a. 29
Mart 2009 sabahı yeni bir dönem başlayacak. 29 Mart'ta yeni bir bahar, yeni bir nevruz
ülkemizi baştan başa saracak. Karakış, zemheri yerini dirilişe, uyanışa, hizmete, adalete bırakacak.
Dicle nehri o gün çok daha farklı bir hizmetle buluşacak. Çin Seddi ile boy ölçüşen Diyarbakır'ın surlarından,
Mardin Kapı'dan,
Urfa Kapı'dan, Dağkapı'dan, Dicle Kapı'dan Diyarbakır'a yeni bir hayat, taze bir huzur iklimi gelecek.
O gün geldiğinde, 'Diyarbakır şad akar, Urfa Mardin'e bakar' türküsünü yeniden hep birlikte söyleyeceğiz. O gün geldiğinde kayıp yılları, ertelenen talepleri, geciken hizmetleri hep beraber telafi edeceğiz. Geçmiş yılların yanlışlarını hep birlikte düzelteceğiz.
29 Mart 2009 günü millet iradesi tecelli edecek,
ümitler tazelenecek. 29 Mart'ta, büyük Türkiye iradesi sandıktan çok daha güçlenmiş olarak çıkacak. O gün sandıktan çıkacak iradeyle
demokrasi daha çok güçlenecek. Hukuk ve adalet kuşatıcı kollarını daha çok açacak. Benusen Mahallesi'nden Alipaşa'ya, Bağlar'dan
Aziziye Mahallesi'ne, Diyarbakır şehircilikte hak ettiği, layık olduğu hizmetlere kavuşacak.''
AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan
Recep Tayyip Erdoğan, ''Biz, bu karanlık oda filminin her karesini ezberledik artık. Suç örgütlerinin hangi aktörler eliyle iç içe geçtiğini, kitleleri meydanlara zorlarken perde gerisinde birbirlerini nasıl beslediklerini biliyoruz artık'' dedi.
Başbakan Erdoğan, İstasyon Meydanı'nda düzenlenen partisinin Diyarbakır mitinginde yaptığı konuşmada, AK Parti olarak üç temel ilke ve üç büyük ideal ile yola devam ettiklerini söyledi.
Erdoğan, şunları kaydetti:
''Hukuk, hürriyet, hizmet... Bu üç temel husus siyasetimizin ana eksenidir. Bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da bu ilkelerimizin takipçisi olacağız.
Biz tarihimizi, medeniyetimizi, devletimizi sizlerle beraber inşa ettik. Biz aynı bedenin içindeki ruh, aynı bünyenin unsurlarıyız.
Fırat ve Dicle nehirleri gönüllerimize aktıkça ebediyete kadar birlikte yürüyeceğiz.
Görüyorsunuz, dün devletin gücünü istismar edenler, kendilerini devlet zannedenler bugün hukuk karşısında, millet karşısında yapayalnız kaldılar. Biz AK Parti kadrosu olarak bu milletin hem aklı, hem gönlü, hem vicdanı olmak için yola çıktık. Bu yolda emin ve kararlı adımlarla yürüyoruz. Bizden ziyade eserlerimizin konuştuğu bir siyaset yapıyoruz. Türkiye'nin kaynaklarını adaletle paylaşmaya özen gösteriyoruz. İster kırsal
kalkınma açısından, ister
kentsel dönüşüm açısından baksınlar, ister
doğuya, ister
batıya baksınlar her yerde AK Parti
iktidarının eserlerini görecekler.
Bizim siyasetimiz eser siyasetidir, hizmet siyasetidir.
Çamur siyaseti değil, bizim siyasetimiz birlik siyasetidir. Bir bütün olarak insanlarımızı kucaklama siyasetidir. Ne demek istediğimi merak edenler Diyarbakır'ın
Kulp ilçesinin Akçasır köyüne, Kayacık köyüne baksınlar. Susuz 47 köyün suyunun nasıl karşılandığını görsünler. Oysa bakın bu ülkede siyaset yaptığı halde,
halkın oyunu istediği halde, birileri devletin vatandaşa uzanan
yardım elinden bile rahatsız oluyor. Doğu'da
Güneydoğu'da yaşayan vatandaşların aldığı sosyal yardımlara dil uzatıyorlar. 'Buzdolabına fırına ne ihtiyacı var?' diyorlar. Bir yandan hukuka, milli iradeye, öte yandan milletin ekmeğine, aşına müdahale ediyorlar. Bir yandan, 'hukuksuzluğun avukatıyız' diyorlar, bir yandan devletin
toplumla barışmasını, adaletin yaygınlaşmasını engellemeye çalışıyorlar. Neredeyse Anayasa'nın sosyal hukuk devleti ilkesini kaldırmayı
teklif ediyorlar. Sonra da 'biz sosyal demokratız', 'biz solcuyuz' diyorlar.''
''BİZİM KİTABIMIZDA STATÜKOCULUK YOK''
Geçmişle yüzleşileceğini, geçmişin hesabının özenle tutulacağını, kimin ne dediğine ve ne yaptığına dikkatle bakacaklarını belirten Erdoğan, ''Türkiye'de kimin yara kaşıdığını, kimin yara sardığını da çok iyi bileceğiz'' dedi.
Geçmişe takılıp kalmayacaklarını da vurgulayan Başbakan Erdoğan, geçmişin yanlışlarının, düşülen yerden doğrulma arzusunu ve diriliş ruhunu yaralamaması gerektiğini söyledi. Gelecek için ümitlerin daima taze olması gerektiğini kaydeden Erdoğan, AK Parti iktidarının bugüne kadar ''olmaz, olamaz, imkansız'' denilenleri başardığını dile getirdi.
Yılların tahribatını düzeltmenin zaman aldığını anlatan Erdoğan, ancak umutların düne göre daha taze, yüreklerin de daha sıcak olduğunu ifade etti.
Başbakan Erdoğan, şöyle devam etti:
''Türkiye'den yayılan bu kardeşlik iklimi,
Kuzey Irak'tan Balkanlar'a, Gazze'ye kadar dost ve kardeş milletlerin yüreklerini serinletiyor. İşte bu, dostluk halkasını genişleten bir siyasetin eseridir. Bu güç; bu milletin, bu devletin gücüdür. Türkiye'nin hiçbir meselesi çözümsüz değildir. Biz bu inançla yola çıktık. Emniyetle yürüyoruz. Hizmeti, hukuku, hürriyeti esas aldıkça, adalet terazisinde dengeyi buldukça gönüller fethediyoruz.
Dün birbirimizi daha zor, daha az anlıyorduk; bugün daha net, daha açık anlıyoruz. Bize yıllarca çözümsüz gibi gösterilen çözümsüzlüğü çözüm diye dayatılan meseleleri şimdi kolaylıkla çözüyoruz.
Aramızdaki ön yargıları kaldırdıkça birbirimizi daha çok seviyoruz. Husumeti değil, hısımlığı, gerilimi değil kardeşliği güçlendiriyoruz. Herkes şunu çok iyi bilsin. Bizim kitabımızda statükoculuk yok. Milletin dertlerine, taleplerine
kulak tıkamak yok. Bizim kitabımızda reformculuk var, sessiz devrimlere
imza atmak var, değişim var, dönüşüm var, millete efendilik taslamak değil, millete hizmetkar olmak var.''
''YAŞANAN SÜRECİN ADI, TÜRKİYE İÇİN BİR ARINMA SÜRECİDİR''
Vatandaşların; hakkaniyet, hatır ve vicdanın ne demek olduğunu çok iyi bildiklerini belirten Başbakan Erdoğan, elini vicdanına koyan herkesin, il, ilçe,
belde ve köylerin nereden nereye geldiğini çok iyi göreceğini söyledi.
Gece gündüz demeden Türkiye için çalıştıklarını vurgulayan Erdoğan, şunları kaydetti:
''Türkiye, tarihi bir değişim ve dönüşüm yaşıyor. Zifiri karanlıklar aydınlanıyor, maskeler düşüyor, yıllarca kendilerini gizleyerek haksızlık üretenler deşifre oluyorlar.
Türkiye'de olup biten her şeyi dikkatle izlediğinizi iyi biliyorum. Yaşanan sürecin adı, Türkiye için bir arınma sürecidir. Temiz toplum,
temiz siyaset, temiz yönetim sürecidir. İnanıyorum ki bu arınmayı en çok sizler hissediyorsunuz. Şu kadarını söyleyeyim: Bugünlerin anlamını yarın çok daha iyi hissedeceksiniz. 'Bir zamanlar bir AK Parti iktidarı vardı, farklı bir Türkiye'yi teslim aldı ama farklı bir Türkiye'yi bize teslim etti' diyeceksiniz.
Hakkaniyet sahibi olan herkes kabul eder ki bugün ne 1980'li yılların kabusu, ne de 1990'lı yılların karanlık odaları var. Hukuk devleti, demokrasi ile karanlık odalardan arınıyor, daha da arınacak. Zıt kutuplarda, karşı cephelerde görünenlerin tezgahın gerisinde suç ortağı oldukları bakın nasıl da aşikar oluyor. Körpe dimağları, masum gençleri nifakla, kör ideolojilerle çıkmaz sokaklarda zehirleyenlerin, esasen iş birliği içinde oldukları nasıl da gün yüzüne çıkıyor.
Huzuru, kardeşliği sabote edenlerin, kardeşi kardeşe hasım haline getirenlerin nasıl dümenler çevirdiklerini, nasıl maskeler taktıklarını, hangi kutsal değerleri kirli emellerine alet ettiklerini kamuoyumuz hayretle seyrediyor.
Hangi tarafta yer alırsa alsın, hangi duyguları istismar ederse etsin, çetelerin, mafyaların,
terör şebekelerinin birbirinin değirmenine su taşıdıklarını artık benim güzel milletim, güzel halkım biliyor. Bugüne kadar olup biteni anlamamız imkansızdı. Şimdi gördük ki orası karanlık bir alem.
Karanlık işler çevirenler hep bir alem. Onlar o karanlık koridorlarda ekmek kadar, su kadar birbirlerine muhtaçlar. Biz, bu karanlık oda filminin her karesini ezberledik artık. Suç örgütlerinin hangi aktörler eliyle iç içe geçtiğini, kitleleri meydanlara zorlarken perde gerisinde birbirlerini nasıl beslediklerini biliyoruz artık. Zulüm kimseyi ama kimseyi abat etmez. Bu ülkenin evlatlarını zehirleyenlerin oyunları akamete uğrayacaktır. İşte bu iktidar bunu gerçekleştiren iktidardır.
Artık bu karanlık filmi izlemek istemiyoruz. 'Suç örgütleri bu milletten elini çeksin' diyoruz.
Bu ülkenin demokratik meşruiyet zemini artık sabote edilemeyecek kadar güçlenmiştir, güçleniyor. Bu büyük millet, ebedi kardeşliğine sahip çıkacaktır. Açık söylüyorum, bu millet, bu ülke, bu vatan düştüğü yerden doğrulmaya başlamıştır. Buradan geriye gidilmeyecektir. Biz milletimize güveniyoruz. Allah'a şükürler olsun ki milletimiz de bize güveniyor. Bu güvenin hakkını vereceğiz.''
AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ''
Türkiye Cumhuriyeti devleti bizim. Hepimiz kendi ülkemizde ev sahibiyiz. Burada kimse kimseye
misafir muamelesi yapamaz. Bu ülke, vatan, memleket, istikbal, istiklal, bu
bayrak bizim. Bu değerlerin hepsini birlikte elde ettik, adaletle birlikte koruyacağız'' dedi.
Erdoğan, partisince İstasyon Meydanı'nda düzenlenen mitingde yaptığı konuşmada, AK Parti olarak iktidara geldiklerinde ilk yaptıkları işlerden birinin, ödeneklerinin en az yüzde 60'ının borçlarına bakılmaksızın belediyelere gönderilmesi olduğunu kaydetti.
İller Bankası'nın kaynak aktarımında Diyarbakır ile aynı nüfusa sahip şehirler arasında hiçbir fark gözetmediğini, isteyenlerin bu konuda karşılaştırma yapabileceğini belirten Erdoğan, ''2003-2008 yılları arasında Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi, Bağlar, Sur ve
Yenişehir belediyelerine İller Bankası'nca 307 trilyon 473 milyar lira gönderildiğini'' söyledi. Erdoğan, bu belediyelerin gerçekçi, yasalara uygun hiçbir projelerinin geri çevrilmediğini ve projelere de 23 trilyon 613 milyar lira kaynak aktarıldığını belirtti.
''Ben resmi rakamları veriyorum. Bu kaynakla neler yapıldığını, neler yapılmadığını da sizler burada yaşayanlar olarak çok iyi biliyorsunuz. 29 Mart günü bunu en iyi şekilde sizler değerlendireceksiniz'' diyen Erdoğan, şöyle konuştu:
''Biz Allah'ın izniyle adaletten, haktan, hakkaniyetten sapmayız. Bu ülkenin, Türkiye'nin hüviyeti, mayası, özü birdir. Dolayısıyla bu millet birdir. Bu milletle büyük rüyalarımız var. Bu birliğe inandığımız için, imkansız denilen bu gerçeği ispatladığımız için, 81 vilayet bizi kucaklıyor. Biz hepimiz ama istisnasız hepimiz bu ülkenin asli unsuruyuz, birinci
sınıf vatandaşıyız. Burada kimse diğerinden imtiyazlı değildir. Bu ülke bizim, Türkiye Cumhuriyeti Devleti bizim. Hepimiz kendi ülkemizde ev sahibiyiz. Burada kimse kimseye misafir muamelesi yapamaz. Bu ülke, vatan, memleket, istikbal, istiklal, bu bayrak bizim. Bu değerlerin hepsini birlikte elde ettik, adaletle birlikte koruyacağız. Bu ülkenin, milletin, şehirleri, kasabaların, köylerin hakkını hukukun kimseye çiğnetmeyeceğiz.''
Erdoğan, ''mülkün temelinin adalet'' olduğunu ve aynı evin içinde bile kardeşlerin hukukunun sadece adaletle korunabileceğini vurgulayarak, adalet duygusu kalkınca bir ailenin bile ayakta tutulamayacağını ifade etti.
AK Parti olarak Türkiye'nin adaletle kalkınmasına odaklandıklarını ifade eden Erdoğan, AK Parti'yi başka odaklarla karıştıranlar, hızını kesmek isteyenler ve milletle aralarına girmek isteyenlerin kendi
küçük dünyaları ile baş başa kalacağını söyledi.
''BOŞALTILAN KÖYLERE YENİDEN HAYAT GETİRDİK''
İktidarda bulundukları sürede, ''Doğu ve Güneydoğu
Anadolu'da boşaltılan köylere yeniden hayat getirdiklerini'' ifade eden Erdoğan, köylerinden ayrılanlardan geri dönmek ya da istedikleri bir yerde iskanlarının sağlanmasını isteyen ailelere yönelik ''Köye Dönüş ve Rehabilitasyon Projesi'' yürütüldüğünü anlattı.
Projenin 14 ilde uygulandığını ve bugüne kadar 25 bin haneden 155 bin kişinin eskiden yaşadığı köylere geri döndüğünü vurgulayan Erdoğan, bunun için 83 trilyon lira harcama yapıldığını kaydetti.
2004 yılında 5233 sayılı Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması Hakkında Kanun ve
uygulama yönetmeliğinin çıkarıldığını anımsatan Erdoğan, iradeleri dışında terörden zarar gören vatandaşların zararlarının tazmin edildiğini söyledi. Kanun kapsamında 363 bin başvurudan 158 bininin sonuçlandırıldığını bildiren Erdoğan,
kanundan yararlanan vatandaşlara 818 trilyon lira ödeme yapıldığını belirten Erdoğan, 399 trilyon liranın da ödemesinin kararlaştırıldığını söyledi.
''Daima birbirimizin gözündeki ışıktan güç alacağız, gücümüzü adaletle birbirimizle paylaşacağız'' diyen Erdoğan, şunları kaydetti:
''Her şehre ne yapıyorsak, Diyarbakır için, bu
bölge için neler yaptığımızı anlatacak, hesabını vereceğiz. Ülke fotoğrafına bir bütün olarak bakmazsak büyük düşünemeyiz. Büyük düşünemeyenler küçük suları, küçük engelleri aşamazlar. Marjinal siyasi hareketler, marjinal örgütler, marjinal dille
politika yapanlar, marjinal dile teslim olurlar. Daima fotoğrafın tamamına bakmamızı engellerler. Onlar, bizden küçük dünya kurmamızı isterler. Bir hücreyi bir şehir gibi sunarlar, bir çeteyi bir ordu gibi
gösteriler, ağaca bakalar ama ormanı görmezler. Onlar daima 'küçük olsun, benim olsun' derler. Siz onların kimler olduğunu iyi biliyorsunuz. Onlar Diyarbakır'ın kaderinin, İstanbul'un, Bursa'nın, İzmir'in kaderiyle hangi sağlam halatlarla birbirine bağlı olduğunu gözden kaçırmak isterler, bunu konuşmak istemezler, sözün buraya gelmesinden de hiç hoşlanmazlar. Onlar milletin talepleri karşısında devletimize
körlük tavsiye ederler. Hiçbir düğümü çözmezler, aksine yeni yeni düğümler atarlar. Çünkü karanlıktan, hukuksuzluktan, sorunlardan beslenirler. Bu yüzden demokrasiyi milletten esirgerler, millet ile göz göze gelmekten kaçalar. Bu yüzden sizden oy istemeye bile yüzleri tutmaz.''
Türkiye'ye yeni bir siyasi anlayış ve siyaset olarak büyük düşünmeyi getirdiklerini, Türkiye'nin partisi olduklarını ifade eden Erdoğan, ''Batıyı kazanalım, Doğuyu kaybetsek de olur'' demediklerini söyledi.
''DİYARBAKIR BENİM VATANIM. 81 VİLAYETİMDEN BİR TANESİ''
CHP Genel Başkanı Deniz
Baykal'ın, ''Sayın Başbakan, Diyarbakır'a niye gidiyor?'' diye sorduğunu belirten Erdoğan, ''Diyarbakır benim vatanım. 81 vilayetimden bir tanesi. Nasıl gelmeyeyim? Ardında da şunu söylüyor 'Başbakanın güvenlik güçler var' diyor, bu güvenlik güçleri Tayyip Erdoğan'ın değil, Türkiye Cumhuriyeti'nin güvenlik güçleri. Buraya Sayın Baykal da gelse aynı tedbiri aynı şekilde alırlar. Ama Sayın Baykal gibileri ne yazık ki Sivas'tan bu tarafa zaten gelmiyorlar ki'' diye konuştu.
Erdoğan, ''Ne ismimiz, ne vasfımız, ne kumaşımız, bu ülkenin bir tek meselesini, evladını, şehrini, ilçesini, beldesini gözden çıkarmayı kabul etmez. Herkes bilsin ki İstanbul'un, Ankara'nın kaderiyle Diyarbakır'ın kaderi birdir. İstanbul'a yaptığımız hizmetleri Diyarbakır'a da yapıyoruz ve yapacağız'' dedi.
Türkiye'nin ideolojik kutuplaşmalardan çok büyük acılar çektiğini, terör örgütlerinin, çetelerin ve mafyaların karanlık odalarda Türkiye'nin başına çorap ördüğünü anlatan Erdoğan, ''demokrasiye yapılan darbelerin, Diyarbakır İçkale'deki hapishaneden
Bayrampaşa Cezaevi'ne kadar yaşanan acıları dindirmediğini, yeni acılara yol açtığını'' söyledi.
Başbakan Erdoğan, AK Parti iktidarında acıların yaşandığı mekanların tarihe karıştığını ifade ederek, şunları kaydetti:
''Bu ülkede sembolik çatışma alanları özellikle korundu. Şair Nazım Hikmet'in iadeyi itibarını 60 yıl boyunca tartıştık durduk. Nice gencimiz Türkiye'nin tarihiyle barışamadı, bu ülkede ne Şivanlar annelerinden ayrı kaldı. Kutsal annelik bile kutuplaşma konusu haline geldi. Biricik evladını, vatanımızın onurunu, şerefini korusun diye askere gönderen anneler gözyaşlarına boğuldu. Annelik din, ideoloji ayırt etmez, annelik etnik köken, mezhep, meşrep ayrımına takılmaz. Biz istiyoruz ki anneler üzülmesin,
gözyaşı dökmesin. Anneler de küçücük yavrular da istismar edilmesin. Bu acılara son verilsin artık, sembolik çatışma alanları kaldırılsın artık.
Biz hükümet olarak tek bir kararla 60 yıl süren tartışmaya son verdik. Ne oldu? Hatırlayınız, 12
Eylül darbesinden sonra Cem
Karaca diye bu ülkenin
sanatçı evladı,
yurt dışında yaşamak zorunda bırakılmıştı. Merhum
Özal,
Cem Karaca'yı ülkeye getirdiğinde hepimiz onu ne kadar özlediğimizi fark etmedik mi?''
''TRT ŞEŞ HAYIRLI OLSUN''
Kürtçe olarak ''
TRT Şeş hayırlı olsun'' diyen ve
TRT 6 kanalının açıldığını anımsatan Erdoğan, TRT 6'nın sadece Türkiye'de değil, Batı Avrupa'dan Orta Doğu'ya kadar geniş bir alanda sıcak ilgi söyledi.
''Ne oldu adalet yara mı aldı? Yoksa güçlendi mi?'' diye soran Erdoğan, ''Devletle toplumun güç kazanması kimin oyununu bozdu. Birileri neden bize 'hayırlı olun' bile diyemedi. Muhalefet sağıyla soluyla buna karşı çıktı. Atılan adımı alkışlayamadı. Milletin mutluluğuna ortak olamadı. Şimdi gönüller kazanmamız kimin, hangi siyaset modellerinin alanını daralttı?. Kimin elini boşa çıkarttı, söyleyecek sözü kalmadı, kimler mutlu, kimler tedirgin oldu?'' diye konuştu.
Erdoğan, ezan okunması nedeniyle konuşmasına ara vererek, vatandaşlara
karanfil attı.
Daha sonra konuşmasını sürdüren Erdoğan, bütün vatandaşları kazanmak isteyen bir yönetim sergilediklerini belirterek, ''Suça bulaşmamış herkesi evine çağıran insani bir siyasete sırtlarını dönenler, AK Parti iktidarının sosyal barışı ve adaleti esas alan uygulamalarını takdir edemeyenler, ne kadar siyaset yapabilirler, merak ediyorum. Bu bölgenin duygularını istismar edenler, kendi imtiyazlı konumlarını kaybetmekten mi endişe ediyorlar? Yoksa onlar da buraların CHP'si mi olmak istiyorlar? Onlar da sosyal devlet ilkesinin rafa kalkmasını mı istiyorlar? Onlar da mı birilerinin avukatı olmak istiyorlar? Onlarda mı milletin değer dünyasının güçlenmesinden korkuyorlar?'' diye konuştu.
''BAYKAL'IN AVUKATLIK RUHSATI 29 MART GÜNÜ İPTAL OLACAKTIR''
''Baykal'ın avukatlık ruhsatı da yakında, belki 29 Mart günü millet eliyle iptal olacaktır'' diyen Erdoğan, şöyle konuştu:
''Küçük olsun benim olsun diyenler, bu büyük ülkede siyaset yapamazlar. Siyaset yapsalar da ortaya millet yararına bir eser koyamazlar. Gün gelir, millet ne der; 'seni seçiyorum, oy veriyorum ama seninle hiçbir hak kazanamıyorum'. Bu millet körü körüne kimsenin arkasından gitmez. Kimse de bu milletin oyunu çantada
keklik görmesin. Küçük düşünenler biliyorlar, Diyarbakır,
Hakkari,
Bingöl,
Batman, Muş,
Adıyaman Van ve
Siirt modernleşme, kentleşme sorunlarını hallederse diğer sorunlar çorap söküğü gibi çözülür. Acaba bunun için mi yoksulluğu, işsizliği buraların değişmez kaderi olarak gösteriyorlar?''
Başbakan Erdoğan, AK Parti hükümetinin Doğu ve
Güneydoğu Anadolu bölgelerine şu ana kadar yaklaşık 12 katrilyon lira yatırım yaptığını, Güneydoğu Anadolu, Doğu Anadolu ve
Konya Ovası Projeleri'ni uygulamaya koyduğunu anlatarak, bu üç projeye 2013 yılına kadar yaklaşık 27 katrilyon harcanacağını kaydetti. Projelerle tarihi eserlerin onarımından, eğitime, sağlıktan, sulamaya kadar birçok alanda tarihi ölçekte yatırımların bölgeye kazandırılacağını bildirdi.
GAP'ın 2012 yılı sonun itibariyle tamamlamayı hedeflediklerini dile getiren Erdoğan, ''Böylelikle bölgesin sosyal,
ekonomik çehresini tamamen değiştiriyoruz. Bütün Türkiye şunu biliyor; belediyecilik, şehircilik bizim işimiz'' diye konuştu.