Darbenin ardından cezaevine giren ve 3 yıl boyunca çeşitli işkencelerden geçen Yılmaz, intikamını bir
şarkıdan aldı.
Bu, Metris Cezaevi'nde işkence sırasında sürekli dinletilen Müşerref Akay'ın 'Türkiyem' şarkısıydı. 1993 yılında
Anadolu Müzik'i kuran Yılmaz, yıllarca bu şarkının
telif haklarını alabilmek için fırsat kolladı. Aradığı fırsatı ancak 2007 yılında bulabildi. Cezaevinde askerlerin dayak attığı esnada büyük hoparlörden yüksek sesle dinletilen şarkının işkence günlerini hatırlattığını söyleyen Yılmaz, şarkıya
ambargo koydu. Artık hiçbir yerde çalınmasını istemiyor.
Cem Yılmaz,
Sultanahmet, Sağmacılar, Davutpaşa,
Hasdal ve Metris cezaevlerinde kaldı. Yılmaz, koğuş sayımında uğradığı işkenceleri ve bu işkenceler sırasında yüksek sesle dinletilen 'Türkiyem' şarkısını unutamadı. Yılmaz, bestesini Müşerref Akay'ın yaptığı, sözlerini ise o dönem evli olduğu Mahmut Tezcan'ın yazdığı şarkının içinde bulunduğu kalıbı, bir daha dinletmemek üzere
ucuz bir fi yata satın aldı. Yanlış anlamaların önüne geçmek için, "Bu şarkı Akay'ın 1990 yılındaki
Paris konseri ile albüme kondu. Ben o albümün haklarını aldım. Benden izinsiz hiç kimse bu kasedi basamaz, çoğaltamaz." izahını yaptı. Bunun haricinde, şarkının eser telifi nin yine
sanatçı ve eski eşine ait olduğunu, sanatçının isterse herhangi bir yerde yine seslendirebileceğini veya yeni bir albüme koyabileceğini söyledi. Bu şarkının bir işkence metodu olarak kullanıldığını söyleyen Yılmaz, "Bunu o tarihlerde Metris Cezaevi'nde yatan tüm mahkûmlar bilirler. Bu şarkı çalarken sırtımızda odun kırıyorlardı." sözleriyle tepkisini dile getirdi. Yılmaz, yaşanan olaylardan sonra bir daha bu şarkıyı duymamaya
yemin etmiş. "Bu şarkıyı satın almam benim için bir vicdani sorumluluktu. Orada bulunan arkadaşlarıma, kendi kimliğime ve kendi haysiyetime karşı bir tavırdı." şeklinde konuştu.