Bu gibi insan iradesini aşan gerilimlere karşı, ne türlü bir düşünce ve davranış içinde olmalı, nasıl bir dua ile mukabele etmeliyiz?
Cevap: Bu soruya, zorluklara karşı yapılan dua ve gösterilen
sabır örneklerinden misaller arz ederek
cevap vermeye çalışayım isterseniz.
Önce
Efendimiz (sas) Hazretleri'nin insanı aşan sıkıntılara karşı koyma duasını birlikte okuyalım:
-Yâ Rab, Senden dünya musibetlerini kolayca karşılayacak iman kuvveti diliyorum. Sıkıntı ve zorluklara mukabele edecek iman kuvveti ihsan eyle!..
Demek ki, bir
imtihan gereği olarak mâruz kaldığımız ve kalacağımız dünya musibet ve sıkıntılarının gerilim ve baskısından kurtulmak, iman kuvvetiyle mümkün olur. Nitekim imanı kuvvetli insanlarda sıkıntının tazyiki azalıyor, sabır ve tahammülün mükâfatı düşünüldükçe de, dayanma gücü artıyor. Bundan dolayı Efendimiz'in (sas) musibetlere karşı koyma duası, önce iman kuvveti kazanma yolunda oluyor.
Bu gerçeği, büyük müctehid
Ahmed bin Hanbel'in (241)
hapishane musibetine maruz kaldığı günlerdeki cevabından da anlamaktayız. Şöyle ki:
Abbasi halifesi Memun, Hazreti İmam'ı, (halkı Kur'an meselesinde) kendi anlayışına uygun
fetva vermediğinden dolayı hapse atmıştı. Rutubetli zindan mahzeninde (28) ay boyunca bir hayli zayıflamış olan büyük müctehidi gören bir seveni:
- Eyvah, diyor böylesine zayıf bedenle nasıl karşı koyacaksın bu hapis musibetine?
Büyük müctehidin cevabına bakın:
- Musibetlere beden kuvvetiyle değil iman kuvvetiyle karşı konur. İnsanın bedeni zayıf olabilir, yeter ki imanı kuvvetli olsun. Kuvvetli imana sahip olan insanın yenmeyeceği zorluk ve sıkıntı yoktur. Bunu böyle bilin!.
İşte insana dayanma gücü kazandıran iman kuvveti anlayışı... İradeyi aşan zorluklara, sıkıntı ve darlıklara hep imanın verdiği sabır kuvvetiyle karşı konur. Sabrın içindeki büyük mükâfata olan iman, gerilimin baskısından kurtarmakla kalmaz, tam aksine, mutluluk bile hissettirmeye başlar sahibine. Buna misal olarak da Gazali Hazretleri, şu dayanma örneğini vermektedir.
Büyük sahabi azatlı
köle Salim, Yemame savaşında aldığı kılıç darbeleriyle kızgın kumların üzerine serilmişti. Sıcaktan kavrulmuş bedenini gören bir arkadaşı, hemen kırbasını uzattı:
- Şurada azıcık suyum kaldı, içiver de biraz serinle!. Yaralı Salim hayır diyordu:
- Ben oruçluyum, uzattığın suyu içemem!. Israr ettiler:
- Sen bu halde iken oruca dayanamazsın; şu suyu içiver de ateşini azalt!. Bu defa şöyle cevap verdi:
- Siz suyu şu kalkanımın içine dökün,
iftar vaktine kadar yaşarsam içerim, yaşamazsam Rabb'imin huzuruna oruçsuz gitmektense, oruçlu gitmeyi
tercih ederim.
Salim, son nefesini verecek derecede ağır yaralı. Ama bu yaralar bedendedir, kalpte, gönülde değildir. Kalpte ve gönülde öyle bir iman var ki, bu imanı aldığı kılıç yaralarının acı ve ıstırabına kolayca dayanma gücü veriyor, uzatılan suyu içme gereği bile duymadan oruçlu olarak gitmeyi tercih ettirebiliyor!.
Öyle ise biz de, bizi aşan zorluklarımızı yenme duamızı şöyle yapalım:
- Rabb'imiz, biz aciz, zayıf kullarız, aczimizi, zaafımızı açıkça
itiraf ediyoruz. Bizi zorlanacağımız sıkıntılarla imtihan etme. İmtihan edeceğin sıkıntıları da kolayca yenecek iman kuvveti nasip eyle!
AHMED ŞAHİN-ZAMAN