Amirallere
Suikast iddianamesinin ek klasörlerinden
Deniz Kuvvetleri eski Komutanı
emekli Or
amiral Özden Örnek'in günlüklerine ait hiç yayınlanmamış bölümler çıktı. İşte o bölümlerden bazıları...
ÖZKÖK'LE ALAY EDİYORDU(19-25 Mayıs 2002)
AKŞAM Kalender'de
Genelkurmay Başkanı ve eşi onuruna
Harp Akademileri Komutanı tarafından verilen
akşam yemeğine katıldık. Yemekte ilginç sahneler
Genelkurmay Başkanı Org.neral Hüseyin ile
Kara Kuvvetleri Komutanı Or
general Hilmi Özkök arasındaki konuşamalar ve davranış şekilleri idi.
Orgeneral Kıvrıkoğlu,
Hilmi Özkök'e onu hiçe sayar gibi muamele ediyor, her fikrini tersliyor ve bazen de onunla alay ediyor. Bence utanç verici davranışlardı.
GENERAL GENERALİ KOVALADI(29 Haziran 2002)
DİĞER olay Deniz Kuvvetleri'nden bir
subayın ihracı ile ilgili bir
belge nedeniyle patlak verdi. Bu subayın ihracı ile ilgili olarak herkes olumlu oy vermesine rağmen bir kişi çekimser kalmış ve daha bir süre bu kişinin denenmesini istemişti. Salim Paşa'da hiçbir mütalaa yazmadan yazıyı olduğu gibi göndermişti. Halbuki
ihraç için herkesin olumlu oy vermesi gerekiyordu. Bu nedenle Genelkurmay
Adli Müşaviri Tümg.
Erdal Şenel durumu görüşmek için Deniz Kuvvetleri Karargahı'na geldi. Salim Paşa bir müddet sonra Erdal Paşa'ya
hakaret ederek “Silahlı Kuvvetler'in canına okudunuz aklınızı başınıza toplayın” diye bağırır ve kovalar. O da gidip durumu
Çevik Bir Paşa'ya
rapor eder. Çevik Paşa, Salim Paşayı telefonla arar ve yaptığının doğru olmadığını söyler. Tam bu sırada ben Salim Paşa'nın odasına girdim. Önceleri sakin bir şekilde konuşuyordu. Sonra birden kıpkırmızı oldu ve bağırıp çağırmaya başladı. Ağzına geleni söylüyordu. Sonunda telefonu kapattı. Bana dönüp “Çevik'le görüşüyordum” dedi.
HÜKÜMETTE ÇÖZÜLME BAŞLADI(10-12 Temmuz 2002)
EN önemli olay 57. hükümette çözülme başladı.
Başbakan'ın sağ kolu
Hüsamettin Özkan, bakanlıktan ve partisinden
istifa etti. Bunu istifaların takip edeceği ve toplam 60-70 kişinin ayrılacağına dair söylentiler var. Derviş'in de istifa edeceği söyleniyor. Doğruysa yakın zamanda bir siyasi
kriz gelebilir.
ÖZKÖK İÇİN RAPOR(15-19 ağustos 2002)
MİT'ten bir şahsın ifadesine göre (ismi Fahir Öner). Bu kişiler arasında: ben,
Yaşar (
Büyükanıt), Hilmi Özkök ve Edip Başer varmış. Ayrıca bizim evin telefonları da dinleniyormuş. Bu şahıs emekli Genelkurmay Başkanı Necdet Uruğ'un yeğeni ve tanıtma vakfından çocukların istediği para için soruşturmaya gelmiş. İncelettireceğim... Bir
dosya da Hilmi Özkök için hazırlanmış ve albay bunu komutanına o da Yaşar'a rapor etmiş ve konu genelkurmay başkanına intikal edince özel kuvvetler komutanı da hemen emekli edildi.
CHP BAŞKANI SEVİLMEDİ(30 Ağustos 2002)
ÜLKE 3
Kasım 2002 günü yapılacak olan milletvekili
seçimine hazırlanıyor... Oy pusulasının boyu 97 cm,
komik. Genelde
halk kime oy vereceğini bilmiyor. Solda CHP, sağda AKP en kuvvetli parti olarak gözüküyor. Ama her ikisinin de başkanları sıkıntı yaratıyor. AKP Başkanın yasal olarak seçimlere katılıp katılamayacağı henüz belli değil. CHP Başkanı ise denendi ve sevilmedi.
BÜYÜKANIT HAKKINDA DOSYA(01 Eylül 2002)
BUGÜN Ankara'dan Filiz aradı. Laf arasında Sevil'e aldıkları bir haberden Yaşar (Büyükanıt) hakkında da bir dosya tanzim edildiğini öğrenmişler. Bu haber bize intikal eden haberleri doğrular mahiyette olduğu için önemli.
EN UĞURSUZ GÜN(04-10 Kasım 2002)
BUGÜN 4 Kasım 2002 şanssız ve uğursuz bir gün. Sabahleyin seçim sonuçlarını öğrendik. AKP % 35.5 oy ve 363 milletvekili ile birinci parti olarak, CHP % 19.5 oy ve ikinci parti olarak Meclis'e girmiş ve 9 da bağımsız milletvekili kazanmış. Bu durumda AKP ezici bir çoğunluk sağlamış oluyor ve Anayasa'yı değiştirme yetenekleri oldu.
ERDOĞAN'I PAYLAMAK (25-29 Kasım 2002)
TÖRENDEN sonra hep beraber komutanın odasına gittik. 8 orgeneral/amiral oturur oturmaz MGK Genel Sekreteri
Tayyip Erdoğan'ı nasıl payladığını anlatmaya başladı. Hemen konu AKP'ye karşı ne yapılması gerektiğine ve onların neler yapabileceğine geldi. İnanılmaz bir konuşma seyrettim ve dinledim. Sanki ilkokul birinci sınıfta çocuklar öğretmenlerinin gözüne girmek için devamlı el kaldırıyorlarmış gibi herkes aynı anda konuşuyor, kimse kimsenin söz hakkına riayet etmiyor, genelkurmay başkanı ise ağzını açamıyordu. Herkes bir şahindi. Umarım başımız derde girmez.
RTE'DEN İKNA ZİYARETİ (02-09 Aralık 2002)
AVRUPA Birliği'ne girişimiz bir bilmece. Belki birileri gerçeği biliyor ama kamuoyuna yansıtılan sanki durumun belirsiz olduğu şeklinde. 12 Aralık günü Kopenhag'da toplanacak olan AB zirvesi gelişme kapsamında hangi
ülkelerin kabul edileceğine karar ve bu ülkelere kabul müzakereleri için birer tarih verecek. Bu bir nevi kabul edilmektir. Biz bu zirvede bir tarih almaya çalışıyoruz. Yeni
AK Parti iktidarı başa geldiği günden beri bütün gayretiyle bu zirveden olumlu bir sonuç alabilmek için uğraşıyor. Ama nasıl? Başbakan
Abdullah Gül yurt dışına gidip AB üyesi ülke başkanlarını ikna ziyaretleri yapacağına, bu ziyaretleri parti genel başkanı RTE yapıyor. Dışarı yansıdığına göre sadece
Almanya bizim AB'ye girişimize karşı. Gerçeği 12 Aralık günü göreceğiz.
TARİHİ BİR YAŞ OLDU(27 Aralık 2002)
YÜKSEK Askeri
Şura (YAŞ) toplandı. 27 Aralık günü orgeneral ve oramirallerin toplantısı devam etti. Kanaatimce bu toplantı bir tarihi toplantı niteliğinde oldu. Birinci olarak Başbakan ve MSB Vecdi
Gönül irtica nedeniyle ordudan atılan subay ve astsubayların listesine
imza atmadılar ve şerh koydular. Belli ki planlı gelmişlerdi. Genelkurmay Başkanı önce çok şaşırdı. Sonrra kendini toplayıp karar sizin dedi. Bunun üzerine şura üyelerinin bombardımanı başladı ama adamlar kararlıydılar nuh dediler
peygamber demediler. Çok ağır laflar söylendi. “Siz böyle yapmakla irticaya
prim verdiğinizi ilan ediyorsunuz”, “Siz imza atmamakla Silahlı Kuvvetler ile olan bütün bağlarınızı koparıyorsunuz”, “Bu
yetki bir anayasal haktır, ona karşı geliyorsunuz”, “Bugüne kadar 93 kişi böyle ayrılanlardan, AİHM'e başvurdu ve hepsi kaybetti. Siz şimdi hukuka da karşı geliyorsunuz” gibi sözler söylendi. Ama hiç tınmadılar. Belli ki adamlar Tayyip Erdoğan'dan talimat almışlardı. Sonuçda
defteri ve kararları hepimiz imzaladık onlar da şerh koyarak imzaladılar.
G.KURMAY RAHATSIZLIĞI(14-20 Nisan 2003)
22'NCİ Genelkurmay Başkanı emekli Org. İsmail Hakkı
Karadayı beni, eşi de Sevil'i ziyarete geldiler. Önce yarım saat odamda özel olarak konuştuk. Bana oldukça “özel” konular anlattı. Özet olarak Genelkurmay Başkanı'nın davranışlarından ve tutumundan memnun değiller. Makamını ezdirdiği kanaatinde. Bu kanaatin, sadece kendi kanaati olmadığı ve diğer emekli komutanların da aynı şekilde düşündüğünü belirtti. Bilhassa AKP'nin Cumhuriyete karşı yaptığı eylemleri yadırgıyorlar ve kendisinin buna ses çıkarmamasını daha çok yadırgıyorlar.
YOKSA İNSANA GİT DERLER(22 Mayıs 2003)
YILDIZ Harp Oyunu yemeğine gittik.
Kara Kuvvetleri Komutanı beni bir köşeye çekerek ne düşündüğümü sordu. Ben de düşüncelerimi aynen söyledim. ‘Peki Deniz Kuvvetleri Komutanı bu mevzuları senle konuşmuyor mu?' dedi. Ben de hayır biz hiç konuşmayız. Ben sorarsam bir iki kelime söyler dedim. Anladığım kadarıyla Genelkurmay Başkanı'na karşı bir tavır var. Bana “Yaparsa yapar yoksa insana git derler” dedi. Havacı ile bizimki anladığım kadarı ile bu tavır koymaya dahil değil. Onun için de sevilmiyorlar. Onun içinde emekliler onları sevmiyor.
YAŞ'TA GERGİNLİK(01 Ağustos 2003)
YAŞ toplantısı başladı. Başbakan Tayyip Erdoğan ve
Milli Savunma Bakanı Vecdi Gönül ayrı ayrı salona geldiler. RTE, Genelkurmay Başkanı ile beraber salona girdi. Tüm orgeneral ve amiraller kendisine ne
selam verdiler ne de ayağa kalktılar... Asparuk Paşa iki
mektup okudu.
Çetin Doğan ise “Siz Aralık şurasında da çekince koydunuz ve o günden bugüne hiçbir şey değişmedi. Eğer yapılan bu yasal işlemi beğenmiyorsanız bugüne kadar yasayı değiştirseydiniz. Tabanınıza hitap edeceğim diye yaptığınız iş ülkeye değil partinize yaramak ve yaranmak üzere yapılmaktadır. Bunu Silahlı Kuvvetler bir meydan
okuma olarak kabul ediyoruz” dedi... RTE söz alarak “Bir güven bunalımı yok. Bu konuyu abartıyorsunuz, din istismarına biz de karşıyız. Ama Silahlı Kuvvetlerimiz neden bu sorununu yargı yolu ile halletmiyor. Biz diğer kararların örneği terfilerin yargıya kapalı olmasından yanayız ama atılanlara da ses çıkarmıyoruz. Onların bunu hakkettiğine inanıyoruz ama işleminin yargıya açık olmasını istiyoruz” diye bir konuşma yaptı. Bunun üzerine oylamaya geçildi ve 18 kişi askeri oyların tümü ile ordudan ihraç edildi.
SEZER ELİNİ SIKMADI(01 Ağustos 2003)
YEMEKTE Başbakan. Cumhurbaşkanı'nın elini sıkmak istedi ama o elini geri çekti. Böyle bir devlet zirvesi olabilir mi? Tüm
generaller, genelkurmay başkanı, başbakan ile konuşmaz ve ona yüklenir, Başbakan ile Genelkurmay, Başbakanı ile Cumhurbaşkanı birbiri ile dargın. Bizi kim idare edecek acaba. Böyle bir devlet zirvesi olabilir mi?
VATAN