Törende konuşan
Başbakan Erdoğan, geçen hafta ''
Akdeniz için Birlik'' zirvesine katıldığın anlatarak, AB'den imtiyazlı
ortaklık'' dediklerini, başka seçeneklerin
Türkiye'nin önüne AB'ye
hedef olarak konulduğun kaydetti. Başta
Fransa Cumhurbaşkanı Nikolas
Sarkozy, BM Genel Sekreteri Ban Ki-Mun olmak üzere birçok liderle görüşmeler yaptığını belirten Başbakan Erdoğan, görüşmelerinde Türkiye'nin tezlerini anlattığını söyledi.
Katılım sürecindeki kararlılığa vurgu yaptığını,
''Bizler, Akdeniz Birliği içinde rastgele bir ülke değiliz. AB ile müzakere yapan bir ülkeyiz kaydını oraya koydurttuk. Terörle mücadelemizde destek istedik. İkili işbirliğini daha da artırmanın yollarını birlikte konuştuk. Zirvenin sonuç bildirgesinde Akdeniz Birliği'nin, AB katılım müzakerelerinden ve AB genişleme politikasından bağımsız olduğu vurgusu özellikle yapıldı'' dedi.
Türkiye'nin bölgesel sorunlardaki arabuluculuğunu yine bildiride özellikle vurgulandığını anlatan Başbakan Erdoğan,
İsrail ile
Suriye arasında Türkiye'nin arabuluculuk çalışmalarını Türk medyasında yeterince yer almamasından yakındı.
Ortadoğu ve dünya medyasında daha fazla yer aldığını anlatan Başbakan Erdoğan,
''Ama bizimkiler de yer almaz. Niye? birilerini rahatsız ediyor da onun için. Lübnan'da bu kadar çalışmalar oldu. Yer almaz. Filistin-İsrail arasındaki çalışmalar... Yer almaz'' diye konuştu.
Türkiye'ni artık
gündemi belirlenen bir ülke olmadığını belirten Başbakan Erdoğan, Türkiye'nin dünyada gündem belirleyen ülkeler arasında yer aldığını kaydetti.
Bunlar Türkiye'nin hala çok farklı bir kulvarda, çok farklı bir kategoride değerlendirildiğinin somut işaretleri olduğunu kaydeden Erdoğan, şöyle konuştu:
''Bunun tersi bir manzara da pekala mümkün olabilirdi. Bunu tam tersi tabloları, manzaraları 2002 öncesinde defalarca tecrübe ettik. Ankara'nın bitmek tükenmek bilmeyen ucu sonu belli olmayan tartışmalarla vakit kaybetme lüksü yoktur. Bunlar ülkemiz için bir kayıptır. Böyle bir senaryonun aktörleri için de kayıptır... Ve bunlar hem Türkiye'ye kaybettirdiler, hem kendileri kaybettiler. Şimdi de aynen yine ülkemizi minderden çekmek istiyorlar. Hayır, biz minderden çekilme niyetinde değiliz ve istikrarı olmayan bir Türkiye istemiyoruz. Güven ortamından rahatsız olanlar olabilir, istikrar ortamından rahatsız olanlar olabilir. Ama bizler biliyoruz ki Türkiye'ni büyümesinin iki sihirli kelimesi vardır; İstikrardır, güvendir.''
-''ÖYLE PİŞKİNLİKLE YAPIYORLAR Kİ...''-
Türkiye'nin gelişmesinden, ilerlemesinden, dünya küresel politikalarından rol sahibi olmasından rahatsızlık duyanların olduğunu ifade eden Başbakan Erdoğan, ''Dün de ifade ettim, üzerinde seyahat ettikleri gemiye delik açmak için gece gündüz demeden gayret sarf ediyorlar. Korku senaryolarıyla, sanal gerilimlerle Türkiye'yi yeninden geri kalmışlığa mahkum etmek istiyorlar. Üstelik bunu artık öyle bir cesaretle, öyle bir pişkinlikle yapıyorlar ki millet de ibretle seyrediyor'' dedi.
Erdoğan, sözlerine şöyle devam etti: ''Oysa demokrasi hepimiz için olmazsa olmazdır, hukuk hepimiz için en temel meşruiyet kaynağıdır. Türkiye artık bölgesinde, dünyada itibarlı, ağırlığı olan güçlü bir ülke konumuna yükselmiştir. demokratik, laik, sosyal bir hukuk devleti olan cumhuriyetimizin her niteliğini aynı derecede önemsemeli, aynı derecede sahiplenmeliyiz. Birini öne, birisini geriye olmaz, hepsini aynı derecede...
Çetelere arka çıkan, mafya arka çıkan, karanlık odalara arka çıkan siyaseti bu millet tasfiye etmiştir, elinin tersiyle itmiştir. Hukuksuzluk siyaset için de ekonomi için de ticaret için de kabul edilemez bir sorundur. el birliği ile demokrasiyi, hukuku, evrensel değerleri geliştirmeliyiz. Gelin sanal gündemleri bir kenara bırakıp, milletimizin gerçek gündemine dönün. Gelin şu sanayicinin sorunları ile hep birlikte ilgilenelim, şu sorunlara birlikte çözüm arayalım; bu sorunları birlikte aşalım. Böyle bir dertleri, böyle bir gündemleri olmayanların, gündemi saptırma gayretlerine bizler ortak olmayalım.''
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, 2005'te 270 milyar YTL olan toplam net borcun, 2008 yılının ilk çeyrek sonu itibariyle 147 milyar YTL'ye gerilediğini belirterek, ''Türkiye'nin net dış borcu, 2002 yılında 88 milyar YTL idi. Bugün 10 milyar YTL'ye gerilemiştir'' dedi.
Başbakan Erdoğan, Ankara Sanayi Odasının (ASO) yeni hizmet binasının açılışında Zafer Çağlayan Meclis Salonu'nda yaptığı konuşmada, muhalefete yönelik eleştirilerde bulundu ve muhalefetin ekonomi adına ezberlediği tek verinin borçlar olduğunu söyledi.
Muhalefetin bu konuda yaptığı eleştirileri her seferinde yanlış verilerle açıkladığını kaydeden Erdoğan, kamu net borç stokunu açıkladı. Erdoğan, şöyle konuştu:
''Türkiye'nin kamu net borç stoku, tarihinde ilk kez 2005 yılından itibaren gerilemeye başlamıştır. 2005 yılında 270 milyar YTL olan toplam net borç, 2008 yılının ilk çeyrek sonu itibariyle veriyorum, 147 milyar YTL'ye gerilemiştir.
Dış borçtaki gerileme daha hızlıdır. Türkiye'nin net dış borcu, 2002 yılında 88 milyar YTL idi. Bugün 10 milyar YTL'ye gerilemiştir. Küsuratları söylemiyorum. Gayri Safi Yurtiçi Hasılaya oranladığınızda borçlarımızın nereden nereye geldiği daha net görülecektir. 2002 yılında yüzde 64.3'tü, bugün yüzde 29. Bunu konuşmuyorlar, halbuki bunun altının çizilmesi gerekiyor. Gövden ne? Kilon ne? Görelim, zafiyetini ona göre ölçelim. Sizin milli geliriniz veya Gayrı Safi Milli Hasılanızı söylemiyor, geliyor borcunuzu söylüyor. Eğer sen borca bakarsan, dünyanın en borçlu ülkesi Amerika. Trilyonlarca dolar borçları var ama kimse Amerika küçük bir ülke, Japonya küçük bir ülke, şu kadar borcu var der mi? Çünkü adamların Gayrı Safi Yurtiçi Hasılası, bir diğer ifadeyle milli geliri almış başını gidiyor. Konuştukları zaman da bizdekiler de ne yapıyor, bunu çarpıtıyor? Bu millet değerlendirmesini yapıyor, kimin ne yaptığını gayet iyi biliyor. Aynı zamanda bu millet kimin ne ürettiğini çok iyi biliyor.
Oluşturulmaya çalışılan belirsizlik ortamına rağmen hedeflerimizden asla taviz vermeyeceğiz. Yurt içinde ve yurt dışında politikalarımızı gerçekleştirmek, hedeflerimize ulaşmak için var gücümüzle gayret göstermeye devam ediyoruz.''
-''SANAYİCİMİZ, GÖZ BEBEĞİMİZDİR''-
Tüm engellemelere rağmen Sosyal Güvenlik ve Sağlık Sigortası Yasası'nı çıkardıklarını belirten Erdoğan, istihdam paketinin de yasalaştığını hatırlattı. AK Parti hükümetleri döneminde gerek istihdam gerekse yatırım ortamında önemli derecede iyileştirmeler gerçekleştirdiklerini vurgulayan Erdoğan, imkanlar ölçüsünde zamanı geldiğinde iyileştirmeler yaptıklarını ifade etti.
''Sanayicimiz, göz bebeğimizdir'' diyen Başbakan Erdoğan, üretim, yatırım, istihdam ve ihracat noktasında sanayicilere güvendiklerini dile getirdi.
Erdoğan, 2002 yılında var olan sorunların büyük bir bölümünün çözüldüğünü belirterek, 5 yıl sonra bugünkü mevcut sorunların da büyük bir kısmının çözüleceğine inandığını söyledi.
Türkiye'nin potansiyeline, zenginliğine inanılması gerektiğini vurgulayan Erdoğan, millet olarak herkesin birbirine inanması durumunda Türkiye'nin çözemeyeceği hiçbir sorun, aşamayacağı hiçbir engelin bulunmadığını ifade etti.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ''Bu ülke hamasetten çok çekti'' dedi.
Erdoğan, Ankara Sanayi Odasının (ASO) yeni hizmet binasının açılış töreninde yaptığı konuşmada, binanın, söz verildiği tarihte bitirildiğini, Başkente yakışan bir projenin tamamlandığını ifade etti.
Binanın, Türk insanının kararını verdiği, bir işin takipçisi olduğu zaman nelere muktedir olduğunu gösterdiğini belirten Başbakan Erdoğan,''İşte kalkınmada, rekabette, yarışta budur asıl olan, bunu gerçekleştirmektir'' dedi.
20 yıl önce temelini atıp, ''2 yıl sonra açacağız'' diye yerinde yeller esen temellerin, bir ülkenin kalkınmasına asla vesile olamayacağını anlatan Erdoğan, bir süre önce bir gurup müteahhitle toplantı yaptığını anımsattı.
Görüşmesinde, 20-25 yıl önce temeli atılıp hala yapılmayan yatırımları konuştuğunu kaydeden Başbakan Erdoğan, ihale bedellerini görüştüğünü ve o günden bu zamana 1'e 15-20 artan rakamlar olduğunu söyledi.
Bunların ülkenin olumsuz yönde etkilenmesinin en önemli sebebi olduğunu kaydeden Erdoğan, sanayicilerin ülkenin ihracatında önemli bir rol üstlendiklerini bildirdi.
ASO'nun, işlerini kolaylaştıracak bir binaya kavuştuğunu kaydeden Başbakan Erdoğan, bu binanın Türk ekonomisi ve sanayicisi için sembolik bir anlam ifade etiğini vurguladı.
Sanayide, son 5,5 yılda elde edilen ilerlemenin bu bina ile simgesel bir boyut kazandığını kaydeden Başbakan Erdoğan, emeği geçen herkese teşekkür etti.
Türkiye'nin bu yılın ilk çeyreğinde yüzde 6.6 oranında, sanayi sektörünün ise 7.2 oranında büyüdüğünü kaydeden Başbakan Erdoğan, 1993-2002 yılları arasında sanayi sektörünün büyüme hızının ortalama sadece yüzde 2.9 iken, 2002-2007 arasında bu oranın yüzde 8.3 oranında gerçekleştiğini söyledi.
-''25 ÇEYREKTİR BÜYÜME KAYDEDİYOR''-
Türk ekonomisinin tam 25 çeyrektir büyüme kaydettiğini ve bunun görmemezlikten gelinemeyeceğini belirten Başbakan Erdoğan, Türkiye'de hiçbir dönemde böyle bir büyüme oranın görülmediğini ifade etti.
İktidarlarının ilk yıllarında her çeyrek büyüme oranları açıklandığında, bu oranların, ''hormonlu, karşılıksız, sanal, yapay, gelip geçici'' olduğunun ifade edildiğini anlatan Başbakan Erdoğan, ''Hamdolsun 25 çeyrek geçti. Herhalde 25 çeyrek devam eden bir sanal süreç olmaz, bir yapay süreç olmaz. Bu iddiaların, bu ifadelerin sahipleri Türk sanayinin, sanayicilerinin dinamizmini, heyecanını, kararlılığını, tecrübelerini bilmeyen, anlamayan kesimlerdir'' dedi.
Özel sektör odaklı yatırıma, üretime, ihracata dayalı çok sağlıklı bir büyüme sürecinden geçildiğini ifade eden Başbakan Erdoğan, şöyle konuştu:
''Çok şükür, 2000 ve 2001 kriziyle kapanan fabrikalar açıldı. Çarklar artık dönmeye başladı, verimlilik arttı. Türkiye, başta sanayi sektörü olmak üzere hizmet ve tarım sektörüyle sağlıklı, sağlam bir büyüme sürecine girdi. Bu süreç, hamdolsun yürüyor.
İktidara yürürken şunu ifade etti; Biz iş adamlarımızın önünde engel olmayacağız. Biz sanayinin, üretimin, yatırımın, istihdamın üzerinde gölge olmayacağız. Bunun için de gerek geçen dönemde, gerek bu dönemde bizler bu görevi yürütenleri hep içinizden biri olarak ve bu tür arkadaşlarımızı işin başına koyduk. Niye? Damdan düşen işin başında olsun ki arkadaşlarımızın dertlerini anlasın istedik. Bu süreçte herhangi bir kesinti olmadı.
'Atacağımız her adımı ilgili kesimlerin katkısıyla, desteğiyle, önerileriyle atacağız' dedik. 'Yoldaki engelleri kaldıracak, süpürecek, üretimin, yatırımın, istihdamın, ihracatın önünü açacağız' dedik. Çok şükür imkanlar ölçüsünde hatta imkanları da zorlayarak bu hedeflerimize doğru ilerledik, ilerliyoruz.
İşte 79 senede ihracat 36 milyar dolar iken, şimdi bugün itibariyle 125 milyar dolar.
Bu bir heyecandır. Dağ taş demeyeceksin, bu işin deli divanesi olacaksın. O zaman bu iş yürür. Ama 'yok ben burada oturayım, Ankara'ya kapanayım, beni dünya gelsin bulsun' dersen, kusura bakma, kimse gelip seni bulmaz. Sen gideceksin, sen pazarlayacaksın.
Bir zaman hatırlarsanız, 'Biz Türkiye'yi pazarlıyoruz' dediğimiz zaman, bize hakaretler yağdı, 'Nasıl bu ifadeyi kullanırsın'. Ne yapalım, senin yani niyet okuyuculuğun varsa ben ne yapayım. Biz bu noktada bilimsel ifadeyi kullanıyoruz ama o bilim tezgahından da geçmedikleri için bunun da farkında değiller.
Evet biz ülkemizi pazarlıyoruz, ülkemizin güzelliklerini pazarlıyoruz, ülkemizin ürünlerini pazarlıyoruz, ülkemizin beyin gücünü pazarlıyoruz. Bunların hepsinin de rantı ülkemize dönüyor ve ülkemizde de işte bakıyorsunuz ki GSYİH neredeydi, şimdi nerede? 79 senede 230 milyar dolar. Ama üzerine çok kısa zamanda konularak 2007 sonu itibariyle 659 milyar dolara çıktı.''
-''DURUP DURURKEN OLMADI''-
Bu gelişmelerin durup dururken olmadığını ifade eden Başbakan Erdoğan, ekonominin ve bir ülkenin kalkınma kriterlerinin bunlar olduğunu söyledi.
Erdoğan, ''bu kalkınma kriterlerini koy bir kenara, kendine göre yeni yeni kriterler, yeni yeni borç rakamları ortaya koy. Yeni yeni borç rakamları ile halkı aldatamazsınız. Ülkenin gerçek manada kamu net borç stokları, her şey ortadadır'' dedi.
Bunu, bu işin içinde olanların gayet iyi bildiğini ifade eden Başbakan Erdoğan, şöyle devam etti:
''Onun içinde öyle gidip Anadolu'nun sağında, solunda, köşesinde Türkiye'nin 500 milyar dolar borcu var... Eline diline dursun. Bu işi zerre kadar bilenler Türkiye'nin böyle bir borcu var mı, yok mu çok iyi bilirler. İşte Merkez Bankası Başkanı, BDDK Başkanı burada, ekonomideki arkadaşlarımız burada. Türkiye'nin bu noktadaki, devletin kamu net borç stokunun ne olduğunu çok iyi bilirler.
Dengesiz bir ortamda, sisli bir ortamda iş yapmanın ne tür zorlukları, ne tür riskleri taşıdığını sizler bizzat tecrübe ettiniz.
1980 sonrası Türkiye ekonomisi her 2 ya da 3 yılda bir kriz yaşamış. Büyüme istikrarsız, bir yıl büyüme gerçekleşse bile, gelen yıllarda büyüme hep negatif olmuş. Enflasyon yüzde 60'larda, 70'lerde, 3 haneli rakamlara çıkmış enflasyon benim ülkemde. Faizler aynı şekilde.
Ülkede istikrarsızlık hüküm sürüyor, siyasi belirsizlik hüküm sürüyor, ekonomi politikaları an be an değişiyor. Böyle bir ortamda Allah aşkına, yatarım yapmanın, üretim yapmanın, geleceğe dönük projeksiyon yapmanın zorluklarını hep birlikte yaşamadık mı?''
-RAKAMLAR-
Konuşmasında, ekonomiye yönelik bazı rakamlara dikkat çekmek istediğini ifade eden Erdoğan, 2002 yılında özel sektör yatırım miktarının sadece 43.4 milyar YTL olduğunu, 2007 yılı sonu itibariyle bu rakamın 155 milyar YTL ulaştığını söyledi.
Başbakan Erdoğan, şunları kaydetti: ''Ben size resmi rakamları söylüyorum, yoldan geçenin söylediği rakamı değil. 2008 yılının sadece ilk çeyreğinde özel sektör yatırımları 44.6 milyar YTL'ye ulaşmıştır. Yani 2002 yılının tamamındaki yatırım miktarı, bu yılın ilk çeyreğinde geçilmiştir.
2002 yılında Türkiye'de satılan otomobil sayısı sadece 91 bin. Peki 2007 yılında 357 bin adet otomobil satıldı. Bakınız nereden nereye. 2008 yılının ilk çeyreğinde satılan otomobil sayısı ne biliyor musunuz? Hani deniyor ya 'kriz mıriz' ne krizi yahu... 164 bin otomobil satıldı ilk çeyrekte.
2002 yılının genelinden çok daha başka. Rakam ortada. Halep oradaysa, arşın ASO'nu şu meclisinde. 2002 yılında satılan buzdolabı sayısına bakın, 1 milyon 88 bin adet, 2007 yılında 1 milyon 900 bin adet. 2002 yılında 824 bin adet çamaşır makinesi satılmış, 2007 yılında ise ulaşılan rakam 1 milyon 535 bin. Bunlar ekonomimizin içinden geçtiği yenilenme sürecinin, atılım sürecinin yalnızca birkaç göstergesi. Ben sizlere hem sokaktan, hem de evin içinde bu rakamları veriyorum.
Aynı şekilde mevduat. Mevduat bankalarının verdiği toplam yurtiçi kredi miktarı 2002 yılında 32.2 milyar YTL seviyesinde. Bugün geldiğimiz noktada bu miktar ne oldu biliyor musunuz? 254.9 milyar YTL. Nereden nereye. Sadece bu rakam bile, Türkiye'nin nereden nereye geldiğini göstermesi açısından yeterlidir, anlamlıdır.
Bütün bunlar güven ortamında, istikrar ortamında oldu. İstişare ile müzakere ile oldu, milletimizin bize duyduğu güvenle, inançla oldu. Bütün bunlar tüm 81 ilimizin sanayicileriyle, tüccarıyla kurduğumuz diyalog sayesinde oldu. Bütün bunlar şeffaf politikalarımız, kararlılığımız sayesinde oldu.''
-IRAK-
İhracattaki hızın da devam ettiğini, aynı kararlılıkla taviz vermeden sürdüreceklerini dile getiren Başbakan Erdoğan, Irak'a 18 yıldır Başbakan düzeyinde ziyaret yapılmadığını kaydetti.
Erdoğan, ''Gittik konuştuk, uzlaştık ve geri döndük. şu anda Irak ile olan dış ticaret hacmimiz 5 milyar dolara doğru yürüyor. Yatırımlarla birlikte bu rakam 10 milyar dolar. Bunu yeterli görmedik. 3-4 yıl içinde bu rakamı 25 milyar dolara çıkarmamız lazım'' dedi.
Başbakan Erdoğan, şöyle konuştu: ''18 yıldır yanı başımızdaki komşunun kapısını çalmazsan, buraya ulaşabilir misin? Ama oturacaksın, konuşacaksın, dertleşeceksin ondan sonra bu sıçrama olacak. Yanı başımızda Suriye'ye, Ürdün'e, Suud'a, İran'a, Yunanistan'a, Bulgaristan'a, Romanya'ya gitmemişsin, hiçbiriyle görüşmemişsin, ondan sonra bu rakamlar büyüsün. Büyümez.
Ondan sonra tarlada saban sürersin, traktör değil. Ama hamdolsun, şimdi tarlarımızdan traktörler çalışıyor. Artık traktör de ithal eden ülke konumundan çıktık, üreten ülke konumuna geldik. Gittiğimiz ülkeler, 'traktör ihtiyacımızı sizden karşılayabilir miyiz' diyorlar. Çünkü traktörde de ciddi bir üretim ve rekabet var. Bu noktaya geldik.
'Türkiye'nin 3 tarafı denizlerle, 4 tarafı düşmanlarla çevreli' derseniz, bu neticelere varamazsınız. Yıllarca hep bunu konuştuk. Lütfen bunları dilimizden düşürelim. Düşman üreten değil, dost üreten bir Türkiye.
Suriye tarafında mayınlı arazi yok, bizim arazinin tamamı mayınlı. Böyle şey olur mu? 780 bin kilometre sınırımız var, tamamen mayınlı. Asker yok karşı tarafta, bizim taraf asker ve mayın dolu. Böyle bir anlayış olabilir mi? Şimdi oturduk bu mayınların temizlenmesiyle ilgili yasa çıkardık ve bu mayınlı araziyi temizleyeceğiz ve burada organik tarım yapacağız. GAP; DAP, KOP projesi içinde organik tarım yapmak suretiyle farklı bir heyecan getireceğiz.
Akdeniz ve Ege'yi bir barış gölü haline çevirmenin mücadelesini veriyoruz. Yunanistan'la, Bulgaristan'la, Romanya'yla ticaret hacimlerimiz iki-üç kat artış gösterdi. Kim kazanıyor? Türkiye kazanıyor, benim milletim, benim sanayicim, işçim kazanıyor.''
-AB-
Başbakan Erdoğan, AB içinden bazı kesimlerin, Türkiye'ye alternatifler üretme çabası içinde olduğunu, son zamanlarda bazı yerlerde ''çirkin yakıştırmalar'' yapıldığını, bunları ciddi şekilde izlediklerini dile getirdi.
Erdoğan, şunları söyledi: ''İşte, AB ile alakalı olarak Türkiye, AB'ye peşkeş çekildi... Sizler sanayicisiniz, bunu söyleyen anlayış, bunu söyleyen mantık, önce şu millete bir hesap vermeli. Bu ülkenin ihracatının yaklaşık yüzde 60'ı AB üyesi ülkelere yapılıyor. Sen AB üyesi ülkelerle bağlarını kopardığın anda, acaba bu ürettiğini nereye ihraç edeceksin. 'İstihdam, işsizliğin giderilmesi' diyoruz değil mi? İşsiz insanımı ben nerede çalıştıracağım, yatırım olmazsa işsiz insana biz nerede iş kapası açacağız. Bunlar düşünerek söylenen laflar değil, bunlar sadece hamaset. Bu ülke hamasetten çok çekti. Hamasetin yapılacağı yer var. O milli bir heyecan. Ama onu o milli heyecan gününde yapalım. Onu gelip de aklın, bilginin, tecrübenin, neticelendirmenin olması gereken, bu ticaretin içine, bu sanayileşmenin içine sokmayalım. Yatırım olmadan istihdam olmaz, üretim olmaz. Bunların üçü de olmadan kusura bakmayın, ihracat olmaz, netice almak olmaz.''
Başbakan Erdoğan'a, konuşmasının ardından ASO'nun yeni hizmet binasının maketi ve ''1930 Sanayi Kongresi'' adlı kitap hediye edildi.