Durdu, yasaya aykırı bir şekilde belediye tarafından su bağlantısı yapıldığını, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı'nca elektrik, Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı'nca telefon bağlandığını, Atatürk Orman Çiftliği yönetiminin Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı'na bağlı olduğunu, ayrıca Orman ve Su İşleri Bakanlığı'nın, devlet malı hükmündeki bu orman ağaçlarının yok edilmesine ilişkin denetim görevlerini yapmadığını, bu nedenle suçlu olduklarını ileri sürdü.
Ankara'da, Atatürk Orman Çiftliği içerisinde daha önce Başbakanlık binası olarak düşünülen yapı, Recep Tayyip Erdoğan'ın, cumhurbaşkanı seçilmesiyle birlikte, yeni Cumhurbaşkanlığı binası oldu. Daha önce, Danıştay'ın da inşaatına durdurma kararı verdiği yeni bina, siyasetçiler tarafından da sık sık tartışma konusu yapıldı. 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı resepsiyonu öncesinde çeşitli meslek odalarının, bu kutlamanın yapılamayacağına yönelik suç duyurularının ardından İzmirli Avukat Hüseyin Durdu da harekete geçti.
SUÇLARI TEK TEK SAYDI, SAVCILIĞA BİLDİRDİ
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'na suç duyurusunda bulunan Hüseyin Durdu dilekçesinde, 1992 yılında birinci derece sit alanı olarak belirlenen Atatürk Orman Çiftliği'nin, 2006 yılında kanundaki değişiklikle, 1'inci dereceden 3'üncü derece sit alanına dönüştürüldüğüne yer verdi. Durdu, Mimarlar Odası Ankara Şubesi'nce açılan dava sonrasında, Ankara 13'üncü İdare Mahkemesi'nin 'inşaat izninin iptali' kararı verdiğini, Danıştay 6'ncı Dairesi'nce de bu kararın onandığı süreci dilekçesinde anlattı. Durdu dilekçesinde, "İmar Yasasına aykırı olarak inşa edilen bu yapıya, yasaya aykırı bir şekilde Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığı'nca su bağlantısı yapıldığı, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı denetiminde olan elektrik kurumu tarafından elektrik enerjisi verildiği, Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı denetiminde olan Telekom tarafından telefon bağlantılarının yapıldığı, Atatürk orman çiftliği yönetiminin Tarım ve Hayvancılık Bakanlığına bağlı olduğu, ayrıca Orman ve Su işleri Bakanlığı'nın, devlet malı hükmündeki bu orman ağaçlarının yok edilmesine ilişkin denetim görevlerini yapmadıkları sabittir. İmar mevzuatına aykırı olarak yapılan bu yapı için Kalkınma Bakanlığı bütçesinden, 1 milyar 568 milyon TL harcama yapılmak suretiyle, hazine zarara uğratılmıştır" görüşlerini ifade etti.
Avukat Hüseyin Durdu, imar kirliliğine neden oldukları, görevlerini kötüye kullandıkları, kamu malına zarar verdikleri, yargı kararlarına uymadıkları ve orman yasasına muhalefet ettikleri gerekçesiyle, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yılmaz, Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Lütfü Elvan, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehdi Eker, Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek hakkında suç duyurusunda bulundu.
BU SUÇLARDAN BAKANLARIN İFADESİ ALINABİLİR
Bakanlar Cevdet Yılmaz, Taner Yıldız, Lütfi Elvan, Mehdi Eker ve Veysel Eroğlu'nun aynı zamanda milletvekili olmalarından dolayı ifadelerinin alınamayacağı hükmünün de yanlış olduğunu savunan Durdu, "Anayasanın 100'üncü ve TBMM İçtüzüğü'nün 107'nci maddeleri, TBMM üyeleri hakkında soruşturma açılması koşullarını belirlemiştir. Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 83/2 maddesi ile TBMM üyesi sorguya çekilemez derken, sorguya çekme ile ifade alma arasında fark yaratmıştır. Anayasa'da da sorguya çekilemeyeceği hükmü vardır ama ifade alınamayacağına yönelik bir hüküm yoktur. Bu nedende bakanların da savcılıkça ifadelerine başvurulabilir. Böylelikle yapılan kanunsuzluğun da hesabı sorulabilir. Çünkü orada açıkca kanunsuzluk yaşanmıştır" dedi.
(DHA)