"Etliye, sütlüye, tatlıya, tuzlaya karışmadan statükoyu devam ettirmek, sorun alanlarından uzak durmak, elimizi taşın
altına sokmamak bir
siyaset tarzı olabilir mi?" diye soran Erdoğan, "Bugüne kadar bir kaçı dışındaki hükümetlerin yaptıkları gibi idari maslahatla işi götürebilirdik. Bu tavır, milletin emanetine hıyanet olurdu. Asla böyle bir
tercih yapmadık." dedi.
Erdoğan,
AK Parti grup toplantısında yaptığı konuşmada,
Avrupa Konseyi Parlamenterler
Meclis Başkanlığı'na
Antalya Milletvekili
Mevlüt Çavuşoğlu'nun seçildiğini belirterek, 60 yıldan sonra bir Türk milletvekilinin başkan seçilmesinin bir ilk olduğunu kaydetti.
Türkiye genelinde çetin kış şartlarının yaşandığına işaret eden Erdoğan, belediye başkanları ve valilerin önlemlerin önceden alınmasını ve kimsesizlerin korunmasını istediklerini hatırlattı. Konuşmasında, hafta sonu yaptığı bölünmüş yol açılışlarıyla ilgili bilgi veren Erdoğan, şu anda bölünmüş yol uzunluğunun 17 bin 500 metreye ulaştığını kaydetti. Erdoğan,
Elmadağ rampalarının yapımı için 223 trilyon lira harcadıklarını belirterek, "Her zaman söylüyoruz, Biz Ferhat'ız, milletimiz Şirin ve biz ona ulaşıyoruz." dedi.
Erdoğan, AK Parti'nin, Türkiye'nin nereye taşındığının, yazılı belgelerin yanı sıra yaptığı eserlerle ortaya koyduğunu ifade etti. Erdoğan, AK Parti'nin şu anda 81 vilayete eser kazandırdığını belirterek, bugüne kadar eserleriyle konuştuklarını, yaptıklarıyla konuşmaya da devam edeceklerini söyledi. Kendilerinin iş, bazılarının ise
kaos ürettiğini kaydeden Erdoğan, şöyle eddi:
"Onlar burada kaos üretiyorlar, biz Anadolu'nun şehirlerinde iş üretiyoruz. Onlar yapay
tartışma yaratıyor, biz
hizmet üretiyoruz. Onlar bayat tartışmaları ısıtıp ısıtıp gündeme sürüyorlar, biz milletimize hizmet edecek eserler üretiyoruz. Anlaşılan o ki biz yapıyoruz, farkımız bu. Onlar
sivil dikta diyor, sivil faşizm diyor, biz
demokrasiyi daha kökleştirmenin mücadelesini veriyoruz. Kısacası onlar konuşuyor, biz ülkemizin hayrına iş yapıyoruz. Biz sadece söylemlerimizle değil, eylemlerimizle, uygulamalarımızla ne olduğumuzu ne olmadığımızı ortaya koyuyoruz."
Erdoğan, AK Parti demokrasi ve değişim mücadelesi verirken, onu ithamlarla yıpratmak isteyenlerin statükonun ve çözümsüzlüğün, gerilimin temsilciliğini yaptıklarını ifade etti. Erdoğan, AK Parti'nin demokrasi karnesi altın yıldızlarla süslü iken kendilerini karalamaya çalışanların demokrasi sicilinin kara lekelerle dolu olduğunu kaydetti. Türkiye'de tek parti zihniyetçiliğini kimin yaptığının çok açık belli olduğun ifade eden Erdoğan, "Bu ülkede çetelerin avukatlığını kimin yaptığı çok açık ortadadır. Muhalefetin milletvekilleri, avukatlık için Silivri'den hiç ayrılmıyorlar. Hep ordalar. Geçmişten bu bu yana hep yaptılar. Bu ülkede tek parti deyince akla
CHP geliyor." diye konuştu.
Bu ülkede tahammülsüzlük, gerilim,
kriz deyince akla kimin geldiğinin belli olduğunu ifade eden Erdoğan, şunları söyledi: "Siyaseti
vesayet altına sokmak isteyenler de demokrasiye gölge düşürmek isteyenler de
seyirci kalanlar da milli iradenin örselenmsine çanak tutanlar da açık seçik ortadadır. Millet, maskeleri de maskelerin arkasındaki yüzleri de çok iyi tanıyor, çok iyi biliyor. Milletim bu senaryoları çok iyi biliyor. Bu oyunların aktörlerini çok iyi ezberledi."
Türkiye'nin, çok önemli bir sürecin içerisinde geçtiğini anlatan Erdoğan, "Mesele şudur; Türkiye değişecek mi, böyle gelmiş böyle gider deyip kendi haline mi bırakılcak. Türkiye statükoluk yaparak mı kalacak, çağdaş dünya rotasında değişime devam mı edecek?" sorusunu yöneltti. Erdoğan, bu sorular karşısında kendilerinin yedi yıldır görüşlerinin açık seçik belli olduğunu vurgulayarak, değişimden yana olduklarına dikkat çekti. Kendilerinin değişimden ve demokratikleşmeden yana olduklarını söyleyen Erdoğan, "7 yıl demokratik reformları hayata nasıl geçirdikse, bundan sonra demokratikleşmeye hız kesmeden devam edeceğiz." diye konuştu.
"Etliye, sütlüye, tatlıya, tuzlaya karışmadan statükoyü devam ettirmek, sorun alanlarından uzak durmak, elimizi taşın altına sokmamak bir siyaset tarzı olabilir mi?" diye soran Erdoğan, "Bugüne kadar bir kaçı dışındaki hükümetlerin yaptıkları gibi idari maslahatla işi götürebilirdik. Bu tavır, milletin emanetine hıyanet olurdu. Asla böyle bir tercih yapmadık." dedi. (CİHAN