Başbakan Erdoğan, konuşmasının son bölümünde 1998 yılında Siirt'te okuduğu ve 10 ay hapse mahkum olduğu şiiri ilk kez meclis kürsüsünden okudu.
Erdoğan, şöyle konuştu:
"Bir diğer konu; benim şahsımla alakalı konuda şu andaki yargılananlarla beni aynı kefeye koyma yanlışına düşüyorsunuz.
Bakınız ben neden 10 ay yedim.
Ziya Gökalp'in şu şiiri ve onun arkasından şu ifadelerimden dolayı .
Bunu birada tekrar okuyorum:
'Minareler süngü, kubbeler
miğfer. Camiler kışlamız, müminler asker.
Bir şey beni sindiremez. Gökler yerler açılsa, üzerimize tufanlar, yanar dağlar saçılsa; biz oyuz ki imanıyla övündüğümüz ecdadımız, titretici şeylere hiçbir gün diz çökmemiş, Zaferlerin kapusu, Anadolu'nun tapusu, Malazgirt'ten ta Çanakkale'ye imanın geçilmez kalesine kadar ecdadımızı zaferden zafere koşturan bu birliktir bu beraberliktir'
Bu ifadelerden dolayı 10 ay yedim."
Şiirin ardından AK Partili milletvekillerince ayakta alkışlanan Erdoğan, şöyle devam etti:
"Fakat sizin savunduğunuz arkadaşlarınız acaba neden dolayı şu anda
sanık durumundalar? Bırakın burada yargıya da müdahale etmeyin.
Sayın Kılıçdaroğlu, 'haklarında yargı kararı bulunanlar suçlu muydu,
yemin ettirilmedi' dedi. Ve Anayasa'nın 30. 38. maddesini okudu.
Bir kere bu kişiler
aday gösterildiklerinde haklarında
dava açılmış,
iddianame hazırlanmış,
tutuklu oldukları biliniyor. Buna rağmen adeta hukukun arkasını dolanmak, adeta Silivri'ye genel merkezden
tünel kazmak için aday gösteriliyor.
12 seçimleri öncesinde bir televizyon programında Sayın Kılıçdaroğlu'na, 'seçildikleri halde yargı bu isimleri bırakılmazsa ne yaparsınız' diyor. Gayet güzel. Peki şimdi ne oldu?
Yargı kararına neden saygı duyulmuyor. Tahliye talepleri reddedilenler hakkında hükümet ne yapabilir? Bizden beklenen ne? Yargıya müdahale etmemiz mi bekleniyor? Hakimleri, mahkemeleri aramamız mı isteniyor? Bunu siz yapabilirsiniz, ama biz yapılmasına müsaade etmeyiz.
Genel Başkan bana Anayasa'nın 38. maddesini hatırlatıyor. Ben de Sayın Genel Başkana Anayasa'nın 138. maddesini hatırlıyorum: 'Hiçbir
organ, makam, merci veya kişi yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere ve hakimlere emir ve talimat veremek,
genelge gönderemez,
tavsiye ve telkinde bulunamaz.' 3. fıkra; 'görülmekte olan bir dava hakkında yasama meclisinde, yargı yetkisinin kullanılmasıyla ilgili soru sorulamaz, görüşme yapılamaz veya herhangi bir beyanda bulunulamaz'. Olay budur ve
teknik bir konudur. Bırakın yargı ne karar verecekse bunu takip edelim.
Vaktimiz yok, bitti. Zaten Sayın İnce de bayağı rahatsız olmaya başladı Ben de sözlerimi bitiriyorum, teşekkür ediyorum."
İHA