Baş
bakan Recep
Tayyip Erdoğan, ''
Türkiye keyfilik ve hukuksuzluğa müsaade etmeyecektir'' dedi.
Konuşmasında, Türkiye'nin önemli bir sürecin eşiğinde olduğunu vurgulayan Erdoğan, 2007 yılının hem Türkiye, hem
AK Parti, hem de Türk
demokrasisi için ''son derece önemli bir yıl ve bir
imtihan zamanı'' olduğunu söyledi.
Erdoğan, ''2007, milletimizin 3
Kasım 2002'de verdiğin, 4 yılı aşkın bir zaman içerisinde ne kazandırdığının, Türkiye'nin nereden nereye geldiğinin değerlendirileceği
toplumsal muhakeme dönemidir'' dedi.
Türkiye'nin AK Parti döneminde çok büyük kazanımlar elde ettiğini belirten Erdoğan, bazı kazanımların sadece rakamlarla açıklanamayacağını dile getirdi.
Türkiye'nin 4 yıllık süre içinde huzur ve istikrarı yakaladığını bildiren
Başbakan Erdoğan, AK Parti Hükümetinin kararlı cesur ve vizyon sahibi politikalarla istikrarı tesis ettiğini söyledi.
İstikrarın, her
ülke için öneminin elbette büyük olduğunu anlatan Erdoğan, ''Ancak Türkiye, ne çekmişse istikrarsızlıktan çektiği için, bizim için istikrarın önemi büyüktür'' diye konuştu.
İstikrar sayesinde büyük
hedefleri gerçekleştirdiklerini kaydeden Başbakan Erdoğan, artık sanayicinin ''yarın ne olacak'' endişesi taşımadığını, Türkiye'de artık yatırımcının gönül rahatlığıyla iş yapabileceği bir ülke haline geldiğini söyledi.
Doğrudan
yabancı sermaye girişinde büyük artış yaşandığını belirten Erdoğan, bunun güven ve istikrar ülkesi haline gelinmesiyle sağlandığını ifade etti.
-''TÜRKİYE CAZİBE ÜLKESİ''-
Türkiye'nin artık
ekonomik canlılığıyla ve potansiyeliyle bir cazibe ülkesi haline geldiğini kaydeden Erdoğan, şöyle konuştu:
''Bizim
yönetimimiz döneminde en büyük kazançlardan biri
siyasetin kaybettiği istikrara yeniden kavuşmasıdır. Demokrasilerde ülke sorunlarına çözüm aranan zemin siyaset zeminidir. Ancak üzülerek ifade ediyorum, geçmişte siyaset sahnesinde rol alanlar bu emaneti hakkıyla taşıyamadılar. Siyaseti zaafa uğrattılar. Elbette siyasetin zaaflarını gidermek için demokrasi dışı çarelere meyil etmek kabul edilebilir bir şey değildir. Ancak siyasetin de siyasetçinin de kendi sorumluluğunu iyi bilmesi, ülke yönetiminde boşluk bırakmaması lazımdır.''
Başbakan Erdoğan, göreve geldikleri ilk günden buyana demokrasinin Türkiye için ne kadar hayati bir öneme sahip olduğunu vurguladıklarını ifade ederek sözlerini şöyle sürdürdü:
''
Milletimiz siyasetin sunduğu temsil imkanlarıyla kendini yönetebilecek bilince, dirayete, liyakate fazlasıyla sahiptir. Bugüne kadar bundan şüphe edenler olmuştur. Şimdi onları bu ülkenin sırtına yüklediği kayıp yıllarla hatırlıyoruz, bunları unutmayın. Tarihe iyi bakmak lazım Türkiye'nin aşama yaptığı, atılımlar gerçekleştirdiği, ülkenin önünün açıldığı dönemler demokrasinin en iyi işlediği, özgürlüklerin sınırlanmadığı dönemler olmuştur. Bu gerçeği iyi kavrayalım.''
Başbakan Erdoğan, demokrasiye gölge düşürebilecek anlayışları artık gündemden çıkarmak gerektiği üzerinde durduğu konuşmasında, ''Özellikle kendisini siyaset sahnesinin aktörü görenlerin demokrasiye ve siyasete
ihanet içinde olmaması gerektiğini'' söyledi.
Erdoğan, ''Maalesef zaman zaman demokrasinin nimetlerinden yararlanarak, seçilmiş olanların arasında da bu ülkenin insanlarından bir kısmına
seçilme hakkını çok görenler çıkabiliyor. İşte bu siyaset, arızalı siyasettir. Bu siyasetten Türkiye'ye yarar gelmez, gelmemiştir'' dedi.
''Bu ülkenin hangi sorunu varsa bunu milletten aldıkları yetkiyle, millet adına, milletin beklentileri doğrultusunda, milletin Meclisinde çözeceklerini'' vurgulayan Başbakan Erdoğan, ''Herkes bilmelidir ki Türkiye keyfilik ve hukuksuzluğa asla müsaade etmeyecektir. Bütün bunlara karşı çağdaş bir hukuk devleti olma yolunda kararlı adımlarla yürümeye devam edecektir'' diye konuştu.
Türkiye'nin, milletin sorunlarına
vakıf, beklentilerine duyarlı, bilgili, donanımlı ve vizyon sahibi siyasetçileri olduğunu kaydeden Erdoğan, bu gerçeğin 4 yıl içinde ispat edildiğini söyledi.
''İnşallah 2007 sonbaharında da bu, yine millet kararıyla
tescil edilecektir'' diyen Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:
''Bildiğiniz gibi son zamanlarda özellikle
Hrant Dink olayıyla meydana gelen müessif olayda Hükümetimiz ortaya bir tavır koydu. Tabii bu olayın ülkemizde meydana getirdiği birçok sonuçlar var aslında. Ülkemiz içerisinde almamız gereken dersler olduğu gibi dünyanın da bundan alması gereken dersler var.
Ülkemiz içinde alınması gereken dersler şu; Bizler biliyoruz ki bu milletin değer yargıları içinde hiçbir zaman düşüncesinden dolayı, inancından dolayı bir insanın öldürülmesine tahammül edemeyiz. Biz mensubu olduğumuz dinimiz açısından olaya yaklaştığımızda da asla böyle bir şeye müsaade edilmemiştir. Biz de böyle bir şeye '
evet' diyemeyiz. Kaldı ki biz Türkiye Cumhuriyeti'nin 59. Hükümeti olarak, AK Parti iktidarı olarak ülkemizde yaşayan 73 milyon insanın can güvenliğinden, mal güvenliğinden sorumluyuz. Bunun için bütün imkanlarımızla elimizden geleni yürütme organı olarak sonuna kadar yapmaya mecburuz ve bunu yapıyoruz, yapacağız.
Göreve geldiğimiz günden bu yana bir olay hariç
faili meçhul cinayet kalmamıştır. Son olayda da 32 saat gibi kısa bir zaman içinde olayın faili yakalanmış ve yargıya teslim edilmiştir. Bununla kalınmamış. 'Bunun bağlantıları olabilir' denilmiş, yürütme organı bunun da üzerine gitmiştir. Şu anda bu bitti mi? Bitmedi.
Basın yayın organlarında çıkan bazı resimlerden dolayı bunların da üzerine gitmeye başladık, ne gibi yerlere uzanıyorsa Onların da takipçisiyiz. Yaptığımız olay şu; Nereye ulaşıyorsa, nereye kadar uzanıyorsa bunları deşeceğiz.
-''DERİN DEVLET''-
Tabii bana soruluyor, (
derin devlet var mı?) Şu anda yine söylüyorum var. İstiyorlar ki varsa çıkar meydana... O kadar kolaysa bugüne kadar siz çıkarsaydınız. Sizin döneminizde yok muydu?
Derin devlet sadece Türkiye Cumhuriyeti'nin değil, bütün dünyanın sorunu. Osmanlı'da da vardı, bugün de var. Ama bunu inkar etmenin anlamı yok, bu var. Bununla mücadelede neredesin, onu ortaya koy. (Peki derin devlet nedir, nasıl tanımlıyorsun?) derseniz, ben diyorum ki bir kısım kamu görevlilerinin kendince kutsal saydığı değerler için hukukun dışına çıkmak suretiyle adeta bir çeteleşme haline girmesi, derin devletin ta kendisidir.
Yapılan şudur, bakıyorsunuz ki ilginç yerlerden ilginç bağlantılar çıkıyor. Yakalanıyor, sağına, soluna birer tane kamu görevlisi giriyor, ondan sonra da 'saçın çirkin, saçını düzelt' bu ne sululuktur, bu ne gayri ciddiliktir.
Kamuda göreviniz olacak, sen bu işi bu noktaya taşıyacaksın, ondan sonra da medyada benim kutlu bayrağımı, kutsal bayrağımı eline tutuşturmak suretiyle bunun yayınını yapacaksın.
Bunlar karşısında durmak yok, mülkiye müfettişlerimiz gereken takibi yapıyorlar. Nereye kadar bu iş gidiyorsa gidecek. Bizim görevimiz yürütme olarak tektir. Yakalıyoruz, yargıya teslim ediyoruz. Bundan sonrasının adil bir şekilde kararını da yargıdan bekliyoruz.''
Başbakan Erdoğan, yeni belgelere ulaşıldığında, bunların da yargıya teslim edileceğini belirterek, ''Mecburuz buna, ülkemizin huzuru için mecburuz, milletimizin huzuru için mecburuz, dayanışmamız için mecburuz, beraberliğimiz için mecburuz. Bunu başaracağız'' diye konuştu.
Kendi iktidarları dönemlerinde özellikle
gençlere yönelik önemli açılımlar gerçekleştirdiklerini belirten Başbakan Erdoğan, bunlardan birinin 21 yaşındaki gençlere seçilme hakkı sağlamak olduğunu kaydetti.
Gençlere siyasetin kapısını açtıklarını ifade eden Erdoğan, ''
Türkiye Büyük Millet Meclisi, çoluk çocuğun eline kalacak dediler. Bu millet, 21 yaşında bir çağı açıp bir çağı kapatan Fatih'i çıkarmıştır.
TBMM için gençler, el ele verecek'' dedi.
Bu sırada kalabalıktan biri ''Sizin için ölürüz'' diye bağırınca Başbakan Erdoğan, ''Ölmek bu kadar
ucuz değil. İnsanlar uğruna
ölüm olmaz.
Vatan,
bayrak inancı uğruna ölünür. İnsanların uğruna ölürüm derseniz, insanları tabulaştırırsınız. Ne ben tabuyum, ne arkadaşlarım tabudur. Sizler vatan, bayrak inancınız için ölecekseniz, eyvallah'' diye konuştu.
Kendisinin aydınlık, müreffeh büyük bir Türkiye idealine inandığını belirten Başbakan Erdoğan, buna bütün Türkiye'nin 81 vilayetin inandığını söyledi.
Türkiye'nin mutluluğu, geleceği için çaba harcadıklarını, bu hedef için koşturduklarını ifade eden Erdoğan, şöyle devam etti:
''Türkiye'nin siyasi, ekonomik istikrarı, demokrasiye olan inancını kaybetmemesi lazım. Falanca bakan için
gensoru vermeye hazırlanıyorlar, istifasını istiyorlar. Şu anda Türk siyasetinde, TBMM'de en ucuz iki kelimeden biri gensoru, biri de istifadır. O kadar konuştular, zaman kaybetmekten başka anlamı kalmadı. Kelimeler değerlerini, içeriğini kaybetmemeli. Bu kelimeler öyle kullanılmalı ki, ağırlığı olsun. Yoksa hiç bir şey ifade etmezler. Sadece Meclisi çalıştırmama uğruna gensoru vermek, ihanettir. Millete, milletvekillerinin aldıkları oya saygısızlıktır. 354 milletvekiliyle AK Parti grubu neler yaptı? Bunlarla
vakit kaybetmeden, milletle birlikte yürüyoruz. Beyaza,
siyah diyecek kadar kötü olan bir anlayış var. Burada zaman kazanmak, iş üretmemek gayreti içindeler.''
-CUMHURBAŞKANLIĞI SEÇİMLERİ-
Başbakan Erdoğan, iktidarlarının ikinci senesinden itibaren
erken seçim isteyenler olduğunu, ancak iktidarlarının dördüncü yılının geride kaldığını söyledi. En son 2006 sonbaharındaki erken seçim söylemlerini hatırlatan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Bunlar bizleri anlamamışlar. AK Parti'yi de böyle sandılar. Ancak AK Parti, milletten aldığı iradeyi sonuna kadar millete götürecek iradededir. Baktılar erken seçim tutmadı, yeni
oyuncak lazımdı. Bu defa başladılar
Cumhurbaşkanlığı seçimini konuştular. Şimdi iş öyle noktaya getirildi. Bu millet, siyaset, demokrasi adına üzülüyoruz. Senin adayın varsa, çık adayını açıkla. Bizim adayımıza niye karışıyorsun? Kaç kere söylediysek anlamadılar. Çünkü anlama özürlüler. Anlamıyorlar. Dedik ki, nisana kadar AK Parti'den isim duymayacaksınız. Onlar yine bir şeyler üretmeye çalışıyorlar. Duyamayacaklar. Çünkü AK Parti'nin yönetimi, iradesi, yürütme kurulları var. Kusura bakmasınlar. Provokatif hareketlerle kimse bize bir şeyler belirletemez.
İlkemizi açıkladık, partimizin merkez karar yürütme kurulları il, ilçe başkanları vardır. Bütün bunlara
sivil toplum örgütlerinin düşüncelerini, kanaatlerini alacağız. Kamuoyu düşünecektir. En geniş kamuoyu yoklamasını yaparız. Sonunda adayımızı açıklarız. Biz, siyaseti onlardan çok biliriz. Biz, bu yolculuğa düşünmeden çıkmadık. Gençlik kollarından, ilçe başkanlıklarından, merkez karar yönetim kurulu üyeliklerinden genel başkanlığa kadar tırnaklarımızla kazarak geldik. Siyasetin cilveleri çirkindir, çok iyi biliriz. Biz,
temiz siyaset istiyoruz. Anayasa'yı kullanarak, milleti rahatsız ediyorlar. Anayasa'da net hükümler varken, ortalığı çalkalamaya çalışıyorlar. Bunlar kimlik sorunudur.''
Başbakan Erdoğan, daha önceki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde bu Anayasanın kullanıldığını,
CHP Genel Başkanı Deniz Baykal'ın da o zaman parlamentoda olduğunu söyledi.
CHP Genel Başkanı Baykal'ın o zamanlar, bugün konuşulan konular hakkında yorum yapmadığını, konuşmadığını ifade eden Başbakan Erdoğan, şunları söyledi:
''Bunların, düşünce özgürlüğüne, demokrasiye, siyasette temsile saygıları yok. Ben ve ötekiler... İşte bize, öteki diye baktılar. Biz, onlara öyle bakmıyoruz. Aldıkları temsile nasıl saygı gösteriyorsak, onlar da AK parti milletvekillerine, halkın verdiği iradeye saygı göstersinler. Yüzde 34.4 ile geldik. Seçim Kanununu biz mi hazırladık? Yüzde 10 barajını 1987'de koydular. Bunu koyan Anavatan şimdi barajın altında (Yandım
Allah) diyor. Samimi, dürüst olmazsanız nereden nereye gelirsiniz. Yüzde 34.4 nasıl yüzde 65 olur diyorlar. Bunun hesabını ben yapmadım ki... Şu anda istikrar, güven için bu adım atıldıysa biz, oradan gidiyoruz. Geçenlerde bir parti
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine gitti. Davayı iade ettiler. Bu kadar basit...Diyorlar ki, yüzde 34.4, yüzde 25 oy demektir. Bunların matematik, demokrasi ve seçimden haberleri yok.''
Erdoğan, demokrasilerde seçmenlerin yüzde 100'ünün sandığa gittiği ülkelerin olmadığını, sadece totaliter rejimlerde bunun böyle gösterildiğini söyledi.
ABD,
Almanya,
İsviçre gibi ülkelerde seçmenlerin yüzde 40-50'sinin sandığa gittiğini belirten Başbakan Erdoğan, şöyle devam etti:
''Ama o ülkelerde (Sen, yüzde 20-25 oyla seçildin) denmez, saygı duyarlar. AK Parti, parlamentonun yüzde 65'ine sahiptir. Milletimiz bunu bize vermiştir. (Yüzde 65 parlamenterle yüzde 25'ini temsil ediyorsunuz) ifadesini hak etmiyoruz. İnsanların gençlerin, çoluk çocuğumuzun gelecek heyecanını kaybetmemesi lazım. Türkiye'nin gelecek noktası için 2007 tarihi kavşaktır, önemli bir yıldır. Siz yakasında AK Parti rozeti, kalbinde AK parti ruhu taşıyanlar, en ağır yük sizlerin omuzundadır. Bu ülkenin nereden nereye geldiğinin her insana anlatılması lazımdır. Son 4 yılda nelerin aşıldığını, nasıl değişimlerin gerçekleştiğini örneklerle insanlara anlatmalısınız.''
Başbakan Erdoğan, ülkeyi eğitim, sağlık,
adalet ve
emniyet temelleri üzerinde kalkındırmaya çalıştıklarını,
hizmet için yola çıktıklarını,
medeniyet yolculuğunda ülkeyi başarıya ulaştıracak ilk gün heyecanı içinde, azim ve kararlılıkla çalıştıklarını dile getirdi.
AK Partinin, ayrımcılığın, ırkçılığın adresi olmadığını, gelecek için çalıştıklarını ifade eden Erdoğan, ''AK Parti milliyetçiliğin partisidir.
Milliyetçilik;
ırkçılık, ayrımcılık değildir. 73 milyonu bir bütün gören anlayıştır. Biz, vatandaşlara hizmet için yola çıktık'' dedi.
-EĞİTİM, SAĞLIK HİZMETLERİ-
Erdoğan, eğitim ve sağlık alanında 4 yılda önemli çalışmalara
imza attıklarını belirterek, şunları kaydetti:
''Ülkemizde 4 yıl içinde 100 bini aşkın derslik inşa ettik. Cumhuriyetin tarihine bakın, bu kadar hizmet var mı? Türkiye'nin dört bir yanında
ilköğretim okullarında
bilişim sınıfları hazırladık, öğrencilerimizi internetle tanıştırdık. Ağrı'da, Hakkari'de, Yüksekova'da, Şemdinli'de yavrularımız, dünyanın bir ucuyla konuşuyorlar, anlaşıyorlar. Ülkeyi muasır medeniyetlerin seviyesine çıkardık. Bu bizim ülkümüzdür, onların değil. Onlar lafını yapar, biz, icraatını yaparız. İktidara geldik, 600 bin öğretmeni bilgisayar eğitimine aldık, ayrıca bilgisayar sahibi yaptık. Bunlarla kalmadık, çocukları okula göndermeyen aileleri, çocukları okula göndermeleri için ikna ettik. Kız çocukları için 22, erkek çocukları için 18 YTL'yi
banka hesaplarına yatırdık. Biz iktidara geldiğimizde
okuma yazma oranı yüzde 80'di, şimdi yüzde 90'a çıktı. Bunları görmek istemeyenler var. Görecekler, isteseler de istemeseler de görecekler.''
ANAP-DSP-MHP hükümeti döneminde 22 bankanın fona devredildiğini ve bu bankaların zararının 46 milyar dolar olduğunu ifade eden Erdoğan, faizleriyle bankaların fona devredilmesinin maliyetinin 100 milyar doları bulduğunu kaydetti.
Kendi hükümetlerine ''IMF'ci'' yakıştırmasının yapıldığını, ancak IMF ilişkilerin, bu kurum kurulduğundan bu yana var olduğunu belirten Erdoğan, 23.5 milyar dolar IMF borcunu, 10.7 milyar dolara indirdiklerini, döviz rezervlerini de 26 milyar dolardan 61 milyar dolara çıkardıklarını söyledi.
TL'den 6 sıfırın atıldığını anımsatan Başbakan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Bunlar matematiği bilmiyorlar. Sayısal özürlüler, anlamıyorlar, kılıf uydurmaya çalışıyorlar. Eğer milli bankanız güçlüyse, o zaman krizleri atlatırsınız. Bunlar paranın değerini korumadılar. Yanına 6 sıfır koydular, 6 sıfır. Paranın onuru, itibarı ile oynadılar. Biz, (TL'nin değerini koruyacağız, 6 sıfır atacağız) dedik. (
Enflasyon patlar) dediler. Enflasyon patlamadı, çatladı. Yüzde 30'lardan tek hanelere düştü. Hesap ortada.
Halep oradaysa, arşın
Karşıyaka Spor Salonunda.''
Başbakan Erdoğan, sağlıkta da önemli açılımlar gerçekleştirdiklerini ve SSK il
e devlet hastanelerini birleştirdiklerini belirterek, hastanelerdeki ilaç kuyruklarının da sona erdiğini, artık muayene için 6 ay sonrasına gün verilmediğini kaydetti.
Büyük
kentlerde 1-1.5 milyon metrekarelik alanlarda büyük hastaneler kuracaklarını belirten Erdoğan, örnek sağlık şehirlerinin inşaatları ve projeleriyle ilgili çalışmaların sürdüğünü kaydetti.
İzmir'in en büyük ihtiyacı olan çevre yolunun hizmete açılacağını ifade eden Erdoğan, bu yolun 1 kilometre maliyetinin yaklaşık 15 milyon dolar olduğunu ve iktidarın bu kaynağı İzmir'e aktardığını söyledi.
UNIVERSIADE oyunlarıyla İzmir'e büyük yatırımlar kazandırdıklarını belirten Erdoğan, toplu konut yatırımlarında da İzmir'in şanslı bir il olduğunu, ancak Kadifekale ve Yamanlar'da kent dönüşüm projeleri uygulanması gerektiğini kaydetti.
Seçimlerde İzmir'de 9 bini aşkın
sandık kurulacağını ve bu sandıklarda 81 bin sandık görevlisine ihtiyaç duyduklarını söyleyen Erdoğan, bunların 27 bininin bayanlardan, 27 bininin gençlerden, 27 bininin de ana kademelerde görev yapanlardan oluşması gerektiğini söyledi.
Genel seçimlere az bir zaman kaldığını ifade eden Erdoğan, seçimlerde 4 milyon yeni seçmenin oy kullanacağını, özellikle genç seçmenlere ulaşılması gerektiğini belirtti.
Başbakan Erdoğan, partililerden seçimlere kadar bire bir seçmenle bağlantıya geçerek, hükümetin icraatlarının anlatılmasını istedi.
Karşıyaka Spor Salonundaki toplantıya,
Devlet Bakanı Mehmet Aydın,
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı
Hilmi Güler, AK Parti Genel başkan yardımcıları
Hayati Yazıcı, Edibe
Sözen, Şükrü Ayalan,
Nükhet Hotar Göksel ve AK Parti İzmir milletvekilleri de katıldı.
Erdoğan, konuşmasının ardından Karşıyaka Spor Salonunda partililerle özel olarak bir araya geldi.