Erdoğan ve Büyükanıt ne konuştular?
Önceki gün bir araya gelen
Başbakan Tayyip Erdoğan ile
Genelkurmay Başkanı
Orgeneral Yaşar Büyükanıt arasındaki 1 saat 15 dakikalık baş başa görüşme sırrını koruyor. Başlıktaki soru, iki gündür başkent kulislerinde en fazla cevabı aranan sorulardan biri.
Cevap, çok önemli. Çünkü; Terörle mücadelenin boyutları, muhtemel
sınır ötesi operasyon,
Kuzey Irak’taki gelişmeler,
Kandil’deki panik, lider kadrosunun teslimi ve
PKK’nın
tasfiyesi gibi
tartışma gündemindeki kritik alt başlıklara ilişkin ipuçlarına ulaşabiliriz.
Şu ana kadar bu görüşmeye ilişkin açıklama yok. Yapılması da beklenmiyor. Tıpkı
Dolmabahçe buluşmasında olduğu gibi.
Zorunlu olarak biz de dolambaçlı yolu
tercih ettik. Verilen emirler, masaya yatırılan konular ve zirvedeki bağlantılı diyaloglardan hareketle bazı yorumlar yapabiliriz.
Biri
Washington diğeri
Bağdat’tan yola çıkan ABD’li iki generalin Genelkurmay’da verdiği bilgiler, zirvenin ana gündemi.
3 kritik soru
Bu noktada şu sorulara
cevap arandığı düşünülebilir: 1.
Sınırötesi operasyonun muhtevası ve takvimi nasıl belirlenecek? 2. PKK’nın
yönetici kadrosunun durumu ne olacak? 3.
Kuzey Irak’la ilişkiler nasıl yürütülecek?
Şunu hatırlatmakta yarar var;
Hükümet, meclisten
yetki aldı ama operasyon için henüz TSK’ya siyasi direktif vermedi. TSK direktifin hemen verilmesini ist
erken, muhtemel operasyonun şekli ve takvimi konusunda nihai kararı kendilerinin belirleyeceğini söylüyor.
Siyasi otoritenin tavrı belli. Ne yapılacaksa birlikte yapılacak. Doğrusu da budur. Demokratik rejimlerde siyasi sorumluluk kimdeyse, nihai kararı o verir.
Bir başka gündem konusu PKK’lı teröristlerin durumu.
Türkiye, daha önce Irak’tan teslim edilmeleri için üst düzey yönetici konumundaki 153 teröristin listesini vermişti. Sonradan anlaşıldı ki, bunlardan 18’i dışında neredeyse tamamı Irak vatandaşlığına geçmiş.
Oysa iddia edildiği gibi hepsi Irak vatandaşı değildi. Mesela;
Cemil Bayık, Murat
Karayılan,
Nizamettin Taş, Rıza Altun,
Fehman Hüseyin, Duran
Kalkan, Mustafa
Karasu, Halil Ataç...
Kandil’den vize istiyorlar
Başbakanın 5
Kasım’daki Washington ziyaretinden sonra durum değişti.
Amerika ve Kuzey Irak’taki bölgesel
Kürt yönetimi, PKK’nın lider kadrosunun teslimi konusunda pek niyetli değil. Türkiye’ye
önerilen ara formül şu: Bunları üçüncü ülkeye gönderelim.
Neresi olabilir?
Avusturya,
Fransa,
İtalya,
Belçika veya başka bir
Avrupa ülkesi.
Rusya olabilir, bir
Afrika ülkesi olabilir. Ha bire fikir egzersizi yapılıyor. Hatırlayacaksınız, Abdullah
Öcalan’ın tesliminden önce de buna benzer öneriler gündeme gelmişti.
İddia o ki, ABD’li iki generalin
Ankara’ya getirdikleri çantanın içinde bu öneri de var. Ancak Türkiye, Apo örneğinde olduğu gibi teslimatta ısrarlı.
Müzakere süreci devam ediyor. Bu öneriler karşısında izlenecek
yol haritası, siyasi otorite ile TSK arasındaki mutabakata göre çizilecek. O nedenle
sürpriz bir şekilde ABD, Türkiye’ye yeni paketler gönderebilir veya Kandil’den başka ülkelere çıkış yolunu aralayabilir.
PKK tasfiye mi ediliyor?
Bu durumda zihinlere takılan soru şu: Yoksa PKK tasfiye mi ediliyor?
Kesin cevap vermek için henüz erken. Ancak 1
Mart 2003 tezkeresinden sonra raydan çıkan Türkiye-ABD ilişkilerinin yeniden dizayn edildiğini söylemek mümkün. Öcalan’ı 1999 başında Türkiye’ye teslim ederken PKK’nın ipini çeken ABD,
1 Mart tezkeresinden sonra ölüyü yeniden diriltti.
Şimdi yeni bir tasfiye planı sahneleniyor. Planının tümüyle yürürlüğe girmesini, pazarlık konularında atılan adımlar belirleyecek.
Unutulmamalıdır; ABD, PKK’yı 1999’da olduğu gibi öldürmez sadece ileride canlandırmak üzere geçiçi süreyle dondurur. Bir de sorunun PEJAK boyutu var. Başka ihtimal; PKK, ABD’nin
İran’a karşı güçlendirdiği,
silah ve
lojistik destek sağladığı PEJAK’la idman yapmaya devam eder.
Buraya kadar tamam. ABD, bunca iyiliği neden yapmış olsun? 1 Mart tezkeresi yüzünden PKK’yı dirilten ABD, hangi talepleri yerine getirilmediği zaman PKK’yı derin dondurucudan çıkarmak ister?
Daha önceki yazımda ABD’nin Türkiye’den iki talebi olacağını iddia etmiştim; 1. Kuzey Irak’la ilişkiler. 2. İran. MİT eski mensubu
Cevat Öneş’in de iddia ettiği gibi, Türkiye, bu süreçte Kuzey Irak’la ilişkilerini güçlendirebilir.
Daha önce
Barzani’yi
hedef tahtasına oturtan
CHP lideri
Baykal’ın yeni Kürt
açılımı çerçevesinde Kuzey Irak’la ilişkilerin güçlendirilmesi tezi, yukarıda sözünü ettiğim projenin siyasi iktidarla sınırlı olmadığı, bir devlet projesi olduğunu gösteriyor.
Edindiği intiba, şu ana kadar İran’ın masaya getirilmediği yönünde. Hatta Başbakan Erdoğan, Washington’a gitmeden önce Ankara’ya gelen ABD
Dışişleri Bakanı Rice’a ‘Sakın İran’ı gündeme getirmeyin’ demiş.
Ama bu, ileride gündeme getirilmeyeceği anlamını taşımaz. ABD, turpun büyüğünü heybede saklıyor olabilir.
Uzun lafı kısası; Kartlar yeniden karıldı, oyun şimdi başladı.
ŞAMİL TAYYAR/STAR