Başbakan Recep
Tayyip Erdoğan, partisinin TBMM'deki grup toplantısında yaptığı konuşmada
CHP ve yeni genel başkan
Kemal Kılıçdaroğlu'nun
başörtüsü sorunu ile ilgili tutumlarını sert bir dille eleştirdi. Erdoğan, Kılıçdaroğlu'nun partisinin geleneklerini hesaba katmadan adım attığını ve verdiği sözlerin altında ezildiğini söyledi.
"Bu konunun CHP ile çözülemeyeceği netlik kazanmıştır"
Konuşmasının başında 29 Ekim'in önemine değinen Başbakan Erdoğan, "
Cumhuriyet, belli bir zümrenin ve elitlerin değil, bu milletin tüm unsurları tarafından kurulmuştur" dedi.
Erdoğan'ın konuşmasının önemli ayrıntıları şöyle:
Geçmişimiz bizim nasıl bir tarih yazdığını gösteren işaretlerdir. O şehitlikler. Omuz omuza çarpışmış, karavanasını paylaşmış, yanyana şehit düşmüş Mehmetçiklerin naaşlarıyla doludur. Bu milleti millet yapan bu değerlerdir. Cumhuriyet erdemli bir
yönetim biçimidir. Bu milleti
vesayet altına almaya kalkanlar gereken cevabı almıştır. Cumhuriyet, istiklal ve
demokrasi bu milletin değiştirilemeyecek karakteri haline gelmiştir. Cumhuriyet, belli bir zümrenin ve elitlerin değil, bu milletin tüm unsurları tarafından kurulmuştur.
Bölünme ve ayrışma gibi korkular cumhuriyetimizin yapısına terstir ve aykırıdır. Ülkenin birlik ve bütünlüğünün tehlikede olduğu vesvesesiyle bir korku cumhuriyeti oluşturmaya çalıştılar. Buradan nemalanmaya çalıştılar. Bu ülkenin hakimi savcısı yargıcı askeri polisi bu cumhuriyetin ne kadar sahibiyse işçisi köylüsü emekçisi bu ülkenin vatandaşı da o kadar sahibidir. Hiç kimse şahsi ve zümrevi heveslerini ve makam hırslarını bu milletin bekasının üzerine koyamaz. Cumhurun üzerinde bir irade olamaz. Halka rağmen değişeme ayak diremek cumhuriyetein yapısına ayak diremektir. Halka rağmen
halkçılık yapamaz. Ankara'nın dışına çıkamayanlar bunu hissedemez. Sadece bedenen değil ruhen de çıkamayanlar bunu hissedemez.
Yasağı savunanlar cumhuriyeti koruma bahaseninin arkasına saklanıyorlar. Onlar aslında cumhuriyeti küçülttüler. Halka yabancılaştırdılar. Bugün cumhuriyet halkla birlikte yücelmektedir. Şarkıların, türkülerin yasaklandığı dönemler oldu. Bunlar CHP zihniyetinin hakim olduğu dönemlerdi. Ulus'tan gariban vatandaşımın geçmesini yasaklayanlar, bugün de başörtüsü yasağında ısrar ediyor. İkisi de aynı şey.
Bu cumhuriyet çıtkırıldım bir cumhuriyet değildir. Kökü mazide olan bir cumhuriyettir. Yaptığımız bütün reformların ardından korkuların ne kadar yersiz olduğunu gördük.
Milleti küçümseme, milletin vekilini tehdit etme
yetkisini nereden alıyorsunuz. Yoksa siz millete patronluk mu yapıyorsunuz. Bu anlayışı değiştirin. Hangi vasfınızla kendinizi milletin üstünde görüyorsunuz? 12 Eylül'de korku salanlar milleti kandıramadıkları gibi yargı camiasını da ikna edemediler.
HSYK seçimleri yapıldı. Ama istedikleri olmayınca karalama kampanyası başlattılar. Bir avuç insanın nasıl binlerce insanı
kontrol altına aldığı ortaya çıktı. İlk defa 10 binin üzerinde yargı mensubu kendi hür iradeleri ile seçime gitti. Şimdi buna yargının siyasallaşması denebilir mi?
Türkiye demokratikleşiyor ama birilerinin hala haberi yok.
Ortada siyasallaşmış bir yargı yok, ortada siyasallaşmış kadroların baskısından kurtulmuş bir yargı var artık.
Biz hemen yarın bütün anlamsız yasakların kalkmasını istiyoruz. Ama statüko muhafızlarının boş durmadığını, bunu engellemek için her türlü yola başvurduğunu görüyor aziz milletimiz.
Bakın CHP'nin yeni genel başkanı başörtüsü sorununu çözeceğini iddia etti. 8 yıl boyunca bu meseleyi çözmek için önce 4-5 yıl ülkede sıkıntı kaynağı olmadı. Daha sonra gündeme getirildi. Bu konuda milletimizden de
destek aldık. Aslolan konuşmak değildir, aslolan yapmak ve yaptıklarınızı söylemektir. Yakışan budur. Yapılan yüzlerce ankette başörtüsü yasağının temel bir insan hakkının ihlali olduğu ve Türkiye'nin bir ayıbı olduğu görüşü ortaya çıktı. Bir ayıbı ortadan kaldırmak için çabalıyoruz. Ama CHP ve onunla birlikte statükonun engeline takıldı. MHP ile birlikte yaptığımız değişiklik CHP'nin itirazı ile AYM'ye gitti. Partimiz hakkında
kapatma davası açıldı. Bu sorunu bizzat CHP Genel Başkanı dile getirdi
halk oylaması sırasında. Biz de samimi olarak destek vereceğimizi söyledik. Onlar bağcıyı dövmekle uğraşıyor. Ama biz
üzüm yemek istiyoruz.
Çarşaflı hanım kardeşlerimize önceki genel başkanları
rozet taktı. Ama sonra seçim otobüsünden alaşağı ettiler. Tekme tokat indirdiler. CHP Genel Başkanı halk oylaması öncesinde başörtüsü konusunu bir siyasi istismar aracı olarak kullandıysa milletimiz nezdinde hakettiği tepkiyi alacaktır. Ama eğer öyle değilse, CHP'nin genel başkanının görüşlerinin partisi tarafından dikkate alınmadığını gösteriyor. Çözeriz derken aslında çözümsüzlüğe yaptığı katkıyı gözler önüne sermektedir.
27 Nisan'da bizim mağduriyet politkası yürüttüğümüzü söylediler. Peçi geçtiğimiz günlerde cumhuriyet Başsavcısı'nın bildirisi kime yönelikti? CHP bunun bir uyarı olduğunu söyledi. Bugün de aynı çanak tutan anlayışı devam ettiriyorlar. Bugün anlıyoruz ki CHP Genel Başkanı hiç bir istişare yapmadan, neyle karşılaşacağını hesaba katmadan bir vaatte bulunmuş ve bugün de bu vaadin altında eziliyor. Süres istismara ve provokasyona açık hale getirilmiştir. Çözerim ama diyerek bize şartlar dayatmaya çalışıyorlar. Biz adım atacağımızı söyledik ve arkasında durduk. İnsan hakları şarta bağlanabilir mi? İnanç özgürlüğü koşula bağlanabilir mi? Gerici ve çağdışı bir fiili uygulamanın kaldırılması karşısında şart öne sürülebilir mi? Nefes almak ne kadar tabi ise inancı gereği giyinmek de o kadar tabidir ve o kadar insan hakkıdır. Bu konunun CHP ile çözülemeyeceği netlik kazanmıştır.
Yasakların ortadan kalkması için verdiğimiz mücadelede MHP'nin tavırları da önemli. 2008 yılında 411 oyla kabul edilen anayasa değişikliğinin iptali karşısında MHP'nin gereken tavrı göstermediğini biliyoruz. Adeta 2008'deki kararını inkar etmiştir. Artık herkes biliyor ki, MHP halkoylamasındaki hayır tavrında kendi tabanını bile ikna edememiş ve büyük bir
darbe almıştır. Türk kamuoyunu hayal kırıklığına uğramıştır.
AK Parti yasaklarla mücadelesinde bir kez daha yalnız kalmıştır ama milletle başbaşa kalmıştır. Milletimizle yürümeye devam edeceğiz.
2011'de milletimizden alacağımız yetki ve destekle milletimize
hizmet etmeye devam edeceğiz. Şu bir kaç iy içinde kimin samimi olduğunu gördük. Bundan sonra
hakem millettir.
Özgürlükler konusunda da son kararı yine millet verecektir. Biz şimdilik bu noktada bu meseleyi milletimizin takdirine
havale ediyoruz. Meleseyi siyasetin müdahalesi olmadan fiilen çözüm noktasında olması umut vericidir. Ama 2011 sonrasında da sorunun gündemden kalkması için takipçi olmaya devam edeceğiz.
Bu
haftasonu iki önemli programlarımız var. Biri Şanlıurfa'daki açılış törenlerimiz var. Pazar günü orada olacağız. Onun öncesinde de Ilısu'da olacağız.