Başbakan Erdoğan, 2.
Büyükelçiler Konferansı'na katılan büyükelçilere
Vali Galip
Demirel Vilayetlerevi'nde öğle yemeği verdi. Erdoğan, burada yaptığı konuşmada, bu yıl ikincisi gerçekleştirilen büyükelçiler konferansının, her konuda görüş alışverişine, istişareye, müzakereye zemin hazırladığını görmekten büyük memnuniyet duyduğunu söyledi. Erdoğan, konferansın son derece anlamlı ve isabetli bir şekilde,
demokrasi, güvenlik ve istikrar başlıklarını taşıdığına işaret ederek, "Bu üç kavramın 2010 yılında çok yoğun olarak gündemde olacağına inanıyorum. Bu üç kavram uzun yıllardır olduğu gibi 2010 yılında da
ülkemizin ve iç
politikamızın ana eksenini oluşturacak." dedi.
Erdoğan,
Türkiye'nin demokrasisini, güvenlikte ve istikrarda elde ettiği başarı sayesinde
dış politikasını farklı bir kulvara taşıdığına işaret ederek, "Bu kavramların içini doldurduğu ölçüde ekonomide başarıdan başarıya koşmuş, dünyada 26. sırada iken bugün dünyanın en büyük 17. ekonomisi konumuna gelmiştir. Aynı şekilde dış politikada, ekonomide elde ettiğimiz başarı, öyle bir gelişme ortaya koşmuş ki demokrasinin güven ve güvenliğin, istikrarın gelişmesine, standartların yükselmesine
hizmet etmiştir. Türkiye, bu denklemi kurabildiği ölçüde başarılı olmuştur. Bu denklemi muhafaza ettiği ölçüde başarısını sürdürecektir. Bazı çevreler zihninde bu denklemi kuramadığı için, bu vizyonu göremediği için biz 7 yıl boyunca dış politika çalışmaları ilgili olarak yoğun
eleştiri altında kaldık." diye konuştu.
Dış politikayı uçakla
seyahat etmekten ibaret gören bir siyasi anlayışın olduğuna işaret eden Erdoğan, şunları söyledi: "Türkiye bu tavırlara, bu engellemelere rağmen bugün dış politikada bu seviyelere ulaşmıştır. İç politikamız, ekonomimiz,
demokratikleşme çabalarımız dış politikamızın oluşumunda birinci derecede doğrudan doğruya etkilidir. Aynı şekilde dış politikadaki başarımız da iç politikada, ekonomide, demokratikleşmede elde edeceğimiz başarıların garantisidir."
Türkiye'nin yaklaşık 30 yıldır
Kuzey Irak'tan Türkiye'ye gelen
terör sorunuyla uğraştığını söyleyen Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti: "Terörle mücadele sadece bir güvenlik sorunu olarak algılandığı için süreç içinde farklı boyutlar kazandı. Kendisine farklı destekler edindi.
Hükümet olarak terörün uluslar arası desteğini yok etmek için çok yoğun girişimlerimiz oldu ve bunda çok önemli başarılar elde ettik. Özellikle AB ülkelerinde
terör örgütü ve yandaşlarına gösterilen müsamahayı azalttık. Son aylarda terörün minimize edilmeye, doğuran nedenleri ortadan kaldırmaya yönelik olarak yeni bir süreç başlattık. Bu süreci diplomasiyle destekledik, desteklemeye devam ediyoruz. 2010 yılında bu süreçten çok daha somut neticeler alma niyetindeyiz. Size de çok önemli görevler düşüyor. Büyükelçilerimiz bugüne kadar zaten büyük gayretler sarf etti. 2010 yılında bu gayretlerin artmasını, yoğunlaşmasını sizlerden rica ediyorum. Bizim burada başlattığımız milli birlik ve kardeşlik projesiyle desteklemeniz de büyük önem arz ediyor. Demokratik
açılımı ne kadar anlatabilirseniz, Türkiye'nin haklılığını anlatmada işinizin de kolaylaşacağına inanıyorum."
Ülkedeki tüm sorun alanlarını, başta terör olmak üzere minimize etmek istediklerini kaydeden Erdoğan, "Etnik aidiyet üzerinde
siyaset yapan partiler bu süreci engellemek ya da istismar etmek için yoğun gayret içindeler. Sürecin Türkiye'nin lehine olduğunu biliyoruz. Demokrasiyi,
özgürlükleri, huzuru, istikrarı, sağlamak bakımından sürecin mutlaka ve mutlaka başarıya ulaşması gerektiğine inanıyoruz. Biz daha fazla demokrasi, daha fazla hak ve özgürlük diyoruz. Birlik ve beraberliğimizi, kardeşliğimizi daha fazla geliştirelim diyoruz." şeklinde konuştu.
Türkiye ne yapması gerekiyorsa, hangi açılımları gerçekleştirmesi gerekiyorsa onu yapmak istediklerini anlatan Erdoğan, "Türkiye bu açılımda başarı sağladığı ölçüde dış politikada ağırlığını artıracak, enerjisini mesaisini dış politikaya yoğunlaştıracak, tezlerini çok daha güçlü şekilde savunur hale gelecektir." dedi.
Türkiye'nin, dış politikasında çok farklı bir noktaya geldiğini kaydeden Erdoğan, 2002 yılında Türkiye'nin
yurt dışındaki temsilciliklerinin sayısının 163'ten 204'e ulaştığını, bunlara bu yıl içerisinde 26 yeni temsilciliğin ekleneceğini vurguladı.
Türk dış politikasındaki değişimin asla ve asla bir
eksen kayması, eksen değiştirmesi, yön değiştirme olmadığını vurgulayan Erdoğan, şunları söyledi: "Türk dış politikası aslında genişlemiştir. Vizyonunu, ufkunu genişletmiştir. Normalleşmektedir. Dünyanın tümüne hitap eden, tümüyle
iletişim kuran bir zeminde ilerlemeye başlamıştır. Yani dere, yatağında akmaya başlamıştır.
Küresel ölçekte barıştan, huzurdan, güvenlik ve demokrasi, istikrardan başka bir arzumuz olamaz. Hiç kimse bizden tek boyutlu bir bakış açısı, tek boyutlu bir dış politika anlayışı beklemesin. Türkiye enerjisini içeride heba eden bir ülke olamaz. Bu Türkiye'ye yakışmaz. Türkiye sıradan bir ülke değildir. Ülkelerden bir ülke değildir. Türkiye çevresindeki tüm bölgelerle ilişkilidir, bağlantılıdır. İrtibatlıdır. Türkiye'nin tarihi,
medeniyet mirası, stratejik derinliği buna izin vermez. Türkiye, mümkün olan her yerde kendisini temsil edecektir. Dünyanın her köşesinde
ekonomik, ticari, diplomatik ilişkileri tesis edecektir. Her platformda tezlerini barışa, demokrasiye, istikrara katkı vermek suretiyle bunu yapacaktır."
Başbakan Erdoğan, Türkiye'nin Irak'la, İran'la,
Gürcistan'la,
Suriye ile Suudi Arabistan'la ilişkilerini geliştirmeden rahatsız olanlar olduğunu belirterek, "Bundan daha
doğal, tabii ne olabilir. Türkiye'nin kültürel bağlarının hatta akrabalık ilişkilerinin olduğu bir ülke. ABD,
Rusya, Çin,
İngiltere,
Fransa kurarken de hiçbir şey olmuyor da Türkiye kurarken niçin rahatsız oluyoruz. Neden, bunu kendimize sormamız lazım. Anormal olan, yanlış olan yıllar yılı komşularımıza sırtımızı dönmüş olmamızdır. Sorgulanması gereken budur. Türkiye artık dünya siyasetinin bir nesnesi değil, öznesi haline gelmiştir." şeklinde konuştu.
Türkiye'nin
Gazze'de meydana gelen olaylarla ilgili tavrını bir eksen kayması, politika değişikliğinin değil, insani olanın, vicdani olanın, samimi olanın tezahürü olduğunu işaret ederek, şunları söyledi: "Bugün hakkaniyeti, insan hak ve değerlerini korumak evrensel bir gereklilik değimlidir. Türkiye'nin sadece yaptığı hukuku, hakkaniyeti, insaniyeti savunmasıdır. Kimse bunun altında başka Saikler aramasın. Gazze'de 1.5 bin kişi katlediliyor. 5 bin kişi yaralanıyor, fosfor bombaları kullanılıyor, kadınlar çocuklar ölüyor. Gazze'nin yeniden imarı için
vaat edilen
yardımlar yapılmıyor. Ne gitti oraya şimdiye kadar hiç? GAzze'ye yardım yapılmasına izin verilmiyor. Bir açık hava hapishanesinde Gazze'de insanlar yaşıyor."
Erdoğan, konuşmasında, ABD'de görüştüğü
Musevi kuruluşlarının yetkililerinin kendisine, Gazze ile ilgili şu sözlerini aktardı: "ABD'de bana Museviler şunu söylediler; 'Terör örgütüne ev mi yaptıralım' dediler. Anlayış bu. Elbette buna karşı sesimizi yükseltecek, tavrımızı ortaya koyacağız. Ortada gayri insani bir durum, adaletsizlik var. Dünyanın insani duyguları, vicdani duyguları öldürülüyor. İşte biz bu vicdanın sesi, adaletin savunucusu olma niyetindeyiz. Gürcistan,
Bosna,
Darfur için aynı hassasiyeti gösterdik. Dünyanın neresinde olursa olsun bir insana zulmediliyorsa, biz tarihimizden aldığımız
terbiyeyle oraya elimizi uzatmak mecburiyetindeyiz. Bizim medeniyetimizin bize verdiği terbiye budur. Tüm bu tezlerimizi en iyi şekilde ve tüm samimiyetimle anlatmak, aktarmak durumundayım. Sizler de aynı şekilde bunu aktarmak durumundasınız. Türkiye büyüdükçe, önemi arttıkça, ağırlığı arttıkça sizlerin de mesaisi yoğunlaşıyor. Türkiye'nin hızına ayak uydurduğunuzu biliyorum. Yeni süreçte de hızımızı artırarak yolumuza devam edeceğiz."
Erdoğan, büyükelçilerden AB konusunda gayret göstermelerini,
terörle mücadele ve demokratik açılım konusunda daha aktif çaba göstermelerini istedi.
Erdoğan, Türkiye'nin kilitleyen değil, çözen ülke olacağını vurgulayarak, "Sizler güçlü bir ülkenin, büyük bir ülkenin tarihiyle ve milletiyle derin kökleri olan bir milletin temsilcilerisiniz. Türkiye'nin son günlerde kazandığı özgüven sizin sayenizde karşılığını bulacaktır. Bu millet 72 milyon
Türk vatandaşı size inanıyor, güveniyor. Sizin en iyi şekilde kendilerini temsil edeceğinizi biliyor. Yarının Türkiyesinin inşasında sizin omuzlarınızda büyük sorumluluk bulunuyor. Dışişlerimizin gücü şunu bilmemiz lazım ki Türkiye'de değil, dünyada Türkiye'nin gücüdür. Türkiye tüm kurumlarıyla güçlüdür, dinamiktir." dedi.
(CİHAN)