Erdoğan, "Sanıkların serbest bırakılmalarına itirazım var" deyince, savcının hemen tutuklama istediği iddia edildi. Taraf Gazetesi'nin haberine göre, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın önceki gün, böcek soruşturmasında adları geçen polislerin serbest bırakılmasını eleştirip “itirazım var” demesinden sonra yargı harekete geçti. Böcek soruşturmasını yürüten özel büro savcısı, tutuklama istediği halde mahkemenin serbest bıraktığı beş şüpheli polis amirinin yeniden peşine düştü. Savcı, beş şüphelinin serbest bırakılmasına itiraz etme kararı aldı. Savcı, gün içinde itiraz dilekçesini mahkemeye iletti.
“İTİRAZIM VAR” DEMİŞTİ
Önceki gün İstanbul Haliç Kongre Merkezi’nde düzenlenen AKP İstanbul İl Danışma Meclisi toplantısına katılan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Başbakanlık ofisine “böcek” tabir edilen dinleme cihazlarının yerleştirilmesiyle ilgili soruşturmada şüpheli polislerin serbest bırakılmasını şu sözlerle eleştirmişti: “Türkiye’de bir başbakanın ofisi dinlenecek. Bütün belgeler toplanacak ve ilgili mercilere aktarılacak. Hâle bakın hepsi dışarıda. Ben şimdi buradan paralel ya da değil yargıya sesleniyorum, bütün belgeler ortadayken suç aletleri ortadayken, yapanlar ortadayken neymiş adli kontrolle serbest bırakıyormuş. Benim itirazım var. Bu ülkede siz Başbakan’ın dinlenmesini bu kadar rahat değerlendirebiliyorsanız, o zaman size soracağım sizin evinizin, yatak odanızın dinlenmesini, dinleyenlere karşı tavrınız ne olacak acaba? soruyorum. Yargı mensupları için -hiçbir şey geçerli değil ama onun dışında cumhurbaşkanı dinlenirse dinlenebilir... Olabilir. Temenni ederim ki kısa süre sonra sizler de aynı şekilde dinlenmezsiniz. Bu gidiş hayra alamet bir gidiş değil. Ben bundan sonra da itirazlarıma devam edeceğiz. Çünkü bu öyle kolay geçilecek bir iş değil. Başbakan’a taş atılır söylenen şu ‘Siyasetçisin ağır eleştirilere katlanacaksın.’ Hakaret demiyorlar ağır eleştiri diyorlar.”
GEREĞİ YAPILDI
Erdoğan’ın bu sözlerinden sonra böcek soruşturmasını yürüten özel büro savcısı, tutuklama istediği halde mahkemenin serbest bıraktığı beş şüpheli polis amirinin yeniden peşine düştü. Serbest bırakma kararına itiraz kararı aldı. Savcı, gün içinde itiraz dilekçesini mahkemeye iletti. Bu arada, savcılık ve mahkemeden serbest bırakılan böcek zanlısı müdür-amir-memurların avukatları da savcılığa soruşturma süresince yoğun hak ihlali yaşadıkları gerekçesiyle ayrıntılı suç duyurusunda bulundu.
DAHA ÖNCE DE "GEREĞİNİ YAPMIŞLARDI"
Başbakan’ın isteği üzerine pek çok yargı kararı alındı. Bunlar arasında ilk akla gelenlerden biri de Musul’daki Türk rehinelerle ilgili haberlere yayın yasağı getirilmesi. Erdoğan’ın IŞİD’in Musul konsolosluğu baskınıyla ilgili medyaya yönelik ‘yazmayın-çizmeyin-konuşmayın’ talimatından yargı vazife çıkarmış ve konu hakkındaki haberlere yayın yasağı getirmişti. Ancak bu, -önce Başbakan’ın talep ettiği, ardından yargı kararının verildiği- tek örnek de olmadı. Zira, 17-27 aralık yolsuzluk soruşturmalarıyla Adana’daki MİT tırlarına baskın soruşturmalararında yargıya müdahalelerden sonuç alındığı gibi, Twitter ve Youtube’e erişimin yasaklanması talimatları da önce başbakandan gelmiş ardından TİB ve mahkemeler gereğini yapmıştı.
“O TAK DİYE EMREDİYOR, BEN ŞAK DİYE YAPIYORUM"
Başbakan Erdoğan’ın sözlerinden sonra yargının hemen harekete geçmesi akıllara eski Genelkurmay Başkanı Doğan Güreş’i getirdi. Tansu Çiller’in başbakanlığı döneminde Genelkurmay Başkanlığı yapan Doğan Güreş, Tansu Çiller ile ilgili kendisine yöneltilen “Size emir veriyor mu?” sorusuna cevaben “O tak diye emrediyor, ben şak diye yapıyorum” demişti. Komutanın bu yanıtı hafızalara kazınmıştı. Doğan Güreş, bir süre “Tak Şak Paşa” olarak anılmıştı. Başbakan Erdoğan da tıpkı Tansu Çiller gibi, yargıdan istediği şeyleri “tak” diye söyleyip, “şak” diye yaptırabiliyor.
Başbakan, Twitter ve Youtube’e erişimin yasaklanması talimatlarını konuşmalarında vermiş ardından TİB ve mahkemeler gereğini yapmıştı. Musul Konsolosluğu baskınıyla ilgili medyaya yönelik ilk tehdit Başbakan Erdoğan’ın “yazmayın-çizmeyin-konuşmayın” talimatından sonra medyaya sansür gelmişti.
ADNAN KESKİN / TARAF