Şengün, "Sınırınızı aşıyorsunuz." diye uyarıda bulundu.
Özoğlu, "Kaygımı dile getiriyorum." deyince Başkan Şengün, "Kaygıyı aşıyorsunuz." diye ikinci kez uyarıda bulundu.
İstanbul 13. Ağır
Ceza Mahkemesi tarafından
Silivri Cezaevi'nde görülen 'Birleştirilen'
Ergenekon davasının talepler bölümünde ilk sözü
tutuklu sanık Mustafa
Balbay aldı. Kendisinin "örgütün medya koordinasyonu" ile suçlandığını anlatan Balbay, "Ben medya koordine edeceksem farklı görüşten gazetelerle değil, düşüncelerimize daha yakın olan
Tuncay Özkan ile yapardım; ama hiçbir diyaloğumuz olmadı." diye konuştu.
Cumhuriyet'in yayın kurulunda olduğunu hatırlatan Balbay, "Cumhuriyet'te akıllı bir işletmecilik yapamıyoruz. 1995 yılından sonra krize girdik. Çalışanların maaşlarını zamanında veremez hale geldik.
Medya dalgalanmalarında bir krizde gazetenin başına bir şey gelir diye korkuyordum.
Sabah toplantılarında maaşını alamayan bir muharibire haber soramıyordum. Bu nedenle de Cumhuriyet televizyona sıcak bakmadım.
Tuncay Özkan'ın televizyonu satışına da kendimce onay vermedim." diye konuştu.
"Medyadaki meslektaşlarıma da buradan sitem gönderiyorum." diyen Balbay, "Ucu gelmez
soruşturmalar herkese dokunur. Meslektaşlarım Mehmet
Baransu ve Şamil Tayyar'a geçmiş olsun diyorum.
Gazetecilik faaliyetlerimiz nedeniyle en ağır suçlamaların yöneltilebileceği ortaya çıktı." diye konuştu.
Prof. Dr. Mustafa Kanar'ın, "Mevlana'nın eserlerinde bulunan sözcüklerin anlamlarını açıkladığı" kitabından alıntılar yapan Balbay, söyle devam etti:
"Adalet sözcüğü 'Bir şeyi layık olduğu yere koymak' zulüm sözcüğü 'bir şeyi layık olmadığı yere koymak' olarak anlatılıyor. Biz buraya layık değiliz. Kimse
yargılanmadan kaçmıyor; ama en azından tutuksuz yargılanma hakkımızı verin. Duruşma salonuna gelirken cezaevinin içinde 12, çıktıktan sonrada 4 olmak üzere 16
demir kapıdan geçerek
mahkeme salonuna geliyoruz. Ceazevinde 12 demir kapı arkasında
adalet bekliyoruz." dedi.
"Layık olduğumuz yer burası değil." diyen Balbay, tutuksuz yargılanma haklarının kendilerine verilmesini talep etti.
Dava dosyasına konulan
delil niteliğindeki belgelerin sahte olduğunu belirten tutuklu sanık
Durmuş Ali Özoğlu, bu belgelerin aynı kalemden çıktığını ise hepsinde de aynı tashih hatalarının bulunması ve aynı dille yazılmış olmasına bağladı.
Davanın 4 etaptan oluştuğunu belirten Özoğlu, üçüncü etabında intahar olaylarının yaşandığını; 4. etabında ise suikastlerin başlayacağını söyledi.
Suikastlerin
Amerika tarafından yapılacağını savunan Özoğlu,
duruşmalara katılan
Mehmet Ali Pekgüzel ve Nihat Taşkın'ın da aralarında bulunduğu 4 soruşturma savcısının isimlerini sıraladı. Ardından "Mahkeme heyeti." dedi.
Özoğlu, daha sonra, suikastlerin bu minvalde, sıraladığı kişilere yönelik olacağını belirterek, "Bu dava artık kamuoyunun gözünde bitmiştir." dedi. Özoğlu'nun tehdit gibi sözleri, Mahkeme Başkanı Köksal Şengün'ü kızdırdı. Şengün'ün "Sınırınızı aşıyorsunuz." uyarısı üzerine Özoğlu, kaygısını dile getirdiğini söyledi. Başkan Şengün de "Kaygıyı aşıyorsunuz" diye ikinci kez uyarıda bulundu.
Hayavı biraz yumuşatacağını belirterek sözlerine başlayan
Gürbüz Çapan, Cumhuriyet gazetesinin '
Çorba kaynasın yeter' düşüncesinde olduğunu, kendisinin ise 'Fukaraya" yakıştırmasını yaptığı Cumhuriyet gazetesine
yardım etmek istediği için yargılandığını söyledi.
Çete ile suçlandığını belirten Çapan, polis karakoluna gidip ifade bile vermediğini söyledi. Soğuk savaşın artıklarının
tasfiye edilmeye çalışıldığını belirten Çapan, "Ama esas adamı alamıyorsunuz.
Aytaç Yalman geldi gitti. Onu tutuklamadınız. Cumhuriyet Çalışma Grubunu da Jandarma komutanını da ayartan oydu." dedi.
Sanıkların birçoğunun 20-25 kitap yazdığını belirten Çapan, "Ben kitapsızım." deyince izleyici bölümünden gülüşmeler duyuldu. Mahkemeden başka adalet bekleyip, medet umacak kimseleri olmadığını belirten Çapan, "Cezaevinden mahkeme salonuna
koyun gibi getirildiklerini belirten Çapan, "Duruşma manyağı olduk." dedi. Çapan, koyun yakıştırmasının ardından mahkeme başkanına bakıp boynunu bükerek, "Mee" sesi çıkardı.
Çapan'ın bu sözleri de izleyi bölümünde kahkahalara neden oldu.
Tutuklu sanık Hasan
Ataman Yıldırım da, "Sayın başkanım koltuğunuzdan hiç kalkmadan oturuyorsunuz. Biz hiç olmazsa arasıra yerimizden kalkıp mahkeme salonundan çıkıyoruz. Böyle uzun süreli oturmanız sizin sağlığınız açısından çok sakıncalı. Duruşmalara daha sık ara vermenizi öneriyorum." dedi.
Ergenekon sürecinin
sivil bir
darbe olduğunu savunan Yıldırım, "TSK'ya saldırı vardır. Bu da
Atatürk Cumhuriyeti'ne, Cumhuriyet'in temeli olan Anayasaya saldırıdır. Üç subayın ifadesine başvurulup bırakılıyor. Daha sonra birisi, tutuklanma isteğiyle tekrar çağrılıyor. Bu kişi Deniz Yarbay
Ali Tatar. İntihar etti biliyorsunuz. Burada yaşananların bir
senaryo olduğunu bizim anladığımız gibi farkedemediği için onurunu korumak için
intihar etti. Buradaki insanlar kaçmaz. İntihar eder. Onuruyla ölmek için." dedi.
Davada komplolar olduğunu savunan Yıldırım, bunların önce medyada konuşulduğunu, ardından da gidilip insanların alındığını söyledi. (CİHAN)