‘ERGENEKON'UN SON KOZU VE YENİ ER – POLİS CENAZELERİ
Ergenekon en etkili son kozlarını ‘
seçim arifesi' sürecinde oynamakta. Bu süreç
AK Parti'nin sıkıştırabileceği en son
kavşak. Vesayet yapısı bağlamında, ‘ya hep - ya hiç' oyunun süreci içindeyiz. Çünkü seçimler sonrasında oluşacak güçlü bir AK Parti
iktidarının yeni anayasa ile demokratikleşmenin son adımlarını atacağını ve artık tam demokratik bir ülkede eskisi gibi iktidar içinde gizli iktidarlar / derin devletçikler /
vesayetin kurumlarının kalamayacağını çok iyi biliyorlar. Ve bu son kalan kozlarını oynarken de alabildiğine pervasızlaşıyorlar. Artık birilerine çaktırmadan iş bitirmek gibi bir kaygıları da yok, her şeyi aleni / gözümüzün içine baka baka yapıyorlar.
CHP'den
Ergenekon sanıkları aday yaptırılıyor. Bay ‘bir bilen'in / bir ‘bölen'in açıktan desteği yetmiyor, açıklamalarından da anlaşılacağı üzere, yakında seçim meydanlarına inmesi de bekleniyor. Hâlbuki kelin saçı olsa önce kendi başını tarar…
CHP doğuda BDP ile dirsek temasından kaçınmıyor. Kepenk kapatmalara
destek veriyor, önceden el altından yürütülen şifreli mesajlaşmalar, artık kamuoyuna açık ve seçik veriliyor.
Murat
Karayılan Fırat Haber Ajansı'na (FHA) yaptığı açıklamayla,
Hatay Dörtyol olayında birebir vesayet sisteminin kurucularının yaptığı açıklamalarla örtüşen değerlendirmeler yaparken, arabasını
eylem için teslim eden MHP'li üyeyi savunuyor.
PKK'nin yayın organı aynı FHA, porno kasetler olayında da, tamamıyla MHP'ye destek verip, AK Parti'yi suçluyor. MHP'li yetkili de bu jeste anında karşı jestle karşılık verip adeta ‘al gülüm, ver gülüm' oynaşması gerçekleştiriliyor.
Tabi ki bu paslaşmalar konusunun en merkezinde ise,
darbeci silahlı güçlerin olduğu gün gibi aşikâr. Seçim atmosferini sabote edip, durumu AK Parti'nin aleyhine çevirmek için de doğuda operasyonlar aralıksız sür(dür)ülüyor. Hatırlayalım, aynı kesimler
Anayasa Referandumunda da “
Hayır” cephesinde şer birliği yapmamışlar mıydı?..
İsterseniz dikkatinizi çok önemli olan bir başka noktaya doğru çekeyim. Dikkat edin;
Öcalan'ın, BDP'li vekillerin ve parti yöneticilerin yaptıkları her açıklamanın hedefine, son dönemlerde özellikle AK Parti yerleştirilmiyorlar mı?
Sanki
Kürt sorununun çözülemezlik sarmalı bu parti döneminde oluştu?
Sanki
Kürtlerin taleplerinin önündeki en büyük engel AK Parti?
Sanki %10 barajını AK Parti koydu?
Sanki BDP'li adayları AK Parti seçimlere sokmak istemiyor?
Sanki silahlı operasyonları AK Parti düzenliyor?
Sanki Öcalan ile yapılan görüşmeleri AK Parti engelliyor?
Kısacası sanki yer yarılsa, gök kubbe çökse, bunun tek sebebi AK Parti?
Sanki vesayet sistemi ve silahlı
bürokrasi bu ülkede hiç olmadı ve şu anda da hiç yok?..
Aslında Öcalan ve PKK cephesinden bizim aldığımız izlenimler ve duyumlar şöyle; bunlar da hala devletin içinde mevzilenmiş Ergenekonculara oynuyorlar. Onlara göre Ergenekoncular eninde sonunda galip gelecek ve söz söyleme hakkı onlara geldiğinde de, bu günkü
ittifaklarının ödülünü alacaklar.
Oysa bir türlü
ders çıkaramadıkları gerçek; bütün askeri dönemlerin baş kaybedenleri; Kürtler, Ehli Beyt yapılanmalar,
dindarlar ve gerçek solcular olduğu gerçeği. Çünkü devletin içine çöreklenmiş bu adi derin yapı; kendi yarattığı din, mezhep ve ulusalcı milliyet anlayışını, her seferind
e devlet yönetimine hâkim kılarak, ‘ötekileri' yok ediyor ya da kendine
köle haline getirip, tepe tepe kullanıyor…
CHP, MHP, BDP,
Demirel ve Kemalist Solculardan oluşan bu şer ittifak, Ergenekon'un da desteğini alarak, bilumum karanlık çevreyle de
işbirliği yaparak, Haziran 2011 seçimlerinde AK Parti'yi iktidardan indirmek, bunu beceremezlerse de Anayasayı tek başına değiştirecek çoğunluktan yoksun bırakmayı arzuluyorlar.
O yüzden sadece çevremizde tanıdıklarımızı değil, mümkün olsa ‘mezarlardakileri bile kaldırarak oy kullanmaya götürmek gerekli' söylemini kulağımıza küpe yapmakta yarar var gibi, değil mi? Ve AKP'nin içindeki bazı bilinçsizlerden dolayı; ‘bizi helak etme Allah'ım' diye çok çok da dua ederek..
Bu şer sarmalına karşı,
Türkiye dindarlarının, gerçek sosyal demokratların ve liberallerin, kendilerine güven kazanıp, şer cephesine karşı net tavır aldıkları görülürken, Kürtlerin bir kısmının ve Ehli Beyt çoğunluğunun, hala kendilerinin
katilleriyle olan aşklarını sürdürmelerini görmek, gerçekten de çok büyük bir talihsizlik…
Ancak burada Türkiye dindarlarını tamamen aklayıp, bir kenara koymadan önce, Kürtlerin ve Ehli Beyt'in katilleriyle işbirliği yapma çarpıklığında onların da günahlarının var olup olmadığını da ifade etmeliyiz.
Sünni-Türk dindarların yıllarca Kürt ve Ehli Beyt
Anadolu halkının sorunlarına karşı duyarsız kalmaları, hatta dışlayıp, yaftalamaları ve bunun daha da ötesinde, zaman zaman karanlık güç odaklarının Kahramanmaraş'ta, Çorum'da, Sivas'ta Malatya'da sergiledikleri provokasyonlarda katil rolünü üstlenmeleri, Kürtlerin ve Ehli Beyt'in, bu çevrelerden soğuyup, uzaklaşmalarına neden olmuyor mudur acaba?
Bir diğer anlatımla, şimdilerde Kürt haklarının tek savunucusunun BDP gibi görünmesinde ve CHP'nin Ehli Beyt'in vasisi konumunda olmasında, bu Sünni-Türk olan dindar kardeşlerimiz de, kendi paylarına nerede hata yapıldığını düşünüp, ona göre davranmalılardır, değil mi?
Not 1: PKK'nin bu kadar çok
ölüm kaybı beraberinde prestij kaybına da yol açtığı için, ikili ve çoklu anlaşmalar gereği, bu kez de
baskın yeme sırasının güvenlik güçlerine, özellikle de polislerimize ve de gariban ana kuzusu
Mehmetçik erlerimize geldiğini de hatırımızda tutalım…
Not 2: İsterseniz tam adres olarak nokta vuruş şeklinde, nerelere ve kimlere saldırı olacağı ile ilgili bu yazımıza da bir göz gezdirin
http://www.haberx.com/pkknin_derin_teroru_ve_asil_hedefi(17,n,10677015,232).aspx
ÖNDER AYTAÇ