İstanbul 13. Ağır
Ceza Mahkemesi'nde görülen Birleştirilen
Ergenekon davasının 55'inci duruşmasına;
tutuklu sanıklardan Mehmet
Haberal,
Levent Ersöz ve Mustafa Dönmez'in de aralarında bulunduğu 12 tutuklu sanık katılmadı. Diğer 28 tutuklu sanık ile tutuksuz sanıklardan Tanju Güvendiren duruşmada hazır bulundu.
Tutuklu sanık Hasan
Ataman Yıldırım, savunmasına 3'üncü gününde de devam etti. İş yerinden alındığı ve içinden suç unsuru taşıyan veriler bulunduğu belirten flash belleklerin polis tarafından oluşturulup, polis tarafından kendi eşyaları arasına konulduğunu öne süren Yıldırım, "
Polis arama ve el koyma tutanaklarında benden alındığı ileri sürülen flash bellekleri, benden alınan bellek değil." dedi. El koyma tutanaklarında kendisinden alınan belleğin üzerinde '
seri numarasının yok' diye yazıldığını ve bu belleğin daha sonra kendisine teslim edildiğini söyleyen Yıldırım, avukatında bulunan bu belleği
mahkeme heyetine göstererek, "Bakın, aslında bellek üzerinde bazı numaralar mevcut. Yani seri numarası var. Polisin, içinden
delil bulduğunu söylediği ve benden aldığını söylediği bellek, aslında bu bellek değil." iddiasında bulundu.
Sanık Yıldırım, savunmasının üçüncü gününde kendisi hakkındaki suçlamalara 17 madde halinde kısa cevaplar vererek savunmasını tamamladı. Kişisel veri kaydetmediğini ileri süren Yıldırım, başkalarının kaydettiği verilerin kendisine yüklendiğini iddia etti. Savunmasında anlattığı flash belleğin iş yerinde konukların girmediği bir odada kullanılmayan eski bir
dolap içinde muhafaza edildiğini belirten Yıldırım, kendisi hakkında da "
Pırlantaya çamur atsanız da pırlanta, pırlantadır." şeklinde mütevazi bir benzetme yaptı.
Şirketinden ele geçirilen dijital medya ürünlerinin yedeklerinin ve flash değerlerinin alınmadığını belirten Yıldırım, "Bizim şirketin yedek alma konusunda kendilerine
yardımcı olabileceğimizi söyledik ama polisler bu konuda yardım almadıkları gibi bu ürünlere de hukuksuz olarak el koydular." dedi. Polis tarafından yaratılan delillerin kendisinden ele geçen eşyalar içine yerleştirildiğini ileri süren Yıldırım, "Polis, daha sonra kendi yarattığı delilleri, kendisi incelemiştir." diye konuştu.
Demokrat, sosyal ve çağdaş bir kişi olduğunu belirten Yıldırım, asla kanlı filmleri seyretmediğini söyledi. 1984 yılında askeriyeden ayrıldığını belirten Yıldırım, bu nedenle
muvazzaf subaylarla bir ilişkisinin bulunmadığını söyledi. İşçi Partisinden hiç kimseyi tanımadığını belirten Yıldırım, sadece sanık Emcet Olcayto'yu tanıdığını, onu da cezaevinde tanıdığını söyledi.
Adının geçtiği 3'üncü iddianamede sözde örgüte motivasyon verdiğinin belirtildiğini söyleyen Yıldırım, "Ben pozitif bir insanım. Etrafımda bulunan insanlara pozitif enerji veririm. Acaba cumhuriyet savcılığı bu nedenle beni cezaevinde bulunanları motive etmem yolunda bana görev mi verdi?" iddiasında bulundu. 15 aydır tutuklu yattığını, 20 yıldır aynı evde ikamet ettiğini, 2 çocuk babası olduğunu, kaçma durumunun da bulunmadığını belirten Yıldırım, "Aynı dalga operasyonlarda benimle birlikte gözaltına alınan
Albay Hüseyin
Vural Vural ile İlyas Çınar tutuksuzlar. Yaşım 60 ve sağlık sorunlarım var. Bu nedenlerle tahliyemi talep ediyorum." dedi.
Savunmasının ardından mahkeme heyetine
başkanlık yapan hakim Hasan
Hüseyin Özese,
soruşturma aşamasında sanık
Hasan Ataman Yıldırım'ın emniyette, savcılıkta ve hakimlikte verdiği ifadeleri okumaya başladı.
CİHAN