Yeni Furkan Dergisi'nin Genel Yayın Yönetmeni Saadettin Ustaosmanoğlu,
Ergenekoncu bir binbaşının 2003'te
örgüt adına İBDA-C ile
ittifak teklif ettiğini iddia etti. Aktüel Dergisi'ndeki habere göre 30 Haziran tarihli
Taraf gazetesindeki köşesinde Emre
Uslu,
Anayasa Mahkemesi Başkanı'nı
hedef alan iddialardan yola çıkarak farklı kamplarda olması gereken iki oluşum Ergenekon ve ÎBDA-C arasındaki bağlantıya değiniyordu. Uslu yazısında,
Atatürkçü Düşünce Derneği gibi ulusalcı oluşumların kalesi konumundaki
derneklere 28
Şubat günlerin de atılan bombalarda imzası bulunduğunu belirttiği İBDA-C'nin bugün ulusalcılarla arasındaki ilişkiyi pek sıkı fıkı buluyordu. Özellikle İBDA-C bağlantılı belli başlı yayın organlarından Baran
dergisinde son dönemlerde çıkan ulusalcı ve Ergenekon sempatizanı yazılara da gönderme yaparak "Devletin
terör listesinde yer alan bir örgütün bunca girift ilişkisine, ulusalcı yapılarla olan bağlarına ve dahası, dün bombaladıkları dernekle bugün aynı safta yer almalarına aklım ermiyor" şeklinde sona erdiriyordu yazısını.
Ergenekon bağlantısı dışında, son dönemlerde çeşitli yayın organlarında ÎBDA-C ile
El-Kaide' class='textetiket' title='El Kaide haberleri'>El Kaide arasında bağlantı iddiaları da gündeme geliyordu. Son olarak ABD'nin
İstanbul konsolosluğuna yapılan saldırının hemen ardından basına yansıtılan iddialardan biri de "saldırıyı İBDA-C El Kaide'nin gerçekleştirmiş olma olasılığının" güçlü olduğu yolundaydı.
Ergenekon, ABD Konsolosluğu saldırısı ve El Kaide bağlantısı gibi iddiaların hedefi olan İBDA-C'nin sözcüsü konumundaki Yeni Furkan dergisinin genel yayın yönetmeni Saadettin Ustaosmanoğlu ile iddialar ve ardında yatanları konuştuk. Ve Ergenekoncuların zamanında onları da es geçmediğini öğrendik...
İBDA-C'yi Ergenekon'la bağdaştıran haberler çıktı. Bu doğru mu?
Büyük Doğu-İBDA-C fikriyatının temsil makamı bellidir, o makamın dışında söylenmiş olanlar sadece söyleyenleri bağlar.
Hangi makamı kastediyorsunuz?
Fikriyatın sahibi
Salih Mirzabeyoğlu.
İBDA-C çizgisindeki Baran dergisinde herkes eleştirilirken Ergenekon mensupları mücahit olarak nitelendiriliyor, nasıl değerlendiriyorsunuz?
Baran dergisi İBDA-C fikriyatına nispeti olan bir dergidir. Yapıp ettiklerinde isabet ettiklerinin şerefi kendilerine ait olduğu gibi, hatalarının mahcubiyeti de kendilerinin bağlar.
Yani, basına yansıdığı gibi İBDA-C - Ergenekon beraberliği söz konusu değil mi, demek istiyorsunuz?
Tabii ki. Biz de Furkan dergisi olarak Nakşi bir cemaate (
İsmailağa cemaati) mensubiyet içinde, İBDA'ya nispetini kurmuş bir kuruluşuz ve Ergenekon meselesini kesinlikle tasvip etmedik, etmiyoruz.
Baran dergisinde Genelkurmay'ın andıcının savunulması, İBDA-C çizgisine göre "düşman" pozisyonda olması gereken emekli Tümgeneral Alaattin Parmaksız, eski Balıkesir milletvekili Turhan Çömez, Prof. Hasan Koni, Behiç Kılıç, Nihat Genç, Alparslan Arslan'ın babası, Serdar Akinan, Naci Kutluay, Uğur Civelek, Erol Manisalı gibi kimselerle görüşülüp, görüşlerine yer verilmesi, Atatürk'ün bile savunulması, Ergenekon'a methiyeler düzülmesi gibi olaylar bir yanda ulusalcı-İBDA'ci bağlantısı, öte yanda Ergenekon'la flört söylentilerine sebep oldu. Bu işin aslı nedir?
Bahis mevzuu isimlerin hepsi aynı kefeye konmayabilir belki ama, çoğunun niyeti antiemperyalist görüntü altında kendilerine
yandaş bulma teşebbüsüdür. Antiemperyalistlikleri yüzde 20'yi geçmez. Bu kişiler altyapısı hazırlanmış bir oyunun sözcüleri konumundaki kişilerdir... "Atatürk'ün bile..." cümlesiyle ifade ettiğiniz mevzuya gelince, ifade biçiminizden de anlaşılıyor ki, Müslümanlar için menfî manası muazzam travmalara sebep olmuş bir mesele, tavizi asla kaldıramayacak bir meseledir ve biz bu konuda en iyi tevillerle bile işin müspet bir tarafını bulamadık. Baran'ın bu çizgiye kayması tabii olarak kendilerini ilgilendirir... Biz bu mevzunun biraz daha arka planına gidelim isterseniz, yani ulusalcı-Kemalist taifenin Müslümanlara el atma meselesinin arka planına... Mesele 2003 yılında başladı diyebiliriz.
Kendilerine Sultan Galiyevci diyen ulusalcı ekipten emekli bir binbaşı (adını Vermiyor) arkadaşlarımızla bir görüşme yaptı ve şu tekliflerde bulundu;
Vatansever Güçler Birliği adında bir oluşum düşünüyoruz, bu oluşum dergi ve dernek faaliyeti şeklinde tezahür edecek, ilk etapta üniversite
gençliği etrafında çalışma yapacak, sonra büyük illerde dernekler açılacak, daha sonra da bütün illerde kuvayı milliye yapılanması gibi örgütleneceğiz. Bu hareket kitle gösterileri organize edip bir
takım propagandif ve manipülatif işlerde bulunacak. Sokağa ve gençliğe hakim olmaya çalışacak...
Çıkacak derginin dört-beş sayısını kendilerinin finanse edeceğini söyleyen
Binbaşı, televizyon programlan konusunda da yardımcı olabileceklerini söyledi. Şartları şuydu; siz
İslam ihtilalinden bahsetmeyip Kemalizm'e saldırmayacaksınız, biz de şeriata saldırmayacağız...
Arkadaşlarımız, samimiyetlerini ölçmek bakımından, etkin oldukları bir gazetede Salih Mirzabeyoğlu ile
röportaj yapılmasını teklif ettiler. Fakat bu kişiler şartların ağır olduğunu beyan edip uzaklaştılar... Bu dönemde, birçok islamcı gruba gidildiği duyumlarını almıştık, kimin kabul edip etmediğini, tabii olarak bugün daha net görmeye başladık.
Biraz daha açarsak... Açarsak, şöyle bir manzarayla karşılaşırız ki, bizim açımızdan meselenin tâbir ve tevili
yerli yerine oturur. ulusalcı-İslamcı diyaloğundan ilk bahseden kişilerden biri Akşam gazetesindeki köşesinde emekli General Kemal Yavuz'dur. Bu kişi için İBDA mimarı Salih Mirzabeyoğlu'nun "Telegram" isimli eserinde neler yazdığı da malum. Bu çerçevede İBDA'ya nispeti olanların bu tekliflere "
evet" demelerinin ne kadar yanlış olduğunu görüyoruz. Bu
politika, tabularla insanımızı sindirenlerin, halihazırda ve gelecekte bu ülkenin kaymağım yemeye devam etme niyetinde olanların politikasıdır, asla; vatan millet
Sakarya edebiyatlarına inanılmaması gerektiğini söylüyoruz, Ulusalcı Kemalist taifesinin
tetikçi arayışları bugün de sürmektedir.
İBDA-C'de ulusalcılığa yakınlaşma ya da başka bir sebeple ayrışma başladı mı?
Bizim tasvip etmediğimiz bir şeyi başka bir grubun tasvip etmesi tabii olarak fikrin bütünlüğüne bir halel getirmez. Ancak şunun anlaşılmasına sebep olur: Söz sahibi bellidir. Bunun dışında bir hamle, fikre nispetin yanlışlığını gösterir. Yani; kimse bütün fikir nispeti içinde "ben yaptım oldu" diyemez.
ABD Başkonsolosluğu saldırısında da hem İBDA-C hem El Kaide işi olduğuna dair haberler yayınlandı. Hatta 9
Mayıs tarihli bir ajans haberinde, "İstanbul'daki ABD Başkonsolosluğu'na yapılan saldırıda elde edilen bulgular, saldırıyı İBDA/C-E1 Kaide'nin gerçekleştirmiş olma olasılığını da güçlendiriyor" denmişti.
Şimdi... Manipülatif haberlere itibar etmiyoruz... Bu eylemi kimin yapıp yapmadığına dair bilgileri tabii olarak kolluk kuvvetleri elde etmeye çalışacaklar, belki de bulacaklar... Biz bura dan bu konuya dair şu veya bu yaptı şeklinde bir şey söyleyemeyiz. Fakat asıl söylenmesi gerekeni söyleyebiliriz. Bu da müşahhasların dışına çıkmakla mümkün ki, daima yanılgılara düşülmesi bu noktada gerçekleşiyor. Bırak İBDA-Kaide birlikteliğini, dünya konjonktüründe öyle bir duruma girdik ki, İslam aleminin en ücra köşesindeki bir Müslüman'la buradaki bir Müslüman'ın
işbirliği yapması değil de yapmaması bizi şaşırtır. Bunun dışında söylenecek şey, eski genelkurmay başkanı
Hilmi Özkök'ün,
darbe teşebbüsü var mıydı yok muydu sorusuna verdiği cevaptan ibarettir; "Var da diyemem, yok da diyemem."
Ergenekon'a dönersek, sizinle bir ilişkileri, bağlantıları oldu mu? Olduysa ne şekilde kimler temas etti, sonu nereye vardı?
Doğu Perinçek'in
Aydınlık dergisinden bizi aradılar.
Anayasa Mahkemesi Başkam
Haşim Kılıç'ın İBDA mimarı Salih Mirzabeyoğlu ile ilgisi konusunda bilgi istediler. Kendilerini geri çevirdik. Ergenekoncuların bu en cazgır taifesinin nasıl yalan haber ürettiklerini bizimle ilgili bir haberden biliyoruz. Perinçek'in 2000'e Doğru isimli dergisinde bizimle ilgili hayali senaryosu o zaman bizi çok güldürmüştü. Yalancılıkları, bizim için tescillidir. Yakın zamanda da Ergenekon davasından cezaevinde bulunan Türk Ortodoks Patrikhanesi sözcüsü
Sevgi Erenerol'un avukatı aradı bizi; kendilerine gönderdiğimiz Furkan dergisi sebebiyle telaşlanmışlar, "şimdi de bu taraftan mı bir
operasyon düzenleniyor diye korktuk" dediler. Biz prensip olarak cezaevlerine dergi göndeririz, Ergenekonculara da gönderdik.
Muzaffer Tekin, Fikri
Karadağ ve
Zekeriya Öztürk "bu dergiyi kabul etmiyoruz" diyerek geri gönderdi. Yine içerde olan Erkut Ersoy'la Zihin Kontrolü mevzu üzerine görüşmüşlüğümüz var. Tabii olarak bu mevzuların içinde olduğundan haberimiz yoktu.
Yine Ergenekon'dan
tutuklu doçent Ümit Sayın'ın İBDA ile ilgisi, yapmış olduğu bir cinlik sayesindedir. Salih Mirzabeyoğlu'na uygulanan Zihin Kontrol mekanizmasının içinde olduğunu zannettiğimiz bu kişi, Mirzabeyoğlu'nu konuyla alakalı olarak ceza evinde ziyaret etmek istemiş fakat Mirzabeyoğlu tarafından kabul edilmemiştir. Ergenekoncuların arkadaşlarımıza 2003'te teklif ettikleri, "Kemalizme saldırmayın. .." esprisi yanında
zihin kontrolcülerinin Salih Mirzabeyoğlu'na "Kemalizmin felsefesini yaz" teklifini yan yana getirdiğinizde işin rengi biraz daha meydana çıkmış olur. Bu teklifleri reddeden Mirzabeyoğlu hâlâ aynı işkencelere maruz kalmaktadır.
(Aktüel)