Ergenekon davasının önceki gün yapılan 6. duruşmasında ilginç bir gelişme yaşandı. Örgütün üst düzey yöneticisi olmakla suçlanan
emekli Tuğgeneral Veli Küçük'ün kızı ve aynı zamanda
avukatı Zeynep Küçük, kamuoyunda, müvekkilinin
Kocaeli'nde görev yaptığı sürede
faili meçhul cinayetlerin arttığından bahsedildiğini hatırlattı.
Avukat Küçük, söz konusu dönemde
Adapazarı-
Bolu-
İstanbul hattında işlenen faili meçhul cinayet olup olmadığının savcılıktan sorulmasını istedi. Bunun üzerine Mahkeme, Kocaeli
Cumhuriyet Savcılığı'ndan bilgi istenmesine karar verdi. Ancak, talebin
Veli Küçük'ün kızından gelmesi kafalarda soru işaretlerine sebep oldu. Zaman'a açıklama yapan Zeynep Küçük, '
suçlamaların tamamının dedikodudan ibaret' olduğunu ileri sürdü.
Müvekkilinin görev yaptığı dönemde Kocaeli Jandarma Bölgesi'nde faili meçhul kalmış hiçbir cinayetin olmadığını savunan avukat Küçük, "Yargılamanın konusu bunlar değil. Hukukî hiçbir değeri yok. Ama Hendek'te işlenen cinayetle bile müvekkilim ilişkilendiriliyor." diyor. Zeynep Küçük, yapılacak araştırma sonrası müvekkili olan babasının aklanacağını düşünüyor. Ancak, Ergenekon iddianamesinde Veli Küçük'le ilgili suçlama sadece Kocaeli bölgesinde işlenen faili meçhullerle sınırlı değil. İlk olarak Küçük 'silahlı
terör örgütü kurma, yönetme, TC hükümetine karşı silahlı isyana
tahrik, zorla hükümeti ıskata teşebbüs' kısaca 'darbeye teşebbüs' suçlamalarının muhatabı. Ayrıca Küçük,
Danıştay saldırısında da azmettirici olmakla (kasten öldürmeye azmettirme) suçlanıyor.
Faili meçhullerde JİTEM imzası
Eski
Faili Meçhul Cinayetleri
Araştırma Komisyonu üyesi
Hüsamettin Korkutata ise Veli Küçük'ün '
şeytan üçgeni' olarak da bilinen bölgede gerçekleştirilen faili meçhul
cinayetlerden sıyrılmasının o kadar kolay olmayacağını anlatıyor. Korkutata, "Veli Küçük gibi adamlar bu tür işlerde endirekt olarak vardırlar. Maşaları vardır, onları kullanırlar. Nasıl olsa benim üzerimde bir şey ispatlanamaz diye düşünebilirler. Ama bu cinayetler JİTEM'in işiydi. Veli Küçük de JİTEM'in kurucusu ve başı olduğunu
itiraf etmiştir." dedi. Komisyon bünyesinde 'şeytan üçgeni'nde
Behçet Cantürk ve
Savaş Buldan cinayetlerini araştırdıklarını ifade eden Korkutata, "İkisinin de izlerinin JİTEM Komutanlığı'nın kapısında kaybolduğunu gördük. JİTEM'e gidilmiş ve kaybedilmiş. Hatta, bir bekçi ile konuşmuştuk, o da anlattı. Sonra bekçi de kayboldu. O faili meçhuller JİTEM tarafından işlendi. Veli Küçük'ün adı o zaman da vardı. Küçük hakkında şikâyet dilekçesi verdik. O dönemde JİTEM yok diyorlardı." şeklinde konuşuyor.
'Soruşturma yapılmaması çetenin varlığının delili'
Veli Küçük 19
Ağustos 1993 ile 15 Ağustos 1996 tarihleri arasında Kocaeli İl Jandarma Komutanı olarak görev yapmıştı. 'Şeytan üçgeni' olarak da adlandırılan Adapazarı-Bolu-İstanbul hattında işlenen cinayetler serisi 14 Ocak 1994'te
işadamı Behçet Cantürk ve şoförü Recep Kuzucu'nun polis kimliği taşıyan kişilerce öldürülmesiyle başladı. 25
Şubat 1994 tarihinde Cantürk'le ilişkisi olduğu öne sürülen avukat Yusuf Ekinci,
Ankara çıkışında ölü olarak bulundu. 28
Mart 1994'te malum üçgen içerisinde iki yeni
ceset daha görüldü. İstanbul Aksaray'da, oto galerisi sahibi olan Liceli Fevzi Aslan ve yeğeni
Salih Aslan, yazıhanelerinde, yine polis olduklarını söyleyen kişilerce gözaltına alındı. Bir gün sonra cesetleri, Kınalı-
Sakarya TEM Otoyolu'nun Hendek gişelerine yakın bölgeye atıldı. İstanbul Emniyet Müdürlüğü'nün yapmış olduğu balistik inceleme sonucu, Cantürk cinayetinde kullanılan silahla Fevzi ve Salih Aslan'ı öldüren silahın aynı olduğu ortaya çıktı. 3 Haziran 1994 tarihinde, Cantürk'e yakınlığı ile bilinen ve Cantürk'ün kimler tarafından öldürüldüğünü bilen Savaş Buldan, yakın arkadaşı Adnan
Yıldırım ve
Hacı Karay,
Düzce Yığılca yakınlarında ölü olarak bulundu. 2 Mart 1995'te kaçırılan MİT elemanı
Tarık Ümit de bu bölgede
infaz edildi.
Eski
Başbakanlık Teftiş Kurulu Başkanı Kutlu Savaş'ın hazırladığı
Susurluk raporundaki şu ifadeler dikkat
çekici: "
Uyuşturucu trafiğinde geçiş noktası olan Kocaeli'de çetelerin ortaya çıkışı, Jandarma
Alay Komutanı Veli Küçük, Emniyet Müdürü Nihat Camadan ve Affan Keçeci'nin adlarının çeşitli olaylara karıştırılmış olması, yorum ve spekülasyonları artırmış, bölgenin 'şeytan üçgeni' olarak adlandırılmasına sebep olmuştur. Bölgeyle ilgili olarak kapsamlı değerlendirmelere başvurulmaması, adı çeşitli iddialara karıştırılmış görevliler hakkında tatminkâr açıklamaların ve
soruşturmaların yapılmaması, çetenin varlığının en büyük delili olarak algılanmasına yol açmıştır."
ZAMAN