Geçtiğimiz eylül ayının ilk haftasında
muvazzaf bir
paşanın
Ergenekon davasının
tutuklu sanıkları
emekli or
generallar
Eruygur ve
Tolon'u ziyaret etmesiyle başlayan süreç, ilginç gelişmeleri de beraberinde getirdi.
Eylül ayının ilk haftasıydı. Ajanslar sabah saatlerinden itibaren "Flaş... Flaş..." anonsuyla bir haber geçi-yorlardı.
Ergenekon Terör örgütü (ETÖ) ile ilgili çok önemli bir gelişme yaşanıyordu. Herkes ilk başta yeni bir
gözaltı dalgası olduğunu düşündü. Ancak gerçek kısa süre sonra anlaşıldı. ETÖ davasının tutuklu sanıkları Em.
Org. Şener Eruygur ile Em. Org. Hur-şit Tolon'a muvazzaf bir paşa ziyarete gidiyordu.
Ziyaret her anlamda dikkat çekiciydi. Paşa bu ziyareti kendi inisiyatifiyle yapmıyordu. Ziyaret edilenler kadar ziyaret eden isim de anlamlıydı; Korg. Galip Mendi. Mendi, görev yaptığı
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nden hiç de iyi anılarla dönmemişti. Ama bu ziyaret Ergenekon Davası'nda bir milat oldu.
Daha önc
e devlet içinde müthiş bir uyumla yönetildiği düşünülen operas-yona ilk
darbe vurulmuştu. Arkasından önce Em. Org. Şener Eruygur "
hastanelik" oldu, kısa sürede
Gülhane Askeri Tıp Akademisi'ne (
A haberleri'>GATA) gönderildi. Ardından sıra diğer asker şahıslara geldi. Hepsi birer ikişer önce
sivil bir hastaneye, sonrasında ise GATA'ya nakli mekân eyledi. Bu arada asker yayınladığı bir emirle kolluk kuvvetlerinin lojmanlara girişini yasakladı. Kısa sürede ETÖ'ye yönelik operasyona birbiri ardına reaksiyon verilmeye başladı, işte biz de size devam etmekte olan satrançta Ergenekon'a karşı hamleleri anlatalım istedik. O halde başa, Genel
kurmay Başkanlığı'nda yaşanan devir-teslim sonrasına, Galip Mendi'nin yaptığı ziyarete dönelim...
Galip Mendi,
Kocaeli garnizon ko-mutanıydı. Ergenekon Davası sanıklarının bir kısmı da
Kandıra F Tipi Ce-zaevi'nde tutuluyordu. Bu sanıklar içerisinde hiç şüphesiz iki isim, Şener Eruygur ve
Hurşit Tolon özellikle dikkat çekiciydi. Kamuoyu 30 Ağustos'ta
Genelkurmay Başkanlığı'nda gerçekleşen devir-teslimin Ergenekon Operas-yonu'na etkisini merak ediyordu. Çok geçmeden de cevabını aldı. Kocaeli Garnizon Komutanı Korg. Galip Men-di, iki emekli komutanı 3 Eylül günü ziyaret etti. Ziyarete sivil bir araçla gelen Mendi, ll:30'da başladığı ziyareti bir saat sonra bitirdi. Mendi bu şok ziya-
retle ilgili hiçbir açıklama yapmadı. Ama onun yerine Genelkurmay Baş-kanlığı'nın internet sitesinde bir açıklama yayınlandı. Ziyaret TSK adına yapılmıştı. Bildiride altı çizilen bir diğer önemli husus da "yargıya duyulan güven ve yargı bağımsızlığıydı.
Gerçi TSK'nın ETÖ'ye yönelik operasyona bakış açısında bir değişiklik olduğunun ilk işaretleri Yüksek Askeri
Şura toplantısında verilmişti. ETÖ ile irtibatları savcı
Zekeriya Öz tarafından bir yazı ile Genelkurmay Başkanlığı'na bildirilen
subayların
terfileri, biri hariç, tam kadro gerçekleştirilmişti. Sadece adı Kara
deniz Ereğli'de yaşanan
fişleme olayı ile kamuoyunun gündemine taşınan Tüma. Deniz Kutluk terfi etti-rilmemiş, emekli edilmişti.
Galip Mendi'nin ziyaretinden sadece iki hafta sonra Şener Eruygur yüksek
tansiyon rahatsızlığı sebebiyle hastaneye kaldırıldı.
Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi Araştırma ve Uygulama Hastanesi'ne kaldırılan Eruygur için devletin bütün imkânları seferber edildi. Kısa sürede iyileşen Eruygur, hapishaneye geri döndü ama bu dönüş uzun süreli olmayacaktı. Bu arada hastalanan Eruygur için "GATA'ya sevk" çoktan seslendirilmeye başlamıştı. Kısa bir süre sonra ise Şener Eruygur, çok daha ciddi bir şikâyetle,
beyin kanaması teşhisiyle aynı hastaneye kaldırıldı. Buradan da GATA'ya sevk edildi. O günlerde Eruygur'un hayati tehlikeyi atlatamadığı, konuşamadığı, iyileşmesi için uyutulduğu haberleri basında oldukça sık yer aldı.
Savcı doktoru sorguladı
Sonuçta Eruygur, tutuklu, yargıla-nan ve yargılanmayı bekleyen TSK mensupları için bir umut oldu. Tama-mına yakını
tahliye ile sonuçlanan bu süreci izlemeye başladı. Hurşit Tolon,
Atilla Uğur,
Levent Ersöz GATA'nın yolunu tutan zanlılardı. Oysa bu isimler yakalanmadan kısa bir süre önce sağlık muayenesinden geçmiş, ciddi hiçbir rahatsızlıklarının olmadığı anlaşılmıştı. Bu hastane raporları da zaten kısa süre sonra
gazete haberlerine konu oldu.
Ancak en ilginç olan Eruygur'un tahliyesi idi. Tahliyenin hemen ardın-dan Eruygur'un GATA koridorlarında ayakta dolaşırken görüntüleri internete düştü, iddiaya göre Eruygur turp gibiydi. Hatta zaman zaman CHP'li bir vekille
balık yemeye gidiyordu. Tahliyeler ile ilgili şüpheleri ayyuka çıkaran ise Eruygur'un karısı
Mukaddes Eruy-gur'un GATA'dan Tabip
Albay Nusret Demircan'la yaptığı
telefon görüşmesi oldu. Ortam dinlemesi ile gerçekleştirilen kayıtta Mukaddes Eruygur, kamuoyunun şüphelerini haklı çıkaran sözler sarf ediyordu. Eruygur, eşinin ne zaman
taburcu edileceğini öğrenmeye çalışıyor, Alb. Demircan ise "tahliye edilirse tutuklanabileceğini ima ediyordu. Ancak GATA'da da sonsuza kadar tutulmaları mümkün değildi. Bunun için başka bir şeyler yapılması gerekiyordu. Oysa Şener Eruygur'a göstermelik de olsa hiçbir
test yapılmamış, hiçbir
belge verilmemişti.
İşte Alb. Demircan, bu duruma dikkat çekerek Mukaddes Eruygur'u yatıştırmaya çalışıyordu. Eruygur ise eşinin tahliyesi için istanbul 12. ve 14. Ağır
Ceza Mahkemeleri'ni adres gösteriyordu. Bu
mahkemeler "onlardandı". Nitekim çok kısa bir süre önce "
nöbetçi" 12.
Ağır Ceza Mahkemesi tutuklu Ergenekon sanığı Hurşit Tolon'u
beraat gibi bir kararla tutuksuz yargılanmak üzere salıvermişti. Kamuoyu günlerce bu tahliyeyi tartışmıştı. Mukaddes Eruygur sözleriyle aslında verilen tahliye kararının arka planını da gün ışığına çıkarıyordu.
Ergenekon Operasyonu'nu yöne-ten savcılar da Mukaddes Eruygur'un basına yansıdıktan sonra doğrulanan sözlerini mercek altına aldı. Hem Eruygur'un, hem de GATA Beyin Cerrahisi Bölüm Şefi Kıdemli Albay Nusret De-mircan'ın ifadesini aldı.
Ergenekon Operasyonu'nun 10. dalgası 7 Ocak'ta yapıldı. Her biri birbirinden ünlü isimler
Tuncer Kılınç, Kemal
Yavuz,
Erdal Şenel gözaltına alınanlar arasındaydı. İSTEK Vakfı ile Yeditepe Üniversitesi'nin
yönetim kurulu başkanı
Bedrettin Dalan da aranı-yordu. Daha sonra Dalan'ın ABD'de olduğu ortaya çıktı. "
Sağlık kontrolü" için ABD'ye gitmişti ve en kısa sürede dönecekti. Bu dalgada
gözaltılar tutuklanma ile sonuçlanmadı. Kılınç, Yavuz ve Şenel tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı.
Ancak
Taraf gazetesinin yayımladığı bir haber bu gözaltıların önceden bilindiği şüphesini
doğurdu.
Ankara Merkez Komutanlığı, operasyondan iki ay önce 17
Kasım 2008'de bir emir yayınlamıştı. Buna göre üst düzey askeri erkânın kaldığı lojmanlara kolluk kuvvetlerinin ve savcıların sokulmaması talimatı verilmişti. Özel Koruma Tabur Komutanlığı'ndan alt birimlere gönde-rilen yazıda sorumluluk alanlarında bulunan general lojmanlarına polis,
jandarma ve savcıların sokulmaması, böyle bir durumla karşılaşıldığında ise tabur komutanlığının talimatlarına göre hareket edilmesi isteniyordu.
İşin ilginç tarafı, kolluk kuvvetleri-nin içeriye alınmasının istenmediği lojmanlarda daha sonra isimleri Ergene-kon sanığı olarak anılacak emekli paşalar oturuyordu, örneğin Tuncer Kılınç,
Çankaya-Oran'daki orgeneral ve ora-miral lojmanlarındaydı. 1 Temmuz 2008 günü yine bir başka Ergenekon Operasyonu'nda emekli
Orgeneral Hurşit Tolon da aynı lojmandan gözaltına alınmıştı.
Karargâh değil, karartma evleri
Em. Org. Faruk Cömert'in
Hava Kuvvetleri Komutanlığı'ndaki son aylarıydı. MiT'ten Genelkurmay Başkanlı-ğı'na 330 sayfalık bir
dosya ulaştırıldı. Buna göre
işçi Partisi, TSK içinde örgütleniyordu ve "Karargâh Evleri" adı altında bir yapı oluşturulmuştu. Bu oluşumun içinde işçi Partisi lideri
Doğu Perinçek'le birlikte aynı partiden çok sayıda üst düzey yetkili vardı. Erzincanlı Balaban aşireti mensupları ile muvaz-zaf subaylar, Hava
Harp Okulu'ndan bazı öğrenciler bu oluşumla temas içindeydi.
Konuyla ilgili ilk tespitler MiT'in
Trakya Bölge Başkanlığı tarafından yapılmıştı. Kırklareli ve Tekirdağ'da görev yapan bazı muvazzaf subaylarla işçi Partililer temas halindeydi. Bu iş için özel olarak hazırlanmış evlerde buluşuyorlardı. Trakya Bölge Başkanlığı ulaştığı bilgi ve belgeleri Ankara'ya MiT'e gönderdi. MİT yapmış olduğu araştır-mada olayın çok daha kapsamlı olduğunu, yapılanmanın kurmay subaylara kadar uzandığını tespit etti. Bunun üze-
rine elde edilen bilgiler Genelkurmay Başkanlığı'na ulaştırıldı. Ancak dosya
Hava Kuvvetleri Komutanlığı'na intikal ettirildiğinde Org. Faruk Cömert'in emekliliğine çok az bir zaman kalmıştı. Yeni gelen Org. Aydoğan Babaoğ-lu'nun ise konuyla ilgili bilgisi yoktu. Ergenekon Operasyonu sırasında işçi Partisi lideri Doğu Perinçek tutuklanana, işçi Partisi Genel Merkezi'nde
arama yapılana kadar da bu konuyla ilgili hiçbir çalışma yapılmadı. Ancak işçi Partisi'nde yapılan aramada ele geçiri-len bir CD'de yeralan bilgiler soruştur-manın tekrar gündeme gelmesini sağladı. Bir müddet sonra da Hava Kuvvetleri Komutanlığı'nda görevli Kurmay Albay
Cengiz Köylü tutuklandı.
Muvazzaf subaylara ulaşan
soruşturma sadece Köylü ile sınırlı kalmamıştı. Kamuoyuna "Paşanın karşısında
selam durduğu isim" olarak geçen Durmuş Ali
Özoğlu ile birlikte Kemal ve
Neriman Aydın kardeşlerin de oluşum içinde görev yaptıkları tespit edildi. Konuyla ilgili de pek çok muvazzaf subay tutuklandı, işte tam bu sırada 10-11
Şubat tarihlerinde ajanslar Hava Kuvvetleri Komutanlığı Askeri Savcılığı tarafından altı sivilin gözaltına alındığı bilgisini geçti. Bu kişiler Karargâh Evleri soruşturması kapsamında gözaltına alınmışlardı. Ancak gözaltına alınmayla ilgili tuhaflıklar vardı.
Gözaltılardan birkaç ay önce işçi Partisi lideri Doğu Perinçek, mahke-mede yapılan çapraz sorgulamasında konuyla ilgili askerlerin bir soruşturma yürüttüğünü, bunun da zaten aklan-mayla sonuçlanacağını açıklamıştı; "Bizim ordunun içinde Karargâh Evleri diye bir çalışmamız yok. Askeri yargı da bunu soruşturuyor, iki ay içinde açıklanacak. Bizim partinin böyle bir şey yapması mümkün değildir. İP böyle bir alçaklığı yapmaz.
Ordu içinde ordu, ordu içinde Karargâh Evleri örgütlemez". 10
Şubat'ta gerçekleştirilen gözaltılar ön-cesinde de gazetecilere işçi Parti-si'nden
faks geçilmiş, soruşturmayla olayın aydınlatılacağı duyurulmuştu. Gözaltına alınanlar arasında işçi Partisi Genel Başkan Vekili
Bedri Gültekin ile
işadamı ibrahim
Arslan da bulunuyordu. Ancak tüm bu isimler askeri
savcılık tarafından salıverildi.
İP Genel Başkan Yardımcısı Hasan Basri Özbey, "Bu gözaltı hayırlı bir iş için. Karargâh Evleri gibi yalanların ortaya çıkmasında hayırlı olacak çünkü" açıklamasında bulunmuştu. Özbey'in soruşturmanın sonucundan bu kadar emin olmasının sebebi aylar sonra ortaya çıktı. Soruşturma kapsamında Askeri Savcı Hava
Hâkim Albay Ahmet Zeki
Üçok ve Yardımcısı Askeri Savcı Hava Hâkim
Yüzbaşı Mehmet Çe-lik'in, bilirkişi olarak emekli Elektronik Yüksek Mühendisi Sami Toprak'ı
tayin ettiği öğrenildi. 2007 genel seçimlerinde işçi Partisi'nden istanbul 1. Bölge 7. sıra
milletvekili adayı olan Sami Toprak hâlâ partide yöneticilik yapıyor.
Taraf gazetesinin haberine göre Toprak, işçi Partisi'nin isteği doğrultu-sunda bilirkişi olarak tayin edildi. Top-rak, Karargâh Evleri soruşturmasına konu olan telefon görüşmelerinin, üçüncü bir kişi tarafından yapıldığını belgeleyeceğini iddia etmişti. Toprak, bunun üzerine 23 Şubat 2009'da Hava Kuvvetleri Komutanlığı'na çağrıldı ve bilirkişi olarak görüşüne başvuruldu. Askeri Savcı Ahmet
Zeki Üçok, MİT Trakya Bölge Başkanlığı tarafından tespit edilerek soruşturulmak üzere Hava Kuvvetleri Komutanlığı'na gönderilen Karargâh Evleri dosyasını üç yıl bekletmişti.
Tüm bu gelişmelere rağmen Erge-nekon Terör Örgütü'ne yönelik ek iddi-anameyi de mahkeme kabul etti. Yaşananların mahkemeyi ne kadar etkilediğini ise zaman gösterecek...
Tuncay Opçin / Aktüel