Ergenekon'u sinemada görün

Birçok film, dizi ve romanın girişinden aşina olduğumuz epigraftır. Şöyle yazar: "Birazdan izleyeceğiniz filmdeki olaylar ve kahramanlar tamamen hayal mahsulü olup, benzerlikler tesadüftür."

Ergenekon'u sinemada görün

Genelde hukuki anlamda başına iş gelmesini istemeyen yapımcıların tercih ettiği bir yöntemdir bu, ancak bazılarında ise çok farklı duruşlar da sergilenir. Örneğin Costa Gavras'ın 1969 yılında Vassilis Vassilikos'un aynı adlı bir romandan beyazperdeye uyarladığı ve birçok ülkede gösterimi sakıncalı bulunan Z-Ölümsüz filmi. Gavras, sarsıcı bir girişle bizi filmine çağırır: "Gerçek kişilerle ve olaylarla olan benzerlikler tesadüf değildir; kasıtlıdır!" Z-Ölümsüz, aslında ülke adı hiç geçmemesine karşın, Yunanistan'da 1963 yılında solcu milletvekili Gregoris Lambrakis'in öldürülmesi sonrasında gerçekleşen olayları anlatır. Film, 1967 ile 1974 arasında Yunanistan'da hüküm süren askeri yönetimin kirli çamaşırlarını ortaya döker dökmesine ama Yunanistan'da yaşananlar, dünyanın birçok ülkesinde yaşananlar ile büyük benzerlikler gösterir. Doğal olarak Türkiye'deki askeri rejim ile de... Daha enteresanı ise yaklaşık 50 yıl önce çekilen film sanki günümüz Türkiye'sini anlatmaktadır. Cuntacı yapılanma, sivil uzantıları, medya-bürokrasi-yargı kirli ilişkileri vs... Sinema gerçeğin aynası 'Sinema hayatın aynasıdır' diye klişe bir deyim vardır. Hem de öyle bir ayna ki, istenildiği zaman dil, din, ırk, renk filan dinlemeden dünyanın her yanında gerçeği gösteren türden. İyi bir sinema izleyicisi, yaşanan sosyal gelişmeleri bu aynaya bakarak çok daha net okuyabilir. Ergenekon davası başladığından beri yaşananlar başta Z-Ölümsüz olmak üzere onlarca sinema filminde önceden işlenmiş. Örgütün yapılanmasından medyanın tavrına, birtakım hukukçulardan sindirme, sulandırma, bulandırma yöntemlerine kadar birçok unsuru filmlerde bulmak mümkün. İsterseniz "Ergenekon'u okuma rehberi" babında film dünyasında kısa bir tur atarak örneklere bakalım. GAL, İspanya'da 1983-87 yılları arasında aktif olarak kullanılmış bir kont-terör örgütüydü. İspanyol hükümetince Euskadi Ta Askatasuna (Bask Ülkesi ve Özgürlük) ETA örgütüne karşı savaşmak için yasa dışı olarak kurulmuş ölüm timlerine bu ad veriliyordu. İspanyol Sosyalist İşçi Partisi hükümeti dönemi aktif olan GAL, şaşırtıcı derecede Ergenekon örgütü ile benzerlik göstermesinin yanında, o dönem İspanya'da yaşananlar ile bugün ülkemizde yaşananlar arasında benzerlikler bulunmaktadır. "Groupement Antiterroriste deLiberation"un kısaltması olan GAL'in aktifliği döneminde de, gazeteler özgürlükçü ve paradigmacı olarak ikiye ayrılmış, demokrasiden yana olan gazeteciler tehdit edilmiş, öldürülmüş, hapis cezalarıyla karşı karşıya kalmıştı. Yönetmen Miguel Courtois, 2006 yılında bu oluşumu filme aldı. Film, suikastlardan toprağa gömülen silahlara, gerçeğin tamamını reddeden askerlerden örgütün elemanı olan hukukçulara kadar birçok gerçeği gözler önüne sermişti. Bir Fransız filmi olan La Femme Nikita'da (1990) ise bir esrarkeşin nasıl kont-terör suikastçısına dönüştürüldüğünü hayretle izlemiştik. Film o kadar başarılıydı ki; Amerikalılar alıp 'Suikastçı' ismiyle tekrar çektiler. Keza bir Renny Harlin filmi olan The Long Kiss Goodnight'ta vaktiyle kullanıldıktan sonra ıskartaya çıkan eski bir tetikçinin gözünden bu işleri izlemiştik. 2007 yapımı olan Shooter'da bizzat generallerin organize ettiği 'başkana suikast' oyununda kullanılan kahraman şöyle konuşuyordu: "Neyi nasıl kullanacaklarını çok iyi biliyorlar. Vatanseverlik kozunu kullandıklarında, oturduğum yerden kalkıp, 'Nereye gitmemi istiyorsun, patron?' diyecek kadar ahmağım." Bir şeyler çağrıştırıyor değil mi bu ahmak kahramanlar? 2001 yılının en sarsıcı filmlerinden olan Swordfish'te ruh hastası bir kont-teröristin Amerikan hükümetinin silaha ayıracağı bütçeyi artırmak için nasıl terör korkusu oluşturduğunu izlemiştik. 1998 yapımı The Siege-Kuşatma'da Bruce Willis'in canlandırdığı Major General William Devereaux'nun terör eylemleri organize edip nasıl Müslümanların üzerine yıktığını hayretle müşahede etmiştik. Şüphesiz bizdeki cuntacılar gibi kendini bir tür 'kahraman' olarak görüyordu General Devereaux! Vatan için tetik çekip kurşun yiyenler 3 filmlik bir 'derin devlet' serisi olan The Bourne Identity'de ise 'vatan için kurşun yiyen ve kurşun sıkan' tetikçilerin nasıl eğitim alıp küresel teröre katkılarını gözlemlemiştik. Film, vatanın selameti için kendi elemanlarını bile gözünü kırpmadan öldüren sapık ruhlu vatanseverleri anlatırken, diğer yandan Treadstone adında bizim 'Kafes' türü operasyonlara çok benzer bir harekatın macerasını anlatıyordu. Hele ki serinin üçüncüsü olan 'Ultimatum' var ki, Ergenekon'dan daha profesyonel bir yapıyı gözler önüne seriyor. 'Siyah Pipo' adı verilen operasyonda, gizli araştırmalardan yargısız infazlara, deneysel sorgulamalardan her türlü ilaçlı-ilaçsız zihin kontrolüne kadar her şey var ve yönetici şunları söylüyor: "Bizi eşsiz kılan da bu zaten. Artık bürokrasi yok. Washington'dan emir çıkmasını beklerken, kendi sahamızda kötü bir adamı yakalayıp, sonra da onun kaçmasını izlemek yok artık." Tam bir dokunulmazlık rahatlığı. Kozmik belgelerin, takibin ağa babası var The Bourne Ultimatum'da. 1998 yapımı Enemy of the State-Devlet Düşmanı ve 2000 yapımı The Skulls-Saklı Seçilmişler yapılanmanın kökenlerine dair önemli ipuçları içeren gerçekçi filmlerdi. O kadar ki, iyi bir izleyici, bizim Encümen-i Daniş'in dip koçanını bulabilirdi bu filmlerde. Mark Pellington'un sarsıcı filmi Arlington Road'ı (1999) unutmak mümkün mü? Tim Robbins'in canlandırdığı soğukkanlı cani rolüyle akıllara kazınan filmde derin devlet ve terör üzerine insanın kanını donduracak gerçekler açıklanıyordu. Henüz yepyeni bir film olan Traitor-hain'de ise Amerikan gizli servislerinin cirit attığı Müslüman ülkelerde oluşturulan güdümlü kont-terör hareketlerine şahit olmuştuk. Hukuk adamı, adaleti rahatsız ediyor Usta aktör Chazz Palminteri'nin ünlü Sicilyalı savcı Giovanni Falcone'yi canlandırdığı Excellent Cadavers-Mükemmel Kadavra'da cesur bir hukuk adamının sadece yasa dışı oluşumları değil, bizzat adalet mekanizmasının merkezindekileri bile nasıl rahatsız ettiğini öğrenmiştik. Gerçek hayattan alınan bu karakterin şahsında, dürüst savcıların başına neler gelebileceğini öğrenirken Ergenekon'un üzerine giden savcıların karşılaşabileceği sıkıntılar hakkında bir fikrimiz oluşmuştu. 2008 yapımı Eagle Eye- Kartal Gözü ise 'kozmik oda'nın operasyona çıkmasıydı adeta! Ortam dinlemeler, gizli kayıtlar, silah yerleştirmeler, sahte belgeler, düzmece hainler, şantaj vs., tekmili vardı Kartal Gözü'nde. Elbette bu filmlerin sayısını artırmak, kitap çapına getirmek bile mümkün... Karanlığın serüveni coğrafi düzlem ve kültür tanımıyor açıkçası. Dünyanın her yerinde kendini ülkenin sahibi zannedip her türlü kanunsuzluğu kendilerinde hak olarak gören marazi tipler ve oluşumlar mevcut aslında. Ve sinema yaşadığımız olayları kavrayıp algılayabilmek için muhteşem bir ayna oluyor çoğu zaman. NEDİM HAZAR - ZAMAN
<< Önceki Haber Ergenekon'u sinemada görün Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER