Ertuğrul Özkök'ün Hürriyet'teki köşesinin ilgili kısmı:
Vergi mükellefi her
işadamı, kesilen cezanın haksızlığını anlayacaktır.
Bu haksızlığı izah etmek mümkün değildir.
* * *
Dosyayı çok iyi okudum ve ne olduğunu çok iyi anladım.
Önümüzdeki günlerde, bunu, istedikleri takdirde, bize kızan kızmayan bütün meslektaşlarıma tek tek anlatacağım.
İkna olsalar da, olmasalar da anlatacağım.
İsteyen herkese anlatacağım.
Şunu büyük bir iç rahatlığıyla söylüyorum.
Bu bir "ceza" değil, "cezalandırma"dır.
Nitekim daha dünden itibaren Financial
Times gibi, dünya ekonomisinin nabzını tutan bir
gazetede, bu olayın nasıl algılandığına dair işaretler gelmeye başladı.
Ülkenin başbakanının parti kongrelerinde,
seçim meydanlarında, bu gruba karşı ağır bir
kampanya yürüttüğü, almama, okumama, boykot çağrıları yaptığı bir dönemde, ona bağlı
Maliye’nin, bu işten anlayan insanları hayretler içinde bırakacak bir haksızlığa
imza atması nasıl açıklanabilir?
Bu cezalandırma,
Doğan Grubu’nun yayınlarından memnun olmayan siyasetçileri mutlu edebilir.
Ama basına yönelik bu tür cezalandırmalar, "bumerang" gibi siyasetçilere
döner.
Tarih şunu göstermiştir: Basına kızan
iktidarların ilk yaptığı iş, mali
baskı yapmaktır.
* * *
Özellikle gazete sahiplerinin ve genel yayın yönetmenlerinin bu cezalandırma raporunu önyargısız şekilde ve çok dikkatle okumalarını isterdim.
Ellerini vicdanlarına koyarak okumalarını isterdim.
Çünkü o raporda, kendilerinin geleceği de yazılı.
O raporda, mesleğimizin üzerinde pandül gibi gezinen keskin baltayı göreceklerdir.
Bugün "
rakip"e yapılan cezalandırma, başkalarının menfaatine, işine gelebilir.
Gazete sahiplerinin çoğu, başka işleri de olan işadamları.
Bu ülkede iktidar, medyanın üzerine böyle baskılarla çullanmaya başladığı zaman, hiçbir şirket emniyette değildir.
Ülkede böyle ağır bir baskı içtihadının yaratılması, herkes için tehlikelidir.
Böyle bir içtihadın en büyük zararını özgür ve bağımsız medya görür.
Böyle bir içtihat, parti kapatılması kadar önemli bir
demokrasi sorunudur.
ERTUĞRUL ÖZKÖK-HÜRRİYET