“25.Dünya Üniversitelerarası
Kış Oyunları Erzurum 2011 heyecanını
Ulusal Medyadaki Erzurumlular olarak, doğduğumuz şehirde birlikte yaşadık.”
Kardeşlik duygumuzu katkı sağlaması için,
Palandöken, Konaklı,
Kandilli kısaca tüm Erzurum’un havasını birlikte teneffüs ettik.
Çocukluğumuzda oynadığımız sokakları gezerken, kızaklarımızın kar üstünde hızla akmasını, altındaki çemberin hışırtısını duyduk yüreğimizde. Evlerin dumanları tüterken, annelerimizin sesi geldi kulaklarımıza.
Okul vakti kızaklara nasıl da
veda ettiğimizi düşünürken, mis gibi hazırlanmış
ayran aşını yudumladık annelerimizin
mübarek elinden adeta. Gözleri dolu dolu bakarken etrafa, buraların çocuğu olduğumuzu, hatta içinde hayaller kurup yaşadığımızı hatırladık. Tebrizkapı’daki tandırdan yansıyan lavaşın kokusu geldi içimize, mübarek Emirşeyh hazretlerini ziyaret ederken.
Ramazanda kadayıf kuyruğunda sıra beklerken, alevler üzerinde dönen kocaman bir tepsinin üzerine akıtılan sıvı hamurun, birazdan tel kadayıf olarak kucağımıza bir
gazete kağıdı üzerinde bırakılmasını hatırladık. Kar,
Abdurrahman Gazi türbesinin olduğu dağın hemen eteklerinden topladığımız kardelenleri de getirdi aklımıza. Bastonlu çikolatalarımızı,
horoz ve
elma şekerlerimizi, bakkaldan aldığımız
leblebi tozunu, limonlu akidemizi damağımızda hissettik. Bacalardan kürediğimiz karları, bahçelerimizin dışına taşırken, ertesi gün hatta günlerce aynı işlemi defalarca yaptığımız geldi gözlerimizin önüne. Bazen yarım hatta bir metre karların içinden evimize yol açarken, şimdi aralık ayının sonunda bile hala kar yağmamış olmasını hayretle karşıladık, Çifteminalereli
Medrese önünde. Mahallenin tek bakkalına giderken, karanlıktan korkmamak için yanımıza evden birini aldığımız geldi aklımıza. Dabakhane’nin ve Şabahane’nin buz gibi suyunu yüzümüze çaldığımız zihinlerimizde tazelenirken, nasıl güzel bir şehrin damarlarımızda dolaştığını özümsedik. Kayağımız olmadığından kayağa benzettiğimiz, kısa tahtalar veya karyola başlıkları ile kaydığımızdan bahsederken, buruk bir gülümseme belirdi yüzlerimizde.
Cumhuriyet caddesinde sımışka yiyerek gezmek en büyük zevkimizken, Erzurum delikanlısı olmanın ayrıcalığını ramazan aylarında daha çok hissetmiştik o zamanlar. Biz Erzurum’da buluşup bir zamanlar üzerinde yürüdüğümüz
toprakların yollarının asfalta dönüştüğünü, eski
atlama kulesinin yerine sembolleşen yepyeni kulelerin yapıldığını gördük. Buz hokeyi yapan çocukları izlerken, sokağın başında gece su döküp buzlaştırdığımız, kendi üretimimiz pistlerde
naylon ayakkabılarla kaydığımız sahnelerde kaybolduk. Palandöken’le övünürken, yabancıların bile hayranlıklarını gizleyemedikleri Konaklı Dağı ile tanıştık. Curling salonunu dolaşırken Dağ Mahellesindeki çocukların yakında dünya şampiyonu takımları çıkarmalarını umduk. Belki de ilk kez karşılaştığımız
curling taşını buz üzerinde iterken, koza lebbik veya
aşık kemiklerle oynadığımız oyunlar geldi aklımıza. Zemini ısıtmalı, genişletilmiş ve üzeri kapatılmış stadın çimlerinin üzerindeyken, toprak alanlarda saatler süren maçlarımız geldi aklımıza. Mavi beyazın , yani kar ve gökyüzünü temsil eden Erzurum Spor renklerinin yediden moda olmasını diledik içimizden. Teyo Pehlivanı, Gullebi Turanı hatırladık. Kale Dibinde
general elbisesi giyip dolaşan Pottik Şefika’yı hatırlattı bir arkadaşımız. Hançer barındaki heybete hevesle
halk eğitimdeki folklor kursuna gittik zihinlerimizde. Erzurum’un yetiştirdiği günümüz dünyasına ışık tutan
Fethullah Gülen ve Mehmet Kırkıncı hocaefendilerin yetiştiği topraklarda, yani memleketimizde olmanın gururunu yaşadık hep bir arada. Ebubekir efendi, Feyzullah Efendi, İbrahim Hakkı Hazretleri, Ömer Nasuhi Bilmen, Alvarlı
Muhammed Lütfi Efendi, Şair Nef’i, Erzurumlu Emrah, gibi değerleri konuştuk Kandilli’ye giderken. Kandilli’de şimdi biatlon alanı olan eski zırhlı
tugayın olduğu bir tepede, o zamanki tugay komutanı bir
Osmanlı Paşası’nın, kendisi Erzurumlu olmamasına karşın “beni bu topraklara defnedin” dediğini işittik mezarı başında.
Nenehatun’dan, Gazi Ahmet Muhtar Paşa’dan bahsettik.
Aziziye ve Mecidiye Tabyalarında gezerken 93 harbi denilen, 1877-78 Osmanlı Rus Harbi’nde en acımasız silahlara karşı, kadın çocuk
yaşlı genç demeden topyekün verilen bir
sivil direnişin ve ardından gelen zaferin kahramanlığını duyduk yüreklerimizde.
O zamanlar içimizde yaşayan ve bir Erzurumlu şivesi ile
Türkçe konuşan Ermenilerin ihanetiyle ele geçirilmişti tabyalar. Rus kuvvetlerinin başlarını kestikleri askerlerimizin kanlarını gördük kışlaların taş duvarlarında. Canları pahasına topraklarını savunan ecdadımızı minnet ve şükranla anıp, Nene Hatun mezarında fatihalar okuduk.
Erzurumlu olmanın neden dışarıda hoşnutlukla karşılandığını ve neden Erzurumlulara Türk milletinin güvendiğini bir kez daha anlamış olduk. 2011 Kış Oyunları’nın iyi yönde gelişmelerin başlangıcı olmasını diliyorum.
Kaan Kenan ÖZYURT
EWU 2011 Genel Danışmanı