Ozel Harp'in kapıları 32 yıl önce açılmalıydı
Bugün hakim
Kadir Kayan'ın belgelerini incelediği
Özel Harp Dairesi'yle ilgili ilk çalışmayı 1978'de
Ankara Cumhuriyet Savcı Yardımcısı Doğan Öz yürüttü. Her gün
cinayet,
katliam ve çatışmaların yaşandığı dönemde, 19 Ocak 1978 günü Ankara
Ticaret ve
Turizm Yüksek
Öğretmen Okulu öğrencilerinden Levent Özyörük öldürüldü. O günkü
nöbetçi savcı ise Ankara Cumhuriyet Savcı Yardımcısı Doğan Öz'dü. Cinayeti soruşturan Doğan Öz, katillerin Site
Öğrenci Yurdu'na kaçtığını tespit etti. Öz, hemen yurdun aranması kararını çıkarttı. Aramada, öğrencilerin kendi dolaplarının önünde durmalarını istedi. Yalnız bir dolabın önü boş kaldı. Açılan dolapta Özyörük'ün öldürülmesinde kullanılan
silah bulunur ve bir grup kuşkulu grup gözaltına alındı. Doğan Öz, bu olayın ardından araştırmalarına hız verdi ve yaşanan kanlı olaylarının basit bir sağ-sol çatışması olmadığını, arkasında karanlık bir yapı olduğunu fark etti. Öz, o günlerde eşi Sezen Öz'e “Soruşturduğum bazı olayların izi, devlet içinde üst makamlara kadar tırmanıyor. Korkmaya başladım. Ama üzerine gidilmesi lazım” dedi.
RAPOR ÇEKMECESİNDE ÇIKTI
Doğan Öz,
soruşturmalarını yürüttüğü cinayet dosyalarından yola çıkarak Özel Harp Dairesi hakkında bilgi toplama başladı. Amacı Özel Harp Dairesi ve yetkilileri hakkında büyük bir
dava açmaktı. Bunun için ulaştığı bilgileri ön
rapor haline getirdi. Raporu dönemin
Başbakanı Bülent Ecevit'e sundu. Öz, bugün bile güncelliğini koruyan raporda “Kontrgerilla
Genelkurmay Harp Dairesi'ne bağlıdır. Kontrgerilla il ve ilçelerde seferberlik işlemini yürüten kurum olarak askerlik şubelerince yönetilmektedir. Bu konuda en çok aşamalı eğitimden geçen ast
subaylar kullanılmaktadır. Sivil güvenlik güçleri içinde ise MİT elemanları ve Birinci Şube görevlileri kullanılmaktadır” dedi. Özel Harp Dairesi'nin hem askeri hem de
sivil unsurlarının çalışma biçimlerini açığa çıkartan Öz, “Çavuşlardan başlayarak albaylara kadar bazı askerlerin, sivil unsurları eğittiğini” anlattı. En önemlisi artan şiddet olaylarıyla darbenin hedeflendiğini 2 yıl önceden haber verdi: “Sıkıyönetimi çağırma, seçimle, olmazsa darbeyle
iktidar olma demokratik yaşama biçimini yok ederek halkı sömürme seçeneği tek seçenek durumuna getirilme çalışmasıdır yapılan.”
Öz, işlenen cinayet ve şiddet olaylarının arkasında olduğu gerekçesiyle soruşturma ve Özel Harp Dairesi yetkilileri hakkında dava açma aşamasındaydı. Ancak Başbakan Bülent Ecevit'e raporu vermesinden 2 ay sonra, 24
Mart 1978 sabahı adliyeye gitmek için otomobiline binerken silahlı saldırıya uğradı. Öz olay yerinde yaşamını yitirirken, katili koşarak olay yerinde kaçtı.
Özel Harp Dairesi'yle ilgili hazırladığı raporun bir örneği cinayetten sonra çekmecesinde çıktı. Öz, öldürülmeseydi kontrgerilla gerçeğini gözler önüne seriyordu. Hem de
Avrupa ülkelerindeki benzer gizli örgütlerin varlıklarının tartışılmadığı, adlarının bile bilinmediği bir dönemde.
BEKLENİLMEDEN DAĞITILMALI
Özel Harp Dairesi'nin kapılarının açılması en çok Doğan Öz'ün ailesini sevindirdi. Doğan Öz'ün eşi Sezen Öz'e göre Özel Harp Dairesi mutlaka dağıtılmalı: “Bu gizli yapıyla ilgili soruşturmanın açılması çok önemli.
En azından bundan sonraki yıllar için çok önemli. Benim gibi aileler kayıplarına kavuşmayacak. Ama neden öldürüldüklerini çocuklarımıza izah edebileceğiz. 3 yaşındaki torunum kızıma, “
Anne, babamın babası var. Senin baban nerede” diye soruyor. Neden katledildiğini ve Özel Harp Dairesi'ni nasıl izah edebiliriz?”
“Devletin
legal güçleri varken bu tip karanlık yapılara ne gerek var” diye soran Sezen Öz, “
devlet sırrı” kavramını da eleştirdi: “Gizli örgütler kuracaksınız sonra bunların faaliyetlerin
e devlet sırrı diyeceksiniz bu ülkede herkes bu yapının mağduru olur. Gençleri birbirine öldürteceksin, ülkenin değerli insanlarını katledeceksiniz sonra da 12 Eylül'ü getireceksiniz. Bunların devlet sırrı mı olur?”
Eşinin öldürülmemesi durumunda Özel Harp Dairesi'nin kapılarının 32 yıl önce açılmış olacağını vurgulayan Öz, “Binlerce kayıp da olmayacaktı. K
atletmemiş olsalardı Doğan, Özel Harp Dairesi'yle ilgili dava açacaktı. Bunun hazırlıklarını yapıyordu. Ama başsavcı değildi. Ya da başsavcının desteklemesi gerekiyordu. Hazırladığı kontrgerilla raporu bugün aynen geçerli. Halen güncel. Ama onca yıl kimse Özel Harp Dairesi'nin üzerine gitmedi. Dosyalar kapatıldı, tetikçiler kurtuldu. Şimdi yaşananlar
demokrasi için önemli. Bir daha da böyle karanlık kurumlar kurulmamalı” dedi.
Hem milli atlet hem Özel Harp başkanı
Seferberlik Tetkik Kurulu'nun ilk başkanı tuğgeneral Daniş Karabelen'di.
Kore Savaşı'na katılan Türk Tugayı'nda görev yapan Karabelen, aynı zmanda milli atletti.
Türkiye Sırık Atlama Şampiyonu'ydu
NATO bünyesinde komünizme karşı oluşturulan ve yıllardır faaliyetleri
tartışma konusu olan Özel Harp Dairesi'nin ilk başkanı tuğgeneral Daniş Karabelen oldu. Teşkilat-ı Mahsusa geleneğinden gelen Karabelen, ilk
komando ve
paraşüt birliklerinin de kurucusuydu.
Askerlik hayatında hep
kilit yerlerde görev yapan Karabelen, 1898'de İstanbul'da doğdu. Babası Mehmet Rasim de askerdi. Karebelen, askeri rüştiyeyi bitirdikten sonra Kuleli Askeri Lisesi'ne başladı. 17 yaşında okulu bitirdiğinde
Birinci Dünya Savaşı şiddetli bir şekilde sürüyordu.
TEŞKİLAT-I MAHSUSA KOMUTANI
Liseyi bitirir bitirmez hemen Teşkilat-ı Mahsusa'nın Maltepe'deki kampında özel eğitime alındı. Cephe gerisinde gerilla tarzı savaşı yürütmek için yetiştirilen bu subaylar askeri lisenin son sınıfları ile Harbiye'nin ilk sınıflarına uygulanan
sınavlar sonucunda seçiliyordu. Daniş Karabelen kendisini Özel Harp Dairesi'nin başına getirtecek gayri nizami harp tekniklerini ilk önce Birinci Dünya Savaşı'nda Teşkilat-ı Mahsusa kamplarında öğrendi. Gerilla tarzı eğitimi de başarıyla bitirdikten sonra asteğmen olarak
Filistin Cephesi'ne gönderildi ve 5. Ordu'da görevlendirildi. Merkezi Şam'da olan bu ordunun başında ünlü İttihatçı
Cemal Paşa vardı. Filistin Cephesi'nin bir alt
komutanı ise Ali Fuat Cebesoy'du. Burada hücum bölüğü komutanlığı yapan Karabelen, bir saldırıda yaralandı ve sonra da teğmenliğe
terfi etti. Daha sonra Mustafa Kemal'in görev yaptığı
Yıldırım Orduları Grup Komutanlığı'nın şifre bürosunda görevlendirildi.
8 YIL BAŞKANLIK YAPTI
Birinci Dünya Savaşı'nın sona ermesinden sonra İstanbul'a dönen Karabelen, Teşkilat-ı Mahsusa'da görev yapmaya devam etti. Maltepe'deki eğitim kampında bu kez öğretmendi. Bir süre sonra da Teşkilat-ı Mahsusa'nın liderlerinden Yenibahçeli Şükrü Oğuz'un yardımcısı oldu. Anadolu'ya gizlice geçmek isteyenlere ekibiyle birlikte kılavuzluk yapıyordu. Teşkilat-ı Mahsusa'nın devamı olan Karakol örgütünde aktif olarak çalıştı. Sonunda kendisi de Anadolu'ya geçti.
Kurtuluş Savaşı'nın bitmesi ve ardından cumhuriyetin kurulmasıyla seçkin subayların seçildiği Çankaya'da
Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alayı Komutanlığı'nda görev yaptı. 1945'te de bu alayın komutanlığına atanan Karabelen, daha sonra albay rütbesine kadar Türkiye'nin değişik kentlerinde görev yaptı. 1948'de özel harp eğitimi için Amerika'ya gitti. Ardından Kore Savaşı'na gönderilen Türk Tugayı'nda görevlendirildi. Yeniden Türkiye'ye dönüşünde ise Seferberlik Tetkik Kurulu'nu yani Özel Harp Dairesi'ni kurmakla görevlendirildi. Daireyi kuran Karabelen, tam 8 yıl başkanlığını yaptı, 27
Mayıs 1960 darbesiyle emekliye sevk edildi.
PROFESYONEL FUTBOLCU
Daniş Karabelen, askeri özeliklerinin yanı sıra sporcu kimliği de çok ön plandaydı. Çok ünlü bir atletti. 1922'de Türkiye Sırık Atlama Şampiyonu'ydu. Ayrıca profesyonel bir
futbolcuydu. Gittiği her kentte askeri futbol takımlarıyla birlikte sivil takımların oluşturulmasına hep ön ayak oldu.
İlk subay kadrosu
Daniş Karabelen'in komutan olarak atanmasından sonra Özel Harp Dairesi'nin kadrosu da yavaş yavaş oluşturulmaya başlandı.
Kadro oluşturulmasında Karabelen,
Genelkurmay Başkanlığı tarafından tam yetkili kılındı. Dairede görev alacak subay ve astsubayları kendisi seçiyordu. O da ekibini Amerika'dan özel harp eğitimi almış ve Kore Savaşı'na birlikte gittiği subaylardan oluşturdu. Kadro oluşturma çalışmaları yıllarca süren Daniş Karabelen, “ideal kadrosunu” ancak 1955 yılının ilk aylarında tamamldı. 1953 ile 1955 yılları arasında dairede görev yapan ve öne çıkan ilk özel harpçi subaylar şunlardı: İsmail
Tansu, Rıza Vuruşkan, Remzi Atılgan, Ahmet Soylu, Cahit
Vural, Ahmet Göçmez, Bedri Esen, Nurettin Öktem, Hüseyin Ömür, Recep Atasu, Şadi Demirbilek, Osman Nalbant, Mehmet Kızılsu, Sibkatullah Yalan, Cemal Akkan.
STAR