Kıratlıoğlu, “17 Aralık darbe deniyor. 17 Aralık’ta ne var? Sağ-sol çatışması mı var? 17 Aralık’ta hırsızlık var. Bunların yüzde biri bizim dönemimizde olsaydı sokağa çıkamazdık.” dedi.
İktidarın hukuk dışı uygulamaları ve yolsuzluk iddialarının üzerini örtme girişimi, siyasetinin tecrübeli isimlerini rahatsız etti. 12 Eylül döneminde enerji bakanlığı görevini üstlenen ve DYP’de siyaset yapan Esat Kıratlıoğlu, bu isimlerden biri. Yolsuzluk suçlarının yargıdan kaçırıldığını ifade eden Kıratlıoğlu, bunu ‘ihanet’ olarak değerlendirdi. Ardından çarpıcı bir tespitte bulundu: “Bu hırsızlıkların yüzde biri bizim dönemimizde olsaydı sokağa çıkamazdık. Ben hâlâ 1994 model arabaya biniyorum.”
Siyasi iktidarın son dönemdeki gayri hukuki uygulamaları ve yolsuzluk iddialarının üzerinin kapatılma girişimi, yıllarca Türk siyasetinin içinde bulunmuş tanınmış simaları da rahatsız etti. Bu isimlerden biri de 12 Eylül döneminde Enerji Bakanlığı görevini üstlenen ve uzun yıllar DYP’de siyaset yapan Esat Kıratlıoğlu. Aktif siyasette bulunduğu yıllarda renkli kişiliğiyle dikkat çeken eski Nevşehir milletvekili Kıratlıoğlu, hırsızlığın ve suçların üzerinin kapatılması için ‘paralel devlet’ denilen bir kavram uydurulduğunu düşünüyor. İddiaların yargıdan kaçırılmasını ‘ihanet’ olarak değerlendiren eski Bakan, çok çarpıcı bir tespitte bulunuyor: “Bu hırsızlıkların yüzde biri bizim dönemimizde olsaydı sokağa çıkamazdık. Bakan olduğum dönemde bütçeden harcanan paranın yüzde 47’si benim elimden geçiyordu. İstesem milyarlık bir adam olabilirdim. Ama 1994 model Mercedes’e biniyorum. Allah’ıma şükürler olsun.”
Süleyman Demirel ve Tansu Çiller’le yıllarca yan yana siyaset yapan Kıratlıoğlu, ülkenin gidişatından endişeli. Zaman Gazetesi'nn haberine göre, Kıratlıoğlu, sözlerine “Konuşacak, hükümetin yanlışlarını söyleyecek babayiğit kalmadı.” diye başlıyor. Duayen siyasetçi, iktidarın otoriterleştiği kanaatini taşıyor. İktidarın yönetim anlayışının ‘demokrasi’ olarak nitelendirilmesini yanlış bulan Kıratlıoğlu, bunun yerine ‘demokrasinin kıyısında gezinen rejim’ tanımlaması yapıyor. Medya üzerindeki baskının, gerçeklerin ortaya çıkmasını engellediği değerlendirmesinde bulunuyor. Aynı tahakkümün iş dünyası ve sivil toplum örgütleri üzerinde de oluşturulduğuna dikkat çekiyor. Özellikle Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın din üzerinden siyaset yapma konusunda çok başarılı olduğunu, muhalefetin ise bu duruma karşılık vermekte yetersiz kaldığını dile getiriyor.Kıratlıoğlu’nu en çok rahatsız eden konuların başında ‘paralel devlet’ tartışmaları geliyor. Özellikle Erdoğan tarafından tekrarlanan bu iddiayı ‘uydurma’ olarak nitelendiren eski Bakan, bu söylemle hırsızlık ve yolsuzluklarının örtbas edilmesinin hedeflendiğini düşünüyor.
Hırsızlığın konuşulması gerekirken, gündemi ‘paralel devlet’ söyleminin işgal etmesini şaşkınlıkla karşılıyor. Bu ortamın meydana getirilmesinde, iktidara yakın işadamlarından toplanan paralarla satın alındığı iddia edilen ve kamuoyunda ‘havuz medyası’ olarak adlandırılan yayın organlarının propagandasının etkin rol oynadığını anlatıyor. Ancak devletin parasına elini uzatanların bugün olmasa bile yarın mutlaka yargılanacağını söylüyor. 17 ve 25 Aralık’taki Cumhuriyet tarihinin en büyük yolsuzluk operasyonlarını ‘darbe’ olarak nitelendiren Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a da kendisine has üslubuyla cevap veriyor: “27 Mayıs’ı da, 12 Mart’ı da, 12 Eylül’ü de yaşadım. 17 Aralık’ta ne var? Sağ-sol çatışması mı var? 17 Aralık’ta hırsızlık var, hırsızlığın cezalandırılması var.”
Şatafatlı saraylar israf
Kıratlıoğlu’nun bir diğer eleştirisi de devlet bütçesinden yapılan ve son günlerde gündemin ilk maddesini işgal eden milyarlarca liralık harcamalar. Şu ana kadar yapımında 1 milyar 370 milyon TL harcanan Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nı ‘şatafat ve israf’ kelimeleriyle eleştiriyor. Kıratlıoğlu’nun son uyarısı ise terör örgütü PKK ile yürütülen müzakerelerle ilgili. Kıratlıoğlu’na göre PKK önce özerkliği, ardından da bağımsızlığı hedefliyor. Yürütülen politikalar da örgütün bu amacına hizmet ediyor.ZAMAN