Eski Özel
Harekatçı
Ayhan Çarkın konuştu: İki Abdullah'ı sevdim. Çatlı ve
Öcalan. Hakikat komisyonu kurulsun her şeyi anlatacağım.
Türkiye, 3
Kasım 1996 gecesi
Susurluk'ta meydana gelen kazayla birlikte ‘siyasetçi-
mafya-polis' ilişkileriyle tanışırken, aynı olay Özel Tim'ci Ayhan Çarkın için de yeni bir dönemecin başlangıcı oldu. Susurluk davasında ‘çete üyeliği'nden 4 yıl ceza alan Ayhan Çarkın, Güneydoğu'da görev yapıp kendi deyimiyle ‘
katil' olduğu çatışmaların ardından, önceki gün
Nevruz mitingindeydi.
İstanbul Kazlıçeşme'deki BDP mitingine katılan Çarkın, daha sonra kendisini bulan
Radikal'e çarpıcı açıklamalar yaptı. Söz Çarkın'da:
Bu ateş hepimizi yakacak
Ben 1986'da Güneydoğu'ya ilk gönderilen 320 kişilik
Özel Harekât grubu içindeydim. 1990'a kadar bölgede kaldım. Hepimiz kana bulaşmıştık. Öyle korkunç şeyler yapıldı ki o halka. Gittiğimizde baktık adamın biri gelmiş, çoluğun çocuğun içinde adamın birini çırılçıplak soymuş. Milleti köy ortasında toplamış dayak atıyor. Bir
Kürt'ü PKK'lı diye çırılçıplak soyan bir zihniyet nedir? Bunlar Atatürk'ün askeri olamaz. Bunun adı
terörle mücadele değildi, bunun adı
ihanetti. Ben bu halka (
Kürtler)
uçak kullanıldığını gördüm. Top kullanıyorsun, tank kullanıyorsun, mayınlar kullanıyorsun halkına karşı. Bu ateş hepimizi yakacak. B.. yedirdik bu millete. Tırnaklarını söktük, dilini yasakladık, biz bunu yaptık. Ama Kürt halkından rica ediyorum bizim bayrağımıza saygısızlık yapmayın, bu bayrağa en azından siz sahip çıkın. Bu bayrağın en çok Kürtlere ihtiyacı var. Kürt halkı bizim onurumuz, omurgamız, gururumuz. Bir özür dilememiz lazım Kürtlerden... Şimdi her tarafta toplu mezarlar çıkıyor. İster gerilla de ister
terörist. Bu toplu mezarlar bu ülkenin ayıbıdır.
"Öcalan'a saygı duyuyorum"
Adam bağırıyor yıllardır İmralı'da. Ben de buradan bağırıyorum şu anda. Öcalan'a saygı duyuyorum. Ben onun liderlik vasfına saygı duydum. Kan dursun istiyor. Öcalan şimdiye kadar Türk bayrağına, Türk halkına saygısızlık ettirmedi. Ben iki Abdullah sevdim bu hayatta. Biri
Abdullah Öcalan, diğeri
Abdullah Çatlı. Bunlar lider vasıflı insanlardı. Ne olur bu ülkeye
yardım etsin Kürtler. Abdullah Öcalan'a sesleniyorum: Türkiye'ye sahip çık, yardım et.
Çeteler katliam yaptı
Dehşet şeyler yaşandı o bölgede. 1986'da gittik oraya. Bir yıl sonra
Mardin Ömerli'ye bağlı Pınarcık Köyü'nde bir katliam yaşandı. 16'sı çocuk 30 kişi katledilmişti. O köye gittim, kan barut kokusu vardı her tarafta. Pınarcık katliamını provokasyon amaçlı JİTEM'in oluşturduğu gruplar yaptı. Çoğu çocuk 30 insan. Bir çocuğun cansız bedeni kollarımdaydı (ağlıyor)… O insanları
örgüt öldürmedi. Bu kanı döken başkasıydı.
Başbağlar katliamı, Bilan kazası olayı, Jave köyleri…Aynı
ekip yaptı bunları.
Başbağlar katliamı kesinlikle
Ergenekon zihniyeti ürünüdür.
Benim girdiğim tüm silahlı çatışmalarda imzam vardır. Bu işte bir
adalet varsa ben o işte varım. Kimlerle çalışmışsam onlara da her şeyi sormaya hakkı vardır insanların. Hiçbir yere kaçmayacağım. Öcalan'ın önerdiği hakikatleri
araştırma komisyonu açılsın, namusum ve şerefim üzerine
yemin ediyorum gider her şeyi anlatırım. Benimle birlikte olanları, bu ülkeye ihanet edenleri söyleyeceğime yemin ediyorum. Ama o komisyona başkaları da gelmeli.
Mehmet Ağar, İbrahim
Şahin ve daha başkaları da gelmeli.
Şahin beni kandıramaz
Ben İstanbul'daki her baskında vardım. Perpa baskınında bir kız öldü,
infaz edildi. Ben silahlı çatışmadaydım o esnada. Orada başka bir Ayhan vardı, o vurdu kızı. Sabahat
Karataş olayında (Çiftehavuzlar) ben vardım.
İbrahim Şahin'in yanındaydım. Bahçelievler'deki çatışmada imzamı attım. 15 kişi ölmüştü orada. Hata yaptıysam bedelini ödemeye hazırım. Ama emri kim veriyorsa katil odur. Ben tiksindim bu olanlardan.
Şimdi o dönem bize
başkanlık yapan İbrahim Şahin'in şu anki halini görüyorum da çıldırıyorum.
Adli Tıp'ta
rapor peşinde. Hafıza kaybı yaşıyormuş. Biz onun odasına girmeden önce salavat getirirdik. Şimdi düştüğü duruma bakın! Beni kandıramazsın İbrahim Şahin. O alacağın deli raporunun arkasına sığınamazsın. Çünkü tüm cevaplar onda. Mehmet Ağar da çıksın hesabını versin.
Ergenekon dışarıda
Ergenekon bizim hepimizin çıkış noktası. Bizim çıkış noktamızdır. Ergenekon'dan şu anda kimse içeride değil. Hepsi dışarıda.
Veli Küçük'ün Dağlık Karabağ'la da alakası var. Orada da bir Ergenekon var.
Kamyonla ihaneti anladım
Herkesin bir dönüm noktası vardır. Benim hayatımın kırılma noktası Susurluk kazası sonrası oldu. Kamyon çarptı kendime geldim. Olay yerine gittim arkadaşımı (Abdullah Çatlı) aldım ambulansa koydum. Çıplak bedenini öpe koklaya Nevşehir'e kadar götürdüm. Sonra da ellerimle toprağa verdim. Çatlı ve diğerleri o arabada öldürüldü… O kazadan sonra ihanete uğradığımızı anladım.
Arkadaşlar konuşsun
Ben Nevruz'a eşimle, çocuklarımla, arkadaşlarımla gittim. Ben oraya Türk olarak gittim, ‘katil' olarak gittim. Ta kürsüye kadar gittim. ‘Beni konuşturacaksınız' dedim. Beni bugün burada konuşturan vicdandır. Kendi içimdeki karanlıktan kurtulmak istiyorum. Şimdi o beraber görev yaptığımız arkadaşlarıma sesleniyorum. Siz de çıkın anlatın tüm bildiklerinizi. Artık konuşmak lazım.
2002'de ‘çete yoktur' dedi şimdi ‘anlatmaya' hazır
Ayhan Çarkın'ın Radikal'e anlattıkları ile 10
Şubat 2002 günü Hürriyet'te çıkan röportajı arasında önemli farklar oluştu.
9 yıl önce Ayşe Arman'a konuşan Çarkın, ‘tetikçilik', ‘Susurluk', ‘köy baskınları' gibi konularda bugünkünden farklı açıklamalar yapmıştı.
Radikal